Yirminci yüzyıl, imparatorlukların çöküşünün yaşandığı bir dönem olma özelliğini taşımaktadır. Bunların içinde, en önemlisi ve en büyüğü olan Osmanlı İmparatorluğunun altı yüzyıl süren egemenliği de, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin ilanı ile son bulmuştur. Osmanlı Devleti'nin yayıldığı alanları incelediğimizde denizlerin varlığını da göreceğiz. Osmanlı, büyük bir kara imparatorluğu kurmuş olabilir, ama kesinlikle aynı anlamda bir "deniz imparatorluğu" na sahip olduğu söylenemez. Denizlerin ticari, sivil ve askeri alanlardaki gücünden belli dönemlerin dışında yararlanılmamış ve denizlerden her nedense hep uzak durulmuştur. Anadolu'da kurulmuş olan Türk devletleri ve beylikleri içinde denizle en son tanışan, ne üzücüdür ki, Osmanlı Beyliği olmuştur. Batıdaki Türklere denizciliği, sahip olduğu güçlü donanma ile büyük denizci Umur Bey öğretmiştir. Yaptığı çalışmalar ile bölge insanının denizci olmasını sağlamış ve varlıklarını daha da güçlendirmiştir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında oluşturduğu donanması gelişme göstermiş olsa bile yeterli ve güçlü değildi. Elimizde o yıllara ilişkin yeterli belge olmadığından çok fazla bilgi sahibi değiliz. Fatih Sultan Mehmet 'in padişahlığı döneminde, dünyanın en büyük ve güçlü deniz filosuna sahip olan Osmanlı devleti, bu tarihlerde ek olarak "deniz politikası ve stratejisi" oluşturarak Avrupa'da da etkin bir devlet olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Barbaros Hayrettin Paşa 'nın Kaptan-ı Derya olması Cezayir'in de Osmanlı Devleti'ne bağlanmasıyla donanma daha da güçlenmiştir. Gerçek anlamda denizciliğin önemli olduğunun anlaşıldığı dönem, bu tarihlerdir. Bu dönemde, Osmanlı donanmasının diğer bütün donanmalardan üstün olması gerektiği vurgulanmıştır. Aynı zamanda "istila donanması" kimliği terk edilerek "deniz egemenliği donanması" ilkesi benimsenmiştir. Sonuç olarak Osmanlı, denizlere yeterince sahip çıkamamış ve onu kullanmasını bilmemiştir. Çok istikrarsız bir gelişme göstererek çoğu zaman teknolojinin ve çağının gerisinde kalmıştır. Denizlerde kürek döneminin egemenliği sonlanırken yelkenli tekneler çağına geçilmiş, ama Osmanlı bu teknolojik gelişmeye bile uyum sağlayamamıştır. 1770 tarihindeki Çeşme deniz faciası ile birlikte Akdeniz'deki Türk egemenliği son bulurken, 1793 yılında da çöküş dönemine girilmiştir. Derya kaptanlıklarına denizci olmayan komutanların atandığı bir dönemde başlayan denizlerdeki yok oluş süreci, 127 yıl gibi çok uzun sürmüştür. Kurtuluş Savaşımızın başlaması ile birlikte ile yeniden canlanan denizcilik ruhumuz, büyük önder Atatürkün denizcilik alanındaki çalışmaları ile daha da güçlenmiş ve Türk denizcileri savaş yıllarında destanlar yazarak onurlu bir mücadeleyi de başlatmışlardır.