Türkiye, aylardır taşımacılık sektörüne kök söktüren Rusya’nın Başbakanı Vladimir Putin’i ağırladı. Putin, çantasında projelerle geldi ve milyar dolarlık anlaşmalarla dönüyor. Türkiye’nin de bu anlaşmalardan hiçbir şey kazanmadığını iddia etmiyoruz. Bizim rahatsızlığımız pazarlık gücü zafiyeti... Mart ayından bu yana Türk nakliyecisinin hak edilmiş geçiş belgelerini vermeyen; Ro-Ro gemilerimizi atıl durumda bırakan Rusya’nın Başbakanı geldi ve taşımacılıktaki kangreni yok sayarak, ballı anlaşmalara imza attı.
Büyüklerimizin deyimiyle Osmanlı’dan bu yana bir alîcenaplık ruh hali içindeyiz. Bütün talepleri, bonkörlükle karşılıyor ama talep etmiyoruz. Putin’in bu anlaşmalara ihtiyacı olduğunu siyasi irade bilmiyor muydu? Tabi ki, biliyordu. Türk nakliyecisi de aylardır her platformda Rusya ile ilgili sorunlarını dile getirmişti. Dolayısıyla Başbakan’ın konudan bihaber olması da düşünülemezdi. Türk taşımacısının belge sorunu sürüyor. Fakat, Putin’in ikili görüşmelerin sonunda daha sonuçları belli olmayan nükleer santral ihalesi için “Rus-Türk konsorsiyumunun nükleer ihalesini kazanmış olmasını ve inşaatı yapacak olmalarından gurur duyuyorum” sözlerini duyduğunuzda kimin kazançlı çıktığı ve istediğini aldığı ortadadır.
BUNLAR DA GERÇEKLER
İşin aslına bakarsanız Rusya, ileriye dönük Novorossiysk ve Sochi limanlarını kapatmayı düşünüyor. Planlarında bu iki limanı kapatıp, sadece Tuapse’yi açmak var. Tuapse Limanı da, draft açısından Türk Ro-Pax’larına yanaşma imkanı vermiyor. Ayrıca, Rusya 60 ve 80 araç kapasiteli iki gemiyi şimdiden ayarladı. Yani, geçiş belgeleriyle başlayan ve Bonus sisteminin kaldırılmasıyla devam eden süreç, bilinçli bir stratejinin parçası ve tıkır tıkır işliyor. Karayolu taşımacılığı yapamıyoruz. Denizyolu ile girişimizi de engelliyorlar. Bu durumdan taşıma da, taşıma maliyetleri de, ihracat da negatif etkilenecektir. Çünkü, 60 araçlık bir geminin sefer maliyeti ile 150 araçlık bir geminin sefer maliyeti bir olamaz.
Rusya’nın yanı sıra, Türkiye’nin de destek verdiği bir başka plan daha var. İki ülke de Samsun-Kavkaz tren feri hattının gelişmesi için gayret gösteriyor. Bu proje ile, Kavkaz limanından Samsun’a tren feri ile gelen vagonlar, ray açıklığı sorunu da halledildikten sonra yine vagonlarla Akdeniz’e ulaşacak. Demiryollarının gelişimi için bu çaba, tabi ki olmalı. Ancak, sadece bunun yetmeyeceği de ortada. Karayolu ve deniz yolu da bir şekilde taşımaya dahil olmalı.
NE OLMALIYDI?
Rusya Devlet Başkanı’nın geliş nedeni ve tarihi biliniyordu. Hangi anlaşmaların imzalanacağı, ne gibi işbirlikleri olacağı ve neler konuşulacağı da aşağı yukarı kestirilebilirdi. İşte danışmanlık müessesesi, tam da bunun için var. Danışmanları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a demeliydi ki, “Bu ülke ve dolayısıyla o ülkenin icrasının başındaki bu adam, bizim nakliyecilerimize kök söktürüyor. Talep ettiği konularda da, Türkiye’nin stratejik konumuna ihtiyacı var. Hazır durum böyleyken biz, nakliyecilerimizin bu sorununu konu başlıklarının önüne taşıyabiliriz. Çünkü, enerjide onlar bir şeyler istiyor. Biz de bu sorunu çözmenizi istiyoruz” deseydiler, inanıyorum ki ortada sorun filan kalmazdı. Masa üzerinde bir şeyi verirken karşılığını almayı bir türlü öğrenemedik.