Hani hep söyleriz ya Türkiye coğrafi konumu sebebiyle lojistik üs olma konusunda son derece kritik bir noktadadır ve önemli avantajlara sahiptir diye; bugün de bu konuyu irdelerken, avantajlarımızı yeterince kullanabiliyor muyuz, mevzuatlarımızı da doğru yönetebiliyor muyuz konusunu inceleyerek, Sayın Cumhurbaşkanı’nın dikkatini çekecek ve çekmesini arzuladığım bazı hususlara özellikle değinmeyi istiyorum.
Ülkemiz son yıllarda, lojistik açıdan bir çok altyapı projesine imza attı ve başta limanlar olmak üzere bir çok yatırım gerçekleştirildi. Evvela bir süre önce kamuoyunda paylaşılan, TOBB’un yaptırdığı araştırma raporunda Türk tüccarlarının dış ticarete dair maliyetlerinin diğer benzer ülkelerin iki üç katı oranında çıkmasının incelenmesi gerektiğine dikkat çekmek isterim. Bir yandan ülkemizi yabancı yatırımcılar için cazip hale getirmeye çalışır iken, bu denli yüksek maliyetlerin olmasının irdelenmesi ve önlemler alınması önem arz etmektedir. Zaten TİM’in İhracat Haftası ile başlayan bu tartışmalarda tamamen aynı nedendendir. Ancak ne yazık ki buradaki disiplinsiz ve düzensiz işleyiş pek çok noktada göze çarpmakta, maliyetler tam anlamı ile kontrol edilememekte, dış ticaret ile uğraşan firmalar tarafından da çoğu zaman ödenilen ücretlerin tam ne maksatla ödendiği bilinememektedir. Taşıyıcıdan acenteye, forwarderdan liman işletmecisine, uluslararası taşımacılıkta yer alan tüm aktörlerin bu maliyetlerin iyileştirilmesi konusunda üzerine düşen roller olduğuna yine dikkat çekmek isterim. Tüm dernek ve ticaret odalarının bağlı bulunduğu üst kuruluş olan TOBB’un raporuna göre, dış ticarete ilişkin iş yapma kolaylığı endeksinde 70. sırada yer alıyor olmamız da buradaki verimliliğimizi ortaya koymaktadır. Genel iş yapma kolaylığı endeksinde Güney Kore 5. sırada yer almaktadır. Aynı Güney Kore ile diğer kriterleri karşılatırdığımızda; ihracata ilişkin tüm operasyon maliyetlerinde 2,5 kat yüksek olduğumuz göze çarparken, ithalat maliyetlerinde ise, 2 katı aşan bir maliyetimizin bulunduğu görülmektedir. Sayın Cumhurbaşkanım bu maliyetler inecelendiğinde, pek çok iyileştirilebilecek nokta olduğu görülebilmektedir.
Birkaç yıl önce akademisyen şapkam ile katıldığım bir yemekte, dünyaya altından daha değerli hafıza kartı satan bir firma sahibine eşyanızı Ortadoğu, Orta Asya ülkelerine Türkiye’ye kuracağınız bir üs ile dağıtabilirsiniz teklifini yaptığımda, bırakın lojistik üs olmayı, Türkiye’ye sattığım malları dahi Çin’den Türkiye’ye satmak yerine Avrupa’dan tedarik ettirdiğimi itiraf etmeliyim cevabını aldım. Sebeplerini ise, hem Türkiye’deki mevzuat ve dökümantasyonun zorluğu, hem de havalimanı, depo ve güvenlik gibi, toplam maliyetlerin yüksekliği olarak sıralamış idi.
Hong Kong, Singapur ve Dubai’ye göz attığımızda yüzlerce limanı olmadığnı söyleyebiliriz. Jabel Ali limanının çok büyük ve donanımlı bir liman olmasına rağmen, bu hizmetleri son derece uygun maliyetler ile yapılabildiğini gözlemlediğimizde, ülkemiz maliyetlerinin yüksekliğinin ne denli dezavantaj oluşturduğunu anlamak pek de zor olmayacaktır. Gerek Avrupa Birliği’ne uyum yasalarını, gerekse Türk Ticaret Kanunumuzu incelediğimizde, pek çok uygulamanın Avupa ile uyumlu olduğunu ve Ticaret Kanunumuzun Almanya’dan alındığını görmekteyiz. Ancak buna rağmen uygulamaların bu yönde olmadığı da görülebilmekte. Denizcilik Müsteşarlığı’mızın tanımları ile Ticaret Kanunu’nda farklılıkların yer alıyor olması da ne yazık ki büyük bir çelişkiye sebebiyet vermekte.
Asgari ücretin 350-400 dolar olduğu ülkemizde, bu rakamların zaman zaman bir kağıt düzenlenmek üzere ödenebildiğini ve elde edilen kazançların da ne yazık ki pek çok zaman ülkemize vergi geliri sağlamadığını düşündüğümüzde üzülmemek ve eleştirmemek mümkün değil. Bu konuda forwarder (acentelerin) bir araya gelmesiyle ortaya çıkan oluşumlar, rekabet kanununun da gücü ile bahse konu olan bu yüksek ücretleri muhafaza etme gayreti içerisinde olmamalı, olanları da bu fikirden uzaklaştırmalıdırlar.
Son olarak TİM’in ekonomiye yıllık zarar olarak açıkladığı 700 milyar TL’lik ordino rakamının çok çok daha üzerinde olduğunu sadece tahmin ettiğimi belirtmeliyim. Burada gerçekleştirilecek bir iyileştirmenin dış ticaret yapan firmaların maliyetlerinde iyileştirme anlamına geldiğini, bunun da yabancı sermayeli yatırımcıları ülkemize çekmedeki önemini ve yanı sıra Türkiye liman ve lojistik noktalarının daha çok transit amaçlı kullanılabileceğini ve ülke gelirine katkı sağlayacağını belirtmeden edemeyeceğim.
Erken vefat haberi ile büyük üzüntü duyduğumuz İstanbul Ticaret Odası’nın değerli başkanı Sayın İbrahim Çağlar’ın da bu konudaki girişimlerinin aynı yönde olduğu hususunu, yakın çevreleri ile de bunu paylaştığını ve bir rapor sunma girişiminde olduğunu çeşitli kaynaklardan aldığımızı belirtirken, kederli ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileyerek sözlerimi noktalamak isterim.