Alman hükümeti de, Opel'e ortak olup kurtulmasını sağladı ve 4,5 milyar Euro'luk borçlarına kefil oldu. Opel, Almanlar için sadece ticari bir şirket değil, aynı zamanda bir millî gurur. Kuruluşundan bugüne 60 milyondan fazla otomobil üreten şirket, iki dünya savaşı atlatmış. 27 Eylül'de yapılacak ulusal seçimler öncesi Almanya'da iç siyaset malzemesi hâline gelmiş. ABD yönetimi bu şirketi elden çıkarmak istemiyor, çünkü Opel'i Almanlara vermek, aynı zamanda Almanya üzerindeki etkisinin bir bölümünden vazgeçmek anlamına geliyor. Direkt olarak Opel'i kamulaştırmayı mantıklı bulmayan Almanya ise konuya dolaylı yönden müdahil olmayı tercih ediyor.
Başbakan Angela Merkel, mart ayında 'şirketi kurtarmak için yatırımcı bulacağı' sözünü vermişti. Opel'e doğrudan devlet yardımı vermesi, kriz sebebiyle zor durumda olan diğer şirketleri de harekete geçirdi. Devlet yardımına rağmen şirketin batması, hükümeti zorda bırakabilir. Federal hükümet, Opel'i mutlaka kurtarmak zorunda, çünkü eylülde Almanya'da genel seçimler var. Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ve Sosyal Demokratlardan (SPD) müteşekkil federal hükümetin, Opel'in iflasına göz yumması zor. Zira genel seçimlerde seçmen tarafından ağır bir şekilde cezalandırılabilir. Ne Angela Merkel, ne de SPD adayı Frank-Walter Steinmeier bu riski göze alabilir. Şirketin batması durumunda sadece Opel'de çalışan 26 bin kişi değil, yan sektörlerde yaklaşık 130 bin kişi işsiz kalacak. İflasın toplumda oluşturacağı travma bir yana işsizlerin devlete maliyeti 3 milyar Euro'yu bulacak.
ZAMAN