Baştan belirtmeliyim. Bu bir kontra yazıdır. Tersanelerdeki ölümlü kazalar, biz dahil tüm medya tarafından ayrıntılarıyla işlendi. Sizi bir de, bu açıdan bakmaya davet ediyoruz. BAZI ÜLKELERİ MİLYAR DOLARLARDAN ETTİK Gemi inşa sanayiinde inanılmaz şeyler yapıyoruz. Çok kısa sürede ölçüsüz büyüdük ve geliştik. Düne kadar askeri savaş gemilerini yabancı ülkelere sipariş eden savunma sanayimiz, artık Türk tersanelerini tercih etmeye başladı. Önümüzdeki günlerde yeni bir askeri ihale açılacak ve yine bir iç tedarik olacak. Çünkü, artık biz de onlar kadar kaliteli, üstelik onlardan da ucuza yapıyoruz. Bir firkateyni yaklaşık 1 milyar dolara satıyorlardı. 4 gemi düşünün. Gitti 4 milyar dolar. Tuzla, bu adamların başının belası oldu. Bir yandan rantiye, diğer yandan yabancı sermaye, bu ikili her şeyi yapmaya muktedirdir. Kendi adıma, bazı şeylerin artık tesadüf olmadığına inanıyorum. Bir TV programı oluyor tersaneler üzerine, bakıyorsunuz; Almanya’dan bir uzman çıkmış anlatıyor. Kim destekliyor? Nereden geliyor bu adamlar? Komplo teorilerinde gerçeklik payı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, hiç olmayacak yerlerde network ağları kuruluyor. Birtakım trenler kalkıyor, basın da, sendikalar da üzerine atlıyor. Türkiye Cumhuriyeti tersanelerinin eksikleri çoktur. Ama, yurtdışına dünyanın ihracatını yapıyor. Bu tersanelerin içinde yabancı kontrol mühendisleri de çalışıyor. Tek bir kontrol mühendisinin, “benim bu tersanede can güvenliğim yok” diye terk ettiğini duymadım. Trenin nereye gittiğinin farkında değiller. Son istasyona geldiklerinde feryat figan başlayacak ama iş işten geçmiş olacak. Özellikle Limter-İş. Eğer, Limter İş’in katkılarıyla Türkiye’nin yapacağı askeri gemileri Almanya yaparsa, onlar da iftiharla dolaşırlar artık... 40 bin kişi işsiz kalırsa, bu kimi mutlu edecek çok merak ediyorum. GEMİ İNŞADA ASIL SORUN STANDARTLAR Denizde her malzemenin standardı belirlenmiştir. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) kuralları, tüm ülkelerde aynıdır. Bir ülkede farklı, diğerinde farklı uygulamaya rastlayamazsınız. Örneğin, ABD’de gemi sökümün, tamirin, yeni inşanın ayrı ayrı standartları varken, bizde tüm gemi inşa sanayiinde bir standarttan söz edilemez. İlk yapılması gereken, gemi inşa sanayiinde standartların oluşturulmasıdır. Öncelikle dünyadaki uygulamalardan Türk tersanelerine adapte edilebilecek olanlar seçilmelidir. Çünkü, iyi tanımlanmış bir standart olursa, kontrol de ona göre olur. Bakıyorsunuz, Tuzla’da iş denetimcileri dolaşıyor. Ama, aralarında bir tek denizci yok. Denetçi, “Bu merdiven güvenli değil” diyor. Peki güvenli olması için ne lazım? “Altına ağ gerin” diyor. Ama anlaşılıyor ki, işçinin merdivenden kayıp ağa düşmesi, sadece havada akrobasi yapması ile mümkün. Bir başka iş güvenliği müfettişi ise 'kaldırın' diyor. İş güvenliği müfettişlerinin tersaneler için yazdıklarının yüzde 90’ı ‘görev tamamlandı’ diyebilmek adına. Bir kabahati yok ki denetçinin, denizi bilmiyor çünkü. Somun düşse delinecek baretler var. O zaman diyeceksin ki, ‘şu sertifikalı bareti alacaksın’ sadece ‘baret al’ demek yetmiyor. Altı lastik, ama güvenlikli ayakkabı diye geçen ayakkabı var. Hepsinin uluslararası normları bulunuyor. Bizde de onlar olmalı. PEKİ NE YAPMALIYIZ? Zamanı belli olmamakla birlikte Tuzla taşınacak gibi gözüküyor. Bunun önünde durmak çok zor. Ancak, vatanını seven herkesin; işçi, işveren, siyasetçi ya da medya gaza gelmeden serinkanlı düşünmesi gerekiyor. Bu sektör, aileleriyle birlikte yüz binlerce insana ekmek sağlıyor. Gemi inşayı, çok riskli ve ilkel yöntemlerle üretim yapılan bir iş kolu olarak görmekten vazgeçiniz. Piyasa sopası geliyor. Putin, kıyıları tersane üssü yapmak için kurmaylarına talimat verdi. Dünya üretiminde alt sıralarda olan Rusya, bir anda önümüze geçebilir. Türkiye’yi gemi yapımında cazip ülke olmaktan çıkaracak adımlar atmayalım. Bu ülkenin maküs talihidir. Hep yazılan senaryolar, ilk bu bölgede uygulanır. Önce oyunu bozalım sonra da, standartların belirlendiği Türk tipi gemiler üretmek için gaza basalım.