Anayasanın 90. Maddesine göre 1995 yılından bu yana Türkiye’deki kanunların üzerinde yer alır ve önce konvansiyon hükümleri uygulanır.
Merkezi Almanya’da bulunan ve Türkiye’deki CMR sigortalarının yüzde 45’ini karşılayan LUTZ GmbH’nın Türkiye Temsilcisi Ramazan Kurşun, Konvansiyonun 29. maddesinde kapsam dışı sayılmasına karşın, kusur nedeniyle oluşan işletme sorumluluklarının da teminat altında olduğunu bildirdi.
Kurşun, “Yurtdışında işletmelerin sorumlulukları da teminat altına alınır. Biz de, Türkiye’deki poliçelerimizi yurtdışında yapılanlar gibi düzenliyoruz. Konvansiyon, ‘bu gibi durumlarda basiretli bir tüccar olarak, eleman alımına özen göstereceksin’ der. Siz, iş başvurusuna geldiğinde o insanın alkol problemi olup olmadığını bilebilir misiniz? Size ayık geldi, işe aldınız. Yola çıktı, 300 km sonra durdu, içti. Alkollü vaziyette yola devam etti ve kaza yaptı. Bu gibi durumlarda işletme sorumluluğunun olmadığından bahsedilir. Şoförün ağır kusuru vardır denir. Ne kasko, ne sigorta ödeme yapar. Böyle bakıldığında işletme kusuru olmadığı için Avrupa’da bu tarz hasarlar ödenir. Türkiye’deki diğer sigorta şirketlerinden farklı olarak bizde de ödenir. Ancak, bunu bilen poliçeyi alan nakliye şirketinin sahibi ya da yöneticisidir. Yani, bunlar şirket içinde kalan bilgilerdir. Konvansiyonun 29. Maddesinde ‘işletme sahibi ya da çalışanının ağır kusuru ve ihmalinden kaynaklanan hasarlarda tazminat hakkından faydalanamazsınız’ der. Bizim dışımızdaki hiçbir sigorta şirketi 29. Maddeyi karşılamaz. Örneğin, genel kaide ve kuralları çiğnemiş olması kusur ve ihmale girebilir. Kırmızı ışıkta geçti, trafik kurallarını ihlal ederek kazaya sebebiyet verdi, nakliyeci, bundan dolayı reddedilebiliyor. ‘Kusura bakma tazminat alamazsın’ denilebiliyor” diye konuştu.
2 MİLYON EURO TEMİNAT VEREBİLİYOR
Gelişen ekonomilerle birlikte artık risklerin de büyüdüğünü ifade eden Kurşun, “Mesela, uçak motoru taşıyorsunuz değeri 5.5 milyon dolar. Siz ona yeterli teminatı, yani 29. Maddeyi vermezseniz yakarsınız. Çünkü, Türkiye’de poliçe satışı yaparken, kilogram bazında sorumlusun. Maksimum 25 ton taşıyorsan bunun SDR, vs karşılığı 10 Euro’ya tekabül ediyor. 10 ile 25’i çarp 250 bin Euro eder. Senden ‘250 bin Euro dışında kimse 1 kuruş alamaz. Sana birileri ‘1.5, 2 milyon Euro teminat veriyorum derse, o işin hikaye kısmıdır’ der acente. Ama kazın ayağı böyle değil. Adam kırmızı ışıkta geçti, kaza yaptı ve 5.5 milyon Euro’luk motoru pert etti. Talep sahibi bunu sonuna kadar nakliyeciden alır. Size ‘gerek yok 250 bin Euro yeter’ diyen sigorta ne kadar öder? Sadece 250 bin Euro öder, üstü sizden çıkar. Sigorta şirketi 29. maddeyi vermediği için, konvansiyon da bu gibi durumlarda sigortalayanın yanında olduğu için bu kadarı karşılanır. Farz edelim, 500 bin Euro dedi, 5.5 milyon Euro’luk mal var. Yine 5 milyon nakliyecinin sırtına biner. Konvansiyon, ‘ağır kusur ihmal varsa, kilogram bazında değil, fatura değeri üzerinden ödemelisin’ diye kayda almıştır. Faturası da 5.5 milyon Euro ise bunu nakliyeci ödemek zorunda. LUTZ GmbH’nın poliçesi 2 milyon Euro’dur ve Türkiye’de verilen en yüksek teminattır. Bu tarz spesifik durumlarla karşılaşıldığında özel anlaşmalar yapılır. İlave ücret vererek teminat oranı, fatura değeri kadar artırılabilir. Risk başlamadan bu mümkün” açıklamasını yaptı.
LUTZ ÖRNEK KARARLAR ÇIKARTTI
Sigortacılığın bir hizmet sektörü olduğunun altını çizen Ramazan Kurşun, şöyle devam etti: “Poliçe adlı bir kağıt parçası satarsınız. Ama her şey ayrıntıda gizlidir aslında. O kağıt parçasının ayrıntılarına, arkasındaki güce iyi bakmak gerek. Türkiye’de bunlar da oldu. Gelip birkaç acentenin kaşesini taşıyan poliçeler satıldı, üzerinde yok yok. Ancak, hasar olunca bu insanlar ortalıktan kayboldu. Arkasında kim var? Kaç yıldır sektöre hizmet veriyor? Bunlar önemli. LUTZ, 1974’ten bu yana Türkiye piyasasındadır. Türkiye 1995’te konvansiyona dahil oldu. Ama, birçok kuruluş haklarını dahi bilmezdi. İşler hep Türk Ticaret Kanunu üzerinden yürürdü. Hakime, ‘nakliyecinin sorumluluğu konvansiyonda belirlenmiştir. Türkiye de taraftır diyorsun’ ‘bilirkişi atayın, bir incelesin’ diyordu. LUTZ, o zamanlarda da ödeyip kurtulma yerine, sonuna kadar gidip, örnek kararlar çıkartmıştır. Kilogram bazında sorumluluklar veya zaman aşımı ile ilgili sıkıntılar yaşanıyordu, her şey nakliyecinin ağır kusur ihmali olarak adlandırılıyordu. Adam İtalya’ya gidiyor, benzin istasyonuna park ediyor, güvenlik önlemlerini alıyor. Ama hırsızlığın yoğun yaşandığı İtalya’dadır. Sırf İtalya’da olması ağır kusur ihmal gibi değerlendiriliyordu. İtalya’da hırsızlık olaylarının çok olduğu bilinmesine rağmen… gibi açıklamalar duyardık. Ama nakliyeci, o adrese gitmek zorunda. IRU her yıl güvenli parklar listesi yayınlar. Buralarda benzin istasyonları da, etrafı çevrili parklar da bulunur. Ama bir yıl önce güvenli olarak addedilen yer bir sonraki yıl güvenli olmayabiliyor. Nakliyeci, bakmıştır, gider oraya park eder. Bu yıl bakmıştır, her yıl takip edemez. Başına bir şey gelir. Gördün mü, burası güvensiz parktı ne işin var denebiliyor. Ağır kusur ihmali vardır, kilogram bazından faydalanmaz. Neyse ki, bunun ağır kusur ihmal olmadığı anlatılarak, nakliyecinin lehine birçok karar çıkmıştır. Bu tip sorunlarda örnek kararlar çıkarmak adına birçok dava masrafı ödedik. Hatta, hasarın 3-4 katı paralar ödedik. Amaç, sadece örnek kararlar çıkmasını sağlamaktı. LUTZ, poliçelerin kalitesini de artırmıştır. Artık rakip firmalar da, LUTZ’un teminatlarına yakın teminatlar vermeye başladılar. Örneğin, yıllardır Kuzey Irak’a teminat vermiyorlardı. Çünkü, Türk nakliyecisi ağırlıklı olarak Kuzey Irak’a gidiyor, iç kısımlara gitmiyordu. Oradaki altyapı çalışmaları 20-25 yıl önce başladı. Oradaki yollar, asfalt burada yok. Terör riski yok. Bunları anlattık. Artık onlar da teminat vermeye başladı. Bölgeleri iyi tanımak, bilmek lazım. Bir yerde yüksek risk olan, başka yerde yüksek risk sayılmıyor. LUTZ, sadece ürünü satmaz, eğitim çalışmalarına da büyük ağırlık verir. Bizzat ben, bölgelere gider eğitim çalışmalarında bulunurum. Konvansiyon ve poliçeler üzerinde eğitimler veriririz. Bunları yaparken, o bölgedeki derneklerle çalışırız. Hiçbir yerde LUTZ’un ne logosunu görür, ne de onla ilgili poliçe tanıtımına şahit olursunuz. Amaç, sadece katkı sağlamak.”
RUSYA’YA TAŞIMA YAPIYOR, ‘POLİÇEDE RUSYA’DAKİ HIRSIZLIK TEMİNAT DIŞIDIR’ YAZIYOR
Poliçelerde ihtiyaçlar dahilinde maddeler olması gerektiğini vurgulayan Ramazan Kurşun, “Öncelikle karşı tarafı dinleyip, onların ihtiyaçlarına uygun bir kıyafet dikilmeli. Çünkü, bazen istenmediği ve gerekmediği halde birçok teminat satılıyor. Başa geldiği zaman fark ediliyor. Soruyorsun, ağırlıklı olarak BDT, Rusya ve Türk cumhuriyetlerine taşıma yaptığını söylüyor. Full kasko yaptırıyor. Kaskoya bakıyorsun Avrupa tamam ama, ‘Rusya’daki hırsızlıklar teminat dışıdır’ yazıyor. Bu poliçeyi imzalarken okudun mu diyorsun, hayır yanıtı veriyor. Çünkü, Türk insanı ilişkilerinde güvene dayalı çalışır. Millet olarak okumuyoruz. Neye imza attığımızı ancak başımıza gelince anlıyoruz. Avrupa’da poliçeler büyük puntolarla yazılır. Özellikle dikkat edilmesi gereken yerler, ilave bir metinle ‘Ey sigortalı, şuna dikkat ettin mi?’ gibi bir yazıyı büyütmüştür, bir de ona imza attırır. LUTZ’un poliçeleri de büyük punto yazılır. Basit ve sadedir, muhatap net bir şekilde sınırlarını görür. Çünkü, bir poliçe her şeyi ödeyebilir ama sizin de yerine getirmeniz gereken ‘zamanında hasarı ihbar’ ‘evrak temin etmek’ gibi yükümlülükler vardır. Türk nakliyecisi sigorta yaptırırken büyük bir çoğunlukla yalnızca fiyata bakar. Fiyat farkı varsa, mutlaka içeriğe bakılması gerekir.
Örneğin, emtia sigortalarında yük ile ilgili teminat alıyorsunuz, kaza klozu vermiş. 10 paletten 3’ü hasarlandı. Hayır diyor. Çünkü, tam zayi klozu koymuş. ‘Tamamı pert olduysa ancak o zaman öderim’ diyor. Bu takım riskleri belirlemek için iyi okumak gerek. Artık yavaş yavaş patrona dayalı şirketler yerini bilinçli yöneticilere bırakıyor. Artık çoğu şirket bünyesinde avukat çalıştırmaya başladı. Sektör, artık daha profesyonel düşünüyor. Teknolojiye uyum sağlayamayan nakliyeci de azaldı.
LUTZ GMBH, tamamen taşımacılık sektörüne yönelik sigorta poliçelerini temin eder. Özellikle uzmanlık konusu olan CMR sigortalarında Türk pazarında yüzde 45 paya sahip. LUTZ’un başarısının ardında tek bir noktaya odaklanması yatar. Türkiye’de köşedeki bakkal bile acentelik alıp, CMR satabilir. Bir sıkıntı oluştuğunda da muhatap bulamazsınız. O arada da hasara etkin müdahale imkanınız ortadan kalkar. LUTZ’da ise herşey Münih merkezden idare edilir. Hasarı da oradan takip eder, eksperi de oradan gönderir. LUTZ’un 1.000 aracı olan müşterisi de, 10 aracı olan müşterisi de aynı poliçeyi alır. Çalışanlarımızın hemen hemen tamamı nakliye kökenlidir, böylece müşterimizle aynı dili konuşuruz” ifadelerini kullandı.
BUNLAR DA İLGİNÇ ÖRNEKLER
- Otobanda kaza olmuş, araç karşı şeride atlamış, araç tamamen pert olmuş, kendisi sağ çıkmış. Şoför ifadesinden okuyorum: “Otobana girmeden bir köyden geçiyordum. Elma satıyorlardı, aldım konsol kısmına koydum, hareket anında elmalar poşetten devrildi. Gaz ya da fren pedalının altına girip tehlike arz etmesin diye toplamak için eğildiğimde olan oldu.” 4 şerit gidiş, 4 şerit geliş otobanda oluyor bu olay. Araç komple pert oluyor.
- Mesela frigo yük taşıyor. Cihazın sürekli çalışması gerekiyor ki, içerdeki ısı aynı kalsın. Akşam yatmaya geçecek, çok gürültü yaptığı için başını ağrıttığından cihazı kapatanlarla karşılaşabiliyoruz. Sabah tekrar açıyor ama iş işten geçmiş, mal bozulmuştur.
Sadece şoför ile değil, alıcı ve gönderici ile de ilginçlikler yaşanabiliyor. Sigorta dolandırıcılığına yönelik faaliyetler olabiliyor.
- Özellikle yaş sebze ve meyvede elde kalmış ürünler, örneğin kiraz depoda kalmış ve raf ömrünü tamamlamak üzeredir. Bir bahane ile nakliyeciden bunun parasını almanın yollarına gidebiliyorlar. Buradan gönderiyor, oradaki hasar beyanında bulunuyor. Gönderici bilinçli olduğu için şoförü depoya sokmuyor, malı görmesine izin vermiyor. Daha sonra derecesiyle oynandığı için bozuldu gerekçesiyle tazminat talebinde bulunuyor. Maalesef burada kanunlar devreye giriyor. CMR Konvansiyonu, Türk Ticaret Kanunu, ‘nakliyeciye koyduğun mala bakacaksın, denetleyeceksin’ diyor. Eğer, bunu yapmadıysan suça iştirak etmiş oluyorsun. Sen hiçbir zaman bana 10 derece dediler. Ben de 10 derecede götürdüm diyemiyorsun. Peki malı 10 derecede aldın mı? Belki 20 derecedeydi. Aslında nakliyecinin üzerinde ağır yükümlülükler var. Şoför faktörü çok önemli. Çünkü ona her şeyinizi emanet ediyorsunuz. Aracınızı, isminizi veriyorsunuz. Onun dışında yine şoföre 3. şahsa ait bir malı emanet ediyorsunuz. Sonra her şeyi ondan bekliyorsunuz. Sizi vezir de, rezil de edebilir. Kimden yük aldığınız da önemli. Bisküvi beyan ediyor, içinden kaçak sigara çıkıyor. Yine başı yanan nakliyeci oluyor. Araca tedbir konuluyor, aracı hiçbir şekilde alamıyorsunuz. Davalar 3-5 yıl sürebiliyor. Hiç yoktan mağdur ediliyorsunuz.”
Selçuk ONUR / LOJİPORT