* Kendisinden kaçıp korunmanın neredeyse olanaksızlaştığı, genetik yapısında doğallıkla “acımak” fiili hiç mi hiç bulunmayan yeni tip bir koronavirüsün [SARS-CoV-2] yarattığı COVID-19 pandemisinin ortaya mutlak biçimde çıkaracağı ciddi ekonomik bunalım hakkında belki de en gerçekçi (bir o kadar da en iç karartıcı) haberleri sivil havacılık camiasından almak gerekiyor. Ne de olsa, deneyimlemeyi sürdürdüğümüz ölümcül yaygın salgın tablosundan en olumsuz etkilenen sektörlerin başında gelmekte havayolu dünyası!
* Günlük konuşma “Türkçe”mizde, “Evler ayrı, dertler ayrı” diye sıkça kullanılan anlamlı bir deyiş vardır. Bu deyişten yola çıkılarak, “Sektörler ayrı, dertler ayrı” türünden bir betimlemede de bulunulabileceği kanısındayım. Radikal çözümlü bir tıbbi tedavisi (aşılama dahil) ne yazık ki henüz bulunmayan “COVID-19” pandemisinden ötürü, geçen ilkbahardan bu yana taşımacılık-ulaştırma ve lojistik ile turizm-konaklama sektörlerinin içerisinde ilk büyük ve kronik darbeyi sivil havacılığın aldığı gün gibi açıktır. Yolcu taşımacılığına kıyasla kargo taşımacılığının daha az örselendiği havayolu sektöründe, geride bırakılan aylar boyunca kariyerlerini havacılığa adamış kişilerin (kokpit ve kabin ekipleri, yer personeli, hava trafik kontrolörleri, havaalanlarında ve uçak bakım-onarım ünitelerinde çalışan her kademeden personel vb.) bir kısmı, belki de bir daha geri dönmemek üzere, değerli görevleriyle vedalaşmak mecburiyetinde kaldılar. Bu çokça özveri gerektiren özel meslek gruplarına sahip insanların öyle kolayca başka bir sektöre geçiş yaparak, hayatlarını kazanamayacakları da yadsınamaz bir realitedir. Diğer yandan, havayolu camiası daha yeni tip koronavirüs krizi patlak vermezden önce, “Boeing 737 MAX” sorunu gibi bir başka göz ardı edilemeyecek çetrefilli problemle de yüzleşmek zorunda kalmıştır. Artık anlaşılmaktadır ki, sivil havacılık sektöründeki bildik faaliyetlerin yürütülmesi, “COVID-19” pandemisinin olası kesin çözümünü izleyen dönemde bile bir daha asla eskisi gibi ol(a)mayacaktır!
* Eminim ki, günün birinde gezegenimiz üniversitelerinin bir bölümünde “COVID-19” pandemisinin ortaya çıkışındaki aklın almasını zorlayıcı nitelikteki birtakım gizler ve ayrıntılar gibi, Boeing çapındaki bir havacılık devinin de nasıl “B737 MAX” türünden bir problemin somutlaşmasını sağladığı (hem de ensesinde “Airbus” cinsinden başka bir havacılık devinin dinmek bilmez, sarsıcı soluğu varken), “Derin kriz yönetiminde gecikerek de olsa öğrenilen kalıcı dersler”e benzeyen başlıkta eğitimlerin omurgasını oluşturacaktır. “MAX” teknik krizinin üzerine kısa sürede eklenen “COVID-19” sağlık krizinin Boeing firmasının bünyesinde meydana getirdiği ağır kayıpları en acı şekilde yaşayanlar, o kuruluştaki iş hayatları geçtiğimiz bir yıllık zaman diliminde yönetim tarafından tamamen sona erdirilenlerdir hiç şüphesiz [A.B.D.’li şirketin şimdiye kadar söz konusu iki ayrı kriz yüzünden görevine son verdiği yaklaşık yirmi bini aşkın çalışanına ek olarak, 2021’in sonuna kadar 7000 kişiyi daha işten çıkaracağı bildiriliyor]!
* Şu anda, sivil havacılık dünyasını bir bütün olarak düşündüğümde en çok merak ettiğim konuların başında, Boeing firması yönetiminin test uçuşlarında sorun yaşanmamış revize “B737 MAX”in göklerdeki yarınları hakkında umutlanmak ile iyimser olmak arasındaki iklimden iklime sık sık girip çıkabilen farkı tam bir netlikle algılayıp algılamadığı geliyor! Havayolu ulaşımına yoğun ilgi duyan herkes gibi ben de, algılamış olmasını diliyorum. Bir de, 104 yıllık tarihi şirket hâlâ kimi çevrelerin “sabıkalı” gözüyle baktığı talihsiz yolcu jetinin adından “MAX” sözcüğünü atarak, ismini yeniden düzenlemeye (örneğin, kısaca sadece “B737-8” olacak şekilde) kararlılıkla son noktayı koyabilse ve de sorumlu otoritelerden aylardır özlemle beklediği “emniyetli uçuşa uygunluk” onayını alabilse!
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.