Çoğu firma krizden sonra kendini toparlamak amacıyla bazı kararlar aldı. Kaybettiği müşterilerinin yerine yeni müşteri koymak, pazarda kaybettiği kan kaybını en aza indirmek ve geçen yıllara göre daha iyi Pazar payı elde etmek amacıyla şirketinde yeni bir departmana ihtiyacı olduğunu fark etti. Bu departman için kolları sıvayan firmalar yeni personel istihdam etmesi veya mevcut personelinde unvan değişikliğine gitmesi gerekmekteydi. Almış olduğu bu karar şirketinin kurumsal kimliğini ön plana çıkarmak, marka bilinirliğini artırmak ve müşterilerine kendisini doğru ifade etmek için elindeki son kozdu. Bu amaçla PAZARLAMA departmanı için ofiste yeni bir yer açtılar. Dünyanın bir bilim dalı olarak baktığı ve bir asırdan fazladır literatürde olan, her geçen gün kendi yapısında değişikliklerle dinamamik bir yapıya sahip olan pazarlama, Türkiye’de aradığı ihtişamı maalesef bulamamaktadır. Pazarlamanın kavramı Amerika Pazarlama birliği (AMA) tarafından ilk önce, “Pazarlama, malların ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye doğru akışını yönelten işletme faaliyetlerinin yerine getirilmesidir.” Fakat Philip KOTLER’e göre ise “ geçtiğimiz 60 yıl içinde, pazarlamaürün merkezli (pazarlama 1.0) olmaktan tüketici merkezli (pazarlama 2.0) olmaya doğru evrildi. Bugün, pazarlamanın değişen koşullarının getirdiği dinamik ortama ayak uydurmak üzere bir kere daha değişeme uğradığı görülmektedir………….. şirketlerin tüketici merkezli olmaktan insan merkezli olmaya doğru kaydıkları ve karlılığın kurumsal sorumlulukla dengelendiği aşamadır (pazarlama 3.0).” olarak açıklamaktadır. Üniversitelerde okutulan pazarlama derslerinde anlatılan sistem ve düşünceler maalesef okul sıralarında veya öğrencinin sınav kâğıtlarında birer karalamadan başka ileriye gidememektedir. Bunun sebeplerinden bir tanesi şirket sahiplerinin pazarlama ile satış kavramlarını aynı kefeye koymaları veya pazarlama departmanının yapmış olduğu harcamaları boş harcamalar olarak benimsemesinden kaynaklanan ön yargıdan ileriye gidememesidir. Pazarlama derslerinde geçen bir söz bunu çok güzel özetler. “ Patron pazarlamanın yapmış olduğu harcamaların %50 sinin başarılı olduğunu söyler. Fakat sorun hangi %50 başarılı olduğudur.” İki kavramda da ortak olan ürün ve tüketiciye ulaşma yolunda yapılan tüm faaliyetlerin bütünü olan pazarlama tek bir şey değildir. Oda “SATIŞ” Satış kavramı şirketlerin en önem verdiği departmandır. Personele verilen hedefler ve ikramiyeler şirketin ürün ve hizmetlerini müşterileriyle buluşturmaya çalışmanın en kısa yoludur çünkü, ama yanlış bilinen bir gerçek vardır ki o da pazarlama = satış kavramının doğru olmadığıdır. Evet pazarlama ve satış departmanları et ve tırnak gibidir. Fakat bu departmanların yürüttüğü faaliyetler doğru adımlarla yapılırsa istenilen sonuç elde edilebilir. Tek bir personeliniz hem pazarlama, hem de satış departmanında görev yapamaz. Bu ikisi o kadar farklıdır ki ikisini bir bütün olarak görmek dünyayı tepsi gibi görmekten farksızdır. Pazarlamanın amacı satışı artırmaya yönelik çalışmalardır. Planlama ve pazarı iyi analiz etmenin yanında müşteri ve müşteri gereksinimlerini önceden hesaplayarak satış departmanının işini kolaylaştırmayı amaçlar. “Alet çalışır el övünür, pazarlama çalışır satış övünür” atasözü bu konuda bir fikir vermiştir umarım. Pazarlamaya kısa bir giriş yaptığım bu yazıda genel olarak pazarlamanın farklılığını anlattım. Bir sonraki yazımda devam edeceğim.