Sahip olduğu Uluslararası potansiyel ile deniz turizminin, genel turizm girdilerindeki payı %25 gibi önemli bir rakamdır. Ocak 2007 de yayınlanan ''Turizm teşvik konulu'' ile deniz turizmin açılımı genişletilmiş ve birçok farklı sektörde bunun içine dahil edilmiştir. Ama her nedense bu sektördeki beklentiler her istenilen seviyelere ulaşmamakta ve hayal kırıklığı yaratmaktadır. Neredeyse geçen yıllar aranır duruma gelmektedir. Deniz turizminde en önemli pay yat turizmine aittir. Bu sektörde de son yıllarda güç kaybı yaşanmakta ve ciddi atılımlar yaşanmamaktadır. Özellikle 2000 li yılların başlarından sonra bu sektördeki turistlerin gelir düzeylerindeki düşüş en önemli olumsuz etken olmuştur. Bunun böyle olmasının sorumlusu hiç şüphesiz yine yat işletmecilerinin kendileridir. Bu nedenle 1990 lı yıllardaki gelir düzeyi yüksek turistleri tekrar mavi tura çekebilmek için yeni yeni projeler üretip alternatif programlar hazırlamalıyız. Geçmişte yaptığımız hatalardan önemli dersler almalıyız. Bunun ne demek olduğunu yat işletmecileri çok iyi bilmektedir. Mavi tur yatları yeni umutlarla şimdiden yeni sezon hazırlıklarına başladılar. Kendine özgü yapılanması ve farklı özellikleri ile bu sektörde kalite standartlarının acilen yükseltilmesi gerekmektedir. Yat turizminde faaliyet gösteren kuruluşların veya özel şahısların, yurt içi ve yurt dışı bağlantılarında belirledikleri tekne ve rota kriterlerine mutlaka uymaları gerekir. Aksi taktirde geçmişteki hatalar tekrar edilirse, bu sektör Uluslararası ilişkilerde güven yitirecek ve itibarı bozulacaktır. Böylesine bir darbe almamak için kısa vadeli, geçici kazançlar peşinde olunmamalıdır. Ticari yat sahipleri ve bu iş ile uğraşan şirketler acenteler personel seçiminde de duyarlı olmalıdır. Eğitimli ve kaliteli olan iş gücüne sahip çıkarak yüksek standardı yakalamalıdır. Mavi tur yolcularına en iyi hizmeti verebilmek içinde her türlü önlemi almak zorundadırlar. Özellikle sektörde hizmet veren kuruluşlar, DTO denizcilik müsteşarlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir araya gelerek ortak projeler üretmelidirler. Yat turizmini yeniden canlandırılması kapsamında, Uluslararası düzeyde tanıtım tanıtım kampanyalarına başlanmalı ve en iyi şekilde temsil edilmelidir. Ticari ve özel yat olmak üzere genel klasmanda 2007 verilerine dayalı Ulusal sicile kayıtlı 1800adet, Türk Uluslararası gemi siciline kayıtlı 68 olmak üzere toplam 1863 adet yat mevcuttur. Bunların dışında limanlarımıza kayıtlı olan ve zaten çoğunluğu bunlar oluşturmakta toplam 10 bin adet yat karasularımızda seyir yapmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığının verilerine göre 2007 yılında '' yat yatırım belgeli'' işletmelere ait yatak sayısı 235 olarak olarak belirlenmiştir. Aynı rakam 1993 yılında ise 4253 olarak kayıtlara geçmiştir. Aradaki fark, birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. '' Yat işletme belgeli '' işletmelerin sayısı 2000 yılında 101 adet iken, 2007 yılında 59 a gerilemiştir. Yine 2001 yılında 821 olan yat sayısı, 2007 de 752 ye düşmüştür. Bu olumsuzluk yatak sayısına da yansıyarak 2001 yılında 7404 olan yatak, 2007 yılında 6024 e inmiştir. Ülkemizde yat turizminin istikrara kavuşup daha güvenilir bir sektör konumuna girebilmesi için kamu ve özel sektör birlikte uzun vadede projeler yaratmalıdırlar. Öncelikle yat bağlama kapasitesinin arttırılıp, yatların yurt içi giriş ve çıkışlarında uygulanan bürokrasinin kaldırılması gerekir. Çevre kirliliğinin önüne geçilerek, hizmet kalitesinin arttırılması da özen gösterilmesi gereken konular arasındadır. Belgesiz yatlar kontrol altına alınıp sınıflandırılmalıdır. Mavi tur yolcularının üzerinden haksız kazanç sağlamaya kalkanlara ağır cezalar uygulanmalı ve sözleşmeler kontrol altına alınmalıdır. Yat turizmi sektörünün geleceği hiç şüphesiz yine bu sektörde hizmet verenlerin elindedir. Yat turizmine sahip çıkıp mavi turun rotasını sürekli açık tutmalıyız. Günü kurtarma peşinde koşarsak gelecek ile ilgili hesaplar yapamayız bunu bilmiş olalım.