Türk Lirası’nın değeri, her geçen gün eriyor. Ülkenin A grubu dev turizm firmaları da, eskiden “peynir ekmek” gibi sattıkları yurtdışı turlarına müşteri bulamadıkları için birleşme yoluna gidiyor.
Buraya kadar yanlış bir şey yok. Türk insanının genlerinde pek de olmayan “birleşme”, “ortaklık” gibi kavramların hayata geçirilebileceğini görmek bizleri mutlu da ediyor. Ancak, korkarım maksimum kar adına yapılanlar, bir gün var olanı da yitirmelerine neden olacak.
Eşimle birlikte Portekiz ve İspanya ülkelerini kapsayan 7 gecelik bir Endülüs turuna katıldık. Havaalanına geldiğimizde bizim hizmet satın aldığımız firmanın dışında 7 firmanın daha olduğunu gördük. Yani, 3-5 kişiyle mali olarak optimum seviyeye ulaşamayacaklarını anlayan firmalarımız güçlerini birleştirip, hizmeti tek odaklı vermeyi uygun görmüşler.
Türkiye’nin dev turizm operatörleri
Bakın aralarında kimler var: Tatil Budur, Tura Turizm, Jolly Tur, ETS Tur, Gruppal, MNG Turizm, Cafe Tur. Tek tek bakıldığında uzun yıllardır bu işi layığıyla yapan firmalar olduğuna kimsenin itirazı olmaz. Ancak, 8 günde yaşadıklarımız bu işin birlikte kotarıldığında çok da başarılı olmadığını gözler önüne serdi.
Her şey “at pazarlığı” ile başladı
Turumuz start aldığı ilk gün, gülen yüzlerin de asılmasına neden olan o tartışmayla başladı. Rehberimiz toplam 38 kişinin yer aldığı gezi grubunun tamamının katılması halinde ve 1-2 etkinliğin listeden çıkarılmasıyla, 400 Euro’yu biraz aşan tur masraflarını acenteyle görüşerek (Burada 7 acente arasında supervisor olarak hangi acenteyi kastettiğini bilemiyoruz) 300 Euro’ya indirebileceğini söyledi. Tek bir şartı vardı, 38 kişinin tamamının katılması…
Katılmayanlar afişe edildi
Öneriyi kabul eden ve etmeyen açık oylamasında 6 kişinin uygulamayı benimsemedikleri görüldü. Rehberimiz, bu durumda anlaşmanın olamayacağını, sözleşmede de yer alan tamamına katılanların yüzde 10’luk bir indirimin dışında başka indirim alamayacaklarını belirtti. Ama bu arada aralarında benim ve eşimin bulunduğu 6 kişi, diğerleri arasından çıban başı olarak ayrılmıştı. Rehberin tek tek yaptığı sorgulamada da bu sayının 6 değil, 12 kişi olduğu tespit edildi. Bu kez, 30 kişi olmamız halinde ve bir etkinliğin daha çıkarılmasıyla 300 Euro’da antant kalınabileceği söylendi. Tabi bu arada istenmeyen tartışmalar ve seslerin yükselmesi de daha ilk günden huzuru kaçırmıştı. Sözün özeti, daha sonra rehberimiz hangi acenteyle görüştüyse onu ikna etmiş, grubun büyük kısmı 300 Euro’ya razı olmuştu.
“Zorunlu” seçmeli tur
İlk durağımız Portekiz, ilk turumuz da yol üzerindeki Fatıma, Obidos turuydu. Yurtdışında ilk kez tura katılmıyorduk. Etkinliklere katılıp katılmamanın kişinin uhdesinde olduğunun farkındayız. Ama burada durum hiç öyle değildi. Tura katılmayanların bir benzin istasyonunda bırakılacağını, turun sonunda da geri dönüp onları alacağını söyledi rehberimiz. Yani yapılacak olan, ilk durağa en yakın benzin istasyonunda kişileri bırakmak ve 4-5 saat sürecek turun ardından geri dönüp onları almak, ardından yine ileriye devam etmekti. Bunun diğer yolcuların da zaman kaybına yol açacağına hükmederek, onları mağdur etmemek adına kabul ettik. Yani, zorunlu bir seçim yapmak durumunda kalıp, adam başı 50 Euro’ları kuzu kuzu ödedik.
Kaldığımız ilk otel şehre 30 kilometre
Portekiz’de ilk konaklayacağımız yer, havaalanına yürüme mesafesindeymiş. Ancak, biz bunu öğlen başlayıp, akşamüzeri bitirdiğimiz “zorunlu seçmeli” turumuzun ardından anlayabildik. Yani tura katılmayanları orada bırakabilecekken, gönüllü olmadığımız kilometreleri kat etmek zorunda bırakılmıştık. Ve ilk durağımızın Porto şehrine uzaklığı 30 kilometreydi.
İkinci durak Lizbon, değişmeyen yine tecrit
Artık zorunlu seçmeli turlar bitmiş, iyisiyle kötüsüyle ikinci durağımıza gelmek için yola çıkmıştık. Tabi ikinci otelimiz de, şehir dışındaydı. Bu kez 25 kilometrelik bir uzaklıktan şehre nasıl ulaşabileceğimizi araştırırken bulduk kendimizi.
Üçüncü durak Sevilla, kaderimiz yine aynı
Sondan bir önceki konaklama yerimiz de yine Sevilla şehir merkezinden kilometrelerce uzaktı. Üstelik bu kez metro imkanı da yoktu ve sadece M 166 numaralı otobüse mahkumduk. O da saatte bir geliyor, ulaşmak için 2 ayrı araç kullanıyordunuz. Bir gece önce rehberimize tura katılanları götürürken, katılmayanları da şehre bırakmalarını rica eden arkadaşlarımız “güzergahımız farklı” yanıtını almıştı. Ancak devreye benim ve birkaç kişinin daha girmesiyle aslında tur güzergahının yol üzerinde olduğu itirafını aldık. Böylece gidiş dönüşümüzü kendi aracımızla yapabildik.
Farkında mısınız markalarınıza gölge düşüyor
Tek tek bakıldığında gerçekten bu işi layığıyla yapan Türk turizminin yüz akı firmalar olduğunuzu biliyoruz. Ancak bu birleşme yöntemindeki sakatlığı lütfen göz ardı etmeyin! “Biz orada yalnızca katılımcılardan biriydik” diyemezsiniz. Konuştuğumuz her kişi, bir daha geldikleri firma ile hiçbir tura katılmayacaklarına yemin ettiler.
Birleşmek yanlış bir şey değil. Yanlış olan, hizmet verdiğiniz kişiyi ortada bırakmaktır. Her biriniz eşit derecede pay alırsanız, özürlü bir hizmetten de, payınıza müşteri kayıpları düşer. O nedenle, adını ne koyarsanız koyun ama bu tip birleşik organizasyonlarınıza bir çatı kuruluş atayın! Günahı da, vebali de o yüklensin. Yoksa, zaten kötü giden bir ülke konjonktüründen size de kepenklerinizi kapatmak düşebilir.
Saygılarımla.