Dinçşahin, Irak'ın yeniden yapılanması için Türkiye'nin vazgeçilmez bir ülke olduğunu, iki ülke arasındaki dostluk ve kişiler arasındaki bağlantıların bunun en önemli göstergesi olduğunu ifade etti.
İran-Irak savaşındaki ambargo öncesi Türk nakliyecilerin Irak'a yılda 1 milyon civarında sefer gerçekleştirdiğini hatırlatan Dinçşahin, bugün ise bu sayının yaklaşık 400 bin olduğunu bildirdi.
Irak kapılarının kapatılmasından önce Irak'ın malının büyük bölümünün Türkiye'den taşındığını, Mersin ve İskenderun limanlarının tamamıyla Irak ile ilgili çalıştığını anlatan Dinçşahin, şunları söyledi:
''İyi bir planlama ile Irak'ın yeniden yapılanmasında Türkiye aktif rol oynayacak. Bu durumda yine yılda 1 milyon sefer düzenlemeyi hedefliyoruz. Şu an para trafiği ile ilgili sıkıntılar var. Bunlar çözüldüğü zaman, ABD askeri Irak'tan çıktığında Türkiye bölgede etkin rol oynayacak. Ondan sonraki dönemde, taşımacılık sektörünün verimliliği son derece artıracak. Bölgede aktif taşımacılığın olması, Orta Doğu, İran, Rusya ve Avrupa taşımacılık sektörüne de büyük ivme kazanacak. Çünkü, o bölgeye taşıma yapamayan nakliyeciler, diğer bölgelerde rekabet yapıyor. Yani Irak, tek başına sadece o bölgenin değil tüm Türk taşımacılık sektörüne katkı sağlayacak. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde nakliye sektörü insanların çok önemli bir geçim kaynağı. Bölgede her evin önünde bir kamyon, TIR veya tanker vardır. Bölgede nakliye sektörünün canlanması ile bölgedeki ekonominin gelişmesi huzursuzlukların da önüne geçecek. İran-Irak savaşında kapıların kapanmasından önce o bölgede huzursuzluk yoktu. Çünkü, insanların ekonomik durumu iyiydi. Bu insanlar yeniden para kazanırsa terör gibi sorunların çözüme kavuşması kolaylaşacaktır. Sosyal patlamaların önüne geçilecektir. Bunun için uzun vadeli politikaları gözden geçirmemiz lazım.''
EKONOMİK KRİZ
Nakliye sektörünün kendi başına bir sektör olmadığını, dış ticaret ve üretimin tamamlayıcı bir unsuru olduğunu kaydeden Dinçşahin, üretimde, sanayide ve dış ticaretteki daralmanın taşımacılık sektörünü de olumsuz etkilediğini belirtti.
Taşımacılık sektörünün ülke performansının dışında hareket edebilen bir sektör olduğunu, Türk nakliye firmalarının sadece Türk mallarını taşımadığını vurgulayan Dinçşahin, küresel krizin olumsuz etkilerine rağmen, taşıma sektörünün diğer sektörlere oranla krizden daha az etkilendiğini vurguladı.
Krizin etkilerini azaltmak için önlemler aldıklarını ifade eden Dinçşahin, bu dönemde nakliye firmalarından araçlarının yüzde 25'ini kenara çekip sabit gelirlerini azaltmalarını tavsiye ettiklerini, böylece sektörün etkinliğini sürdürmeyi amaçladıklarını bildirdi.
TÜRKİYE, AVRUPA'NIN EN BÜYÜK VE EN MODERN FİLOSUNA SAHİP
Türk uluslararası karayolu taşımacılığı sektörünün 400 bin kişi istihdam sağlayan ve 45 bin araçlık filosu ile Avrupa'nın en büyük ve en modern filosu olduğunu belirten Dinçşahin, sektörün daha büyük ve etkin olabilmesi için bir takım beklentilerinin olduğunu dile getirdi.
Küresel kriz ile birlikte en fazla sıkıntının finans sektöründe yaşandığını anlatan Dinçşahin, beklentilerini şöyle özetledi:
''Krizin etkilerini azaltmak için üyelerimizin kredi olanaklarını artırıcı çalışmalar yaptık. Devletten de kredi kaynaklarının sektöre yönelik geliştirilmesini istiyoruz. Üzerimizdeki ağır yüklerden istihdama dönük maliyetlerin azaltılması veya ötelenmesini istiyoruz. Motorlu taşıtlar vergisi gibi aklımızın almadığı bir vergi ödüyoruz. Özel aracı olanlar bu vergiyi öder. Ama araçlarımız bizim fabrikamız gibi. Bir fabrikaya alınan bir makineye bir kez vergi ödenir. Bizim üretim araçlarımıza ise yılda 2 kez motorlu taşıtlar vergisi ödüyoruz. 30 tane aracı olan bir nakliye firması yılda 60-70 bin TL vergi ödüyor. Bu vergi yükünün azaltılması gerekir. Diğer taraftan, firmaların birleşmeleri ve ortak hareket etmelerini destekleyen kamusal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Ayrıca, uluslararası alanda da kotalar, vizeler, sınır geçişleri konularındaki sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Türkiye, lojistik sektörünün yerini ve geleceğini belirlemesi lazım. Sektör olarak geleceğimizi görebilmemiz gerekiyor. Bu durumda sektörümüzü daha da geliştirip ülke ekonomisine katkı sağlayabiliriz.''
30 yaş üzeri araçların hurdaya ayrılması konusundaki yasal düzenlemenin önemli bir gereksinimi karşıladığına da dikkati çeken Dinçşahin, zaten eski araçların çoğunun fiili olarak yaşamadığını, sadece kağıt üzerinde bu araçların bulunduğunu, hayatta olan araçlarında hem trafiği tehlikeye soktuğunu, hem de ekonomik yönden zarara yol açtığını hatırlattı.
Önemli bir gereksinimi karşılayan bu uygulamanın doğru, ancak eksik bir uygulama olduğunu savunan Dinçşahin, hurdaya ayrılacak araç yaşının kademeli olarak daha öne çekilmesi gerektiğini, böylece sektörün daha verimli çalışabileceğini sözlerine ekledi.
ZAMAN