İstikrarsız navlunlardan dolayı ihracatçı, ithalatçı ve nakliyecinin de gelir-gider kalemlerini hesaplamakta sıkıntı çektiğini öne süren Sağlık Group Lojistik Yönetim Kurulu Başkan Vekili Zahit Sağlık, “Fiyatlandırmanın kilometre başına yapılması herkese kazandırır. Navlun, hiçbir maliyet hesabı yapılmadan belirleniyor. Sektör, tamamen pazarlamacıların oyuncağı haline gelmiş durumda” diyor.
Uluslararası nakliye sektöründe rekabet, aslanın ağzından daha da derinlere inmiş durumda. Türkiye’de navlunun hangi kriterlere göre belirlendiğini kestirmek gerçekten zor. Ellerindeki araçları, süreç içindeki amortisman kayıpları nedeniyle küçük bir buzun erimesi gibi nitelendiren Zahit Sağlık, “Bir TIR yılda 18 sefer yaparsa, o şoför alnından öpülür. Her bir aracın Avrupa’ya 5 bin km yol yaptığını düşünürsek, yılda 15 seferden 75 bin km yol yapmış olur. Bu araç kilometre başı 0.8 cent amortismanından değer kaybeder. Minimum 5 bin Euro da sigorta koyarsanız bu arabanın plaka vergisi ve şoför maliyeti, otoyol, geçiş belgesi, vizeler, gümrük mesaileri, cezalar ve en önemlisi de yakıt giderlerini koyduğunuzda kilometre başına 1.20 cent’e ulaşırsınız. Sizin de para kazanacağınızı düşünerek navlunun minimum kilometre başı 1.50 cent gibi bir rakamda belirlenmesi gerekir. Ama biz böyle yapmıyoruz. Büyük firmalar yük taşıtmak istediklerinde bir site açıyor. Yükü taşımak isteyen firmalar da tekliflerini veriyor, kimse kimsenin ne teklif verdiğini görmüyor. Burada fiyat belirlenirken herhangi bir maliyet hesabı yapılmıyor. Ya da pazarlamacılar gidiyor, firmalarını tanıtıyor ve kendileriyle çalışılmasını istiyorlar. Patron işi almasını istiyor, o da alıyor. Ama karlı bir iş yapmış mıdır? Zarar mı ediyordur? Orası pazarlamacıyı pek de ilgilendirmiyor. Bir başka yöntem ise, işi veren kişi ‘x firma bana şu kadar verdi, sen biraz daha indir işi sana vereyim’ diyor. Teklif ettiği firmanın da işe ihtiyacı varsa, fiyat olmadık bir yerde oluşmuş oluyor” ifadelerini kullandı.
“Km başına navlun değerini UND belirlesin”
“Avrupa’daki sürücüler, km başına 0.10 cent alıyor, bizde niye olmasın? “
Uluslararası taşıma yapan TIR şoförlerine de aylık maaş sistemi değil, gittiği km başına ödeme yapılması gerektiğini savunan Zahit Sağlık, şöyle devam etti: “Avrupalı bunu böyle yapıyor. ‘0.10 cent şoför maliyetidir’ demiş. Bu 0.10 cent eğer bir şoför 1.000 km yol giderse 100 Euro, 10 bin km yol giderse 1.000 Euro alacağı anlamına geliyor. Bu da otomatikman gittiği km’ye göre bordrodan ödenir, işveren ile işi alan arasındaki hukuk savaşı da, husumet de kendiliğinden çözülmüş olur. Sistem, bütün Avrupa’da böyle yürüyor. Sürücü, çalıştıkça para kazanır. Bulgaristan, Almanya Fransa, Hırvatistan, Slovenya, İtalya, Belçika, Hollanda bunu yapıyor, biz niye yapmayalım? Avrupa’da çalışan şoför 0.10 cent alıyor, 1.20 ile 1.50 arasında da nakliyeci alıyor, bizde niye olmasın? Şoförün aldığı 0.10 da aslında nakliyecinin aldığı payın içinde. Pasta adaletli dağıtılıyor. Çalışan çok çalışıyorsa çok; az çalışıyorsa az kazanıyor. Bir TIR hiç çalışmayacak ama sürücü maaşını tıkır tıkır alacak, böyle bir şey yok. Benim TIR’ım da fabrikatörün fabrikası gibidir. Bacası tütmeyen, kapısı açılmayan, çalışmayan bir fabrikanın işçilerine maaş verdiği nerede görülmüştür.”
“Bulgar ile aynı anda yüklüyoruz, o ertesi gün Paris’te ben daha köprüyü geçemiyorum”
Uluslararası rekabette ayaklarındaki prangalardan en önemlisinin de gümrüklerde yaşandığını belirten Zahit Sağlık, “Dünyayı dolaşıyorum, bütün her yerde sistem üzerinde takip var. Evrak tamamen ortadan kalkmış, kimseye potansiyel kaçakçı gözüyle bakmıyorlar. Avrupa’da yönetim erki, ‘sen işlemini yap, ben seni zaten takip ediyorum’ diyor. Eğer, o kişi gayri resmi bir iş yapmışsa anında da gereği yapılıyor ve yapanın ticari hayatı bitiyor. İhraç edilecek bir mala 3 gün ülke sınırını terk edene kadar türlü engeller çıkarmaya kimin hakkı var? Herhangi bir gümrükten açılmayıp, ‘illa şu gümrükten açılacak, TIR da, mal da oraya gelecek’ demeye kimin hakkı var? E-devlet gibi güzel bir sistem yaratılmış. Bir ihracatçı oturup ürettiği malın arkasında olduğunu gümrüğe bağlanarak, altına kaşesini, imzasını atıp mührünü takarak taahhüt eder, nakliyeci de kendi mührünü takar. Artık sorumluluk bu iki tarafa aittir. Sen gümrük olarak kontrol etmek istiyorsan herhangi bir noktada kontrolünü yaparsın; sıkıntı yoksa mal ihraç edilir, yanlış bir durum varsa da sorumlusunun canına okursun. Otomotiv devlerine bakın! Sektörün alt taşeronları pazarlarda bu bürokrasi yüzünden rekabet edemiyor. Almanya’ya, Polonya’ya, Bulgaristan’a kaçıyor. Neden? Çünkü, oralarda malı yüklüyor, ertesi gün Paris’tesin. Bense malı yüklediğimde değil Paris’te olmak Boğaz Köprüsü’nü geçemiyorum” sözleriyle yansıtıyor yaşanan ironik durumu.
Bir TIR’ın taksi plakası kadar itibarı yok, sektöre giriş durmalı
Uluslararası nakliye sektöründeki arz fazlalığının artık taşınamaz seviyelere geldiğinin altını çizen Sağlık Group Lojistik Yönetim Kurulu Başkan Vekili Zahit Sağlık, “TIR’larımız, bu ülkenin milli servetidir ama boşuna sağa sola koşturuluyor. O nedenle bir taksi plakası kadar itibarımız yok. Servisçilerin plakaları dondurun taleplerini çok haklı görüyorum. Bizde de sektöre girişleri durdurun işimiz daha değerli bir hale gelsin. Bugün İtalya’da yıllarca kısıtlanmış. Sırbistan’da, Slovenya’da bile sınırlandırılmış durumda. Kimin hakkını savunuyoruz? Kaçakçılığın mı? İstikrarsızlığın mı? Sektörü kayıt altına alıp, daha kontrol edilebilir bir düzeye çekmekten kime ne zarar gelir ki…?” diye konuştu.