Avrupa’da 2003 yılında yürürlüğe giren ‘Marco Polo Programı’ taşımacılık modları arasındaki dengenin sağlanmasını hedefliyor. 75 milyon Euro’luk bir bütçeyle kurulan ve bütçesi her yıl artan programın amacı, uluslararası karayolu taşımacılığındaki artışın deniz taşımacılığı, demiryolları vb. diğer taşımacılık yollarına kaydırılmasını sağlamak. Çoklu taşımacılığın desteklenmesi, Avrupa Komisyonu’nun Eylül 2001’de hazırladığı “Avrupa’nın 2010 İçin Taşımacılık Politikası: Karar Verme Zamanı” başlıklı Beyaz Kitap’ın temelini oluşturuyor. Çoklu yük taşımacılığında, iki veya daha fazla ulaşım türünün kullanılarak, malların ‘kapıdan kapıya’ etkin ulaştırılması sağlanıyor. Beyaz Kitap, karayolu taşımacılığına kısa deniz taşımacılığı, raylı sistem ve iç su yolu gibi alternatifler bulunmasını öneriyor. Marco Polo, ülkeler arası bir proje olduğu için sisteme ancak devletler hukuku bağlamında dahil olmak mümkün oluyor. Türkiye de, projeye katılmak için gerekli olan yaklaşık 1.2 milyon Euro’yu vermeye niyetli gözükmüyor. Bu nedenle, iki yıl önce Ro-Ro Gemi İşletmecileri ve Kombine Taşımacıları Derneği’nin (RODER) aldığı ‘Avrupa İntermodal Taşımacılık Ödülü’ projeden yararlanamadı. Evet, bu kuruluşumuzun dolayısıyla ülkenin kasasına girecek milyon Euro’lar, sadece ve sadece RODER’in bir Türk firması olması nedeniyle ülkeye aktarılamadı. Avrupa İntermodal Taşımacılık Ödülü’nü kazandıktan sonra bir televizyon programına çıkan RODER Başkanı Saffet Ulusoy şöyle diyordu: “Marco Polo Projesi devletlerarası bir projedir. Bizim bu parayı alabilmemiz için hükümetimizin fona giriş ücretini yatırması gerekir. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım'a bu konuyu açtığımda 'Hükümet olarak gerekli parayı veririz ama döner sermaye ile yatırdığımız parayı geri alırız' dedi. Biz zaten gerekli olan parayı vermeye hazırız. Yeter ki Marco Polo Projesi'ne dahil olalım" O günden bu yana 1 yılı aşkın zaman geçti. Ancak, somut hiçbir adım atılmadı. Hükümet, özel sektör ya da bir sivil toplum örgütü… Artık bu sistemin önü açılmalıdır. Türkiye gibi sürekli gelişen dinamik bir toplum daha nice projeler üretecektir. Projenin muhtemel getirileri ancak yeni haklar için söz konusu.olabiliyor. En kısa zamanda muhtemel bir müteşebbise bu yolun açılması sağlanmalıdır.