“Proje taşımacılığı, lojistiğin en önemli alanlarındandır. Bir altyapı yatırımının tamamlanması için yüklerin belirli periyotlar izlenerek getirilmesi gerekir. Çünkü, montajda arkanızı döndüğünüzde doğru parçayı bulmalısınız” sözleriyle özetliyor yaptıkları işi Lojistik Yüksek Mühendisi Ergin Büyükbayram.
Büyükbayram’ın damarlarında Türk kanı dolaşsa da, yıllardır yaşadığı Almanya hem aksanını, hem de iş disiplini anlayışını bünyesine tamamen yerleştirmiş gibi gözüküyor. Büyükbayram ile proje lojistiği ve firmalarını konuştuk.
1953 yılında kurulan Universal Transport’un karayolunda proje lojistiği konusunda uzmanlaşmış bir firma olduğunun altını çizen Ergin Büyükbayram, “Standart araçlarının dışında filosunda yalnızca proje yükleri taşımak üzere dizayn edilmiş 350 özel nitelikli araç bulunmaktadır. Siemens gibi dünya ölçeğindeki şirketlerle çalışıyoruz. Tramvay, metro, rüzgar türbini gibi farklı yükler taşırız” açıklamasını yaptı.
“Portföyümüzde 80 bin birinci sınıf müşteri var”
Örneğin rüzgar tribünlerini ilk taşımaya başladığımızda açıklık 35 metreydi, şimdi 75 metreye ulaşan tribünler taşıyoruz. 75 metrelik kanat otobandan çıkar mı? Hangi kavşaktan geçebilir? Bunların çok iyi incelenmesi ve izinlerinin alınması gerekir. Yine örnek vermek gerekirse, bir kayma olduğu anda sertifikasyonu bozarsınız ve artık o tren saatte 350 km hızla gidemez. Siemens de faturayı size çıkartır. Bizim işlerimizde ‘merak etme abi’ olmaz.”
Universal Transport’un yıllardan beri Almanya’da proje taşımacılığını en iyi yapan firma olarak anıldığını belirten Ergin Büyükbayram, iş yapış şekilleri konusunda da şu bilgileri veriyor:
“Müşterimizle beraber gelir, müşterimizin istek ve taleplerini yerine getirmeye çalışırız. Almanya’daki ihtiyaç ve sistemi buradaki ihtiyaç ve sistemle senkronize etmeye çalışırız. Çünkü, müşteri her saatte aracının nerede olduğunu bilmek ister. Universal Transport’un sistemine girer ve her aracın nerede olduğunu gayet net görebilir. Geçtiğimiz yıllarda Siemens, Gebze’de bir tramvay fabrikası kuracaktı. Bize mutlaka burada olmamızı rica etti. Eğer o fabrika kurulursa, bu konudaki yıllara varan tecrübenizle bütün çıkışları yapabilecek olan sizsiniz dendi. Çünkü, biz vagonu vinçle transfer etmiyoruz. Kendi bulduğumuz bir yöntemle TIR’ın üzerine kaldırarak değil, çekerek koyarız. Yatay sistem teknolojisini biz geliştirdik. Bu teknolojiyle kesinlikle yükün hiçbir vasfına zarar vermeyiz. Ama iki vincin aynı anda senkronize çalışması oldukça zor bir uygulamadır. Nasıl Mercedes buraya geldiğinde kendi lojistik şirketini de getirdi. Siemens de, aynı gerekçelerle bizi burada istedi. Şimdi büyük bir olasılıkla Volkswagen de buraya gelecek ama Türk nakliyecisi boşuna heveslenmesin, o da kendi lojistik şirketinin buraya konuşlanmasını isteyecektir. Almanya’da nereden yüklenecek? İzinler nasıl alındı? Araçlar nerede? Hepsini bizim sisteminizde görmeniz mümkün. Müşteri, sisteme bakar ve bu TIR şu zaman gelecek, şu TIR şöyle ulaşacak gibi her türlü bilgiye ulaşır.”
“Türkiye, mikro hesaplar yapamadığı için pahalı gözüküyor”
İşin yoğunluk durumuna göre bir vardiyada 4, başka bir vardiyada 24 kişi çalıştırdıklarını söyleyen Büyükbayram, “Elemanların tamamının aynı anda orada olması gerekmez. İş akışına göre istihdam akışını da şekillendiririz. Maliyetleri minimuma indirerek, işi hızlandıran yöntemler uygularız. Birim maliyetlerine baktığınızda Almanya’nın pahalı olduğu izlenimini edinirsiniz. Ama aslında doğru planlayarak optimum işler yapabilirsiniz. Türkiye’de, mikro hesaplar yapılamadığı için lojistik maliyetler çok pahalı. Şirketler optimizasyon yapmadıkları için maliyetleri de doğru takip edemiyorlar. Gebze’den Haydarpaşa Limanı’na günde 1 sefer yapabilen TIR’ı ben aynı mesafede Almanya’da 4 sefer yaptırırım. Çünkü, fabrikanın benim TIR’ımı ne zaman yükleyeceği konusunda bir taahhüdü yok. Almanya’da bu keyfiyete sahip değildir. Çünkü, her şey en başından sözleşmelerle belirlenmiştir. 1 saat içinde yükledin yükledin, yüklemedin saat başına 95 Euro yazarım diyorum ve bunu en başından sözleşme ile kayıt altına alıyorum. Lojistik maliyetleri düşürmek zorundayız. Bu da ancak, kuralları önceden koymakla olur. Biz, belki emsallerimize göre pahalı kalıyoruz ama müşteri yükünün zamanında ve doğru taşınacağını biliyor” açıklamasını yaptı.
“Hâlâ bir lojistik master planımız yok”
Ülkemizin 20 yıldan beri lojistik master planı yapmak için doğru yöntemi bulamadığının altını çizen Ergin Büyükbayram, “2008’de yoğun bir çalışma oldu ama pek başarılı olamadı. Sonra bizim ön çalışmalarımız oldu. Ben de, bir lojistik yüksek mühendisi olarak bireysel katkı yapmaya çalıştım. Türkiye’de master plan ile fizibilite analizleri karıştırılıyor. Mersin’in ayrı, Samsun’un ayrı master planları var. Ama baktığınızda hiçbirinin doğruları tam da yansıtmadığını görmeniz mümkün. Mantıklı düşündüğünüzde 15-20 santim kalınlığında kitabı kim okur? Master plan bir anayasadır. Anayasa da bir özettir. Avrupalı’nın önüne koyduğunuzda bunu okutamazsınız. Hala bir master planımız yok. Çünkü yanlış, nereden tutsanız elinizde kalır. Dünya lojistik endeksindeki sıralamamız sürekli düşüyor. Bir Türk vatandaşı olarak bu durumdan çok rahatsızım, içim acıyor” ifadelerini kullanıyor.
Selçuk ONUR - LOJİPORT