Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Yönetim Kurulu Üyesi Ersan Keleş, uluslararası taşımacılık yapan firmaların tamamının hizmet ihracatçısı olduğunu vurguladı. İhracat yapsın veya yapmasın herhangi bir sanayi kuruluşunun yatırım teşviklerinden yararlanabildiğini belirten Keleş, lojistik sektörünün bu konuda desteklerden yoksun olduğunu söyledi.
Ersan Keleş, “Sektör temsilcilerimizin aldığı araçlar pek çok fabrikadaki herhangi bir makineden çok daha yüksek bedelli. Bir aracımızın lastiği neredeyse orta çaplı bir işletmenin makine parkurundaki makinelerin fiyatı kadar. Üstelik bizim onlardaki yıpranma payımız çok daha yüksek. Lojistik sektöründe çok daha büyük ve sürekli hareket halinde olan bir ekonomi söz konusu.
Pek çok farklı parametre var ve tümünü ayrı değerlendirmek gerekiyor. Hiç destek verilmiyor diyemeyiz, ancak sağlanan desteklerin artırılması gerekiyor” dedi. Uluslararası taşımacılık yapan firmaların iki sanayi kuruluşunun ürettiği katma değerli ürünleri verimli bir şekilde taşıyarak değerin her iki taraf için de daha fazla artmasını sağladıklarına dikkati çeken Keleş,
“Bu anlamda ihracatçının rekabetçiliğini artıran bir yapımız var. Şu anda Türkiye’den Marmara Bölgesi’nden İngiltere’ye olan karayolu navlunu 7 bin Euro civarındayken Çin’den 2 bin 600 dolara konteyner getirilebiliyor. Gelin, Çin’deki firmayla rekabet edin. Doğru zamanda, doğru maliyetlerle, doğru modelle taşıma yapabilirsek rekabet şansımızı artırabiliriz. Bu noktada başta yatırım teşvikleri ve araçların teminat olarak kabul edilmesi konusunda destek bekliyoruz” diye konuştu.
“Taşımacı yatırımının karşılığını bankalarda göremiyor”
ARC Grup Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Arabacı da lojistikçiler olarak ihracatçı sınıfında sayılmadıkları için bankalardan döviz kredisi kullanamadıklarını belirterek, “Sektör olarak istediğimiz finansmana, yatırım kredilerine ulaşamıyoruz. Bize bir aracın en az 200 bin Euro yatırım maliyeti var. Eximbank kredileri kapsamında uzun vadeli yatırım olarak değerlendirilebilmeli.
Bir diğer önemli husus da en azından yeni alınan araçlar teminat olarak kabul edilebilmeli. Aynı şartlarda değiliz. Taşımacı yatırımının karşılığını bankalarda ve Eximbankta göremiyor. Finansa erişemiyor. Yatırım bedeli yüksek ama uzun vadeli krediye erişemiyor. Oysa ciddi manada hizmet ihracatı yaparak ülkeye katma değer sağlıyoruz” değerlendirmesini yaptı.
“Aynı şartlarda rekabet edemiyoruz”
Logex A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Yamankaradeniz de araç maliyetlerinin özellikle son dönemde çok arttığına işaret ederek, lojistik sektörü faaliyetleri kapsamında alınan araçların yatırım olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi. Yamankaradeniz, “Yatırım kapsamında en az 30’a yakın çekici alıyorsunuz.
Araç maliyetleri, bakım maliyetleri yüksek, Avrupa’yla kıyaslandığında araç bedelleri, vergiler ve geçişler konusunda rekabetçilikte zorlanıyoruz. Avrupalı bir araç sefer başına en az 500 euro daha uygun maliyet avantajıyla başlıyor. Bununla beraber düşük faizli kredi alarak yüksek sayıda araç yatırımı yapabiliyorlar.
Aynı şartlarda rekabet edemiyoruz. Bunu aşmak isteyen Türk firmalar yurt dışında firma kurup oradan araç alımı yapıyorlar. Yabancı şoför çalıştırarak daha uygun maliyetlerle rekabet etmeye çalışıyor. Bu sektörün yurt dışına kaçmasına neden oluyor. Vergileri de yurt dışına ödenmiş oluyor” şeklinde konuştu.
Esra ÖZARFAT – EKONOMİM.COM
LOJİPORT