Fıkrayı herkesin bildiğini düşünüyorum; ama yine de anımsatayım.
Cehennemde her ülkenin bir kazanı varmış. İçinde sürekli kaynayan yağ olurmuş, günah işleyenler de bu kazanlarda cezalandırılırmış. Kazandan başını çıkaranları ise, zebaniler kafasına vurarak geri gönderirmiş. Baş zebani bir bakmış, diğer kazanlarda herkes çıkmaya çalışıyor ama Türkiye’nin kazanından kimse kafasını bile çıkarmıyor... Baş zebani, zebanilerden birini çağırmış ve sormuş:
- Niçin, Türkiye’nin kazanından kimse çıkmıyor, yoksa orda günahkar yok mu?
Zebani:
- Olmaz mı, ama çıkmaya çalışanı alttakiler geri çektikleri için nöbetçiye ihtiyaç yok.
Muhakkak bu trajikomik durumu aklınıza getirecek birçok örnek yaşamışsınızdır. Biz de, bir yıldır sistemli şekilde yürütülen, yukarı çıkanı aşağı çekme çalışmalarına tanık oluyoruz.
Her şey 3. ALTIN ÇIPA töreniyle başladı aslında. İlk ikisi görece olarak daha mütevazı bir katılımla gerçekleştirilen ALTIN ÇIPA töreninin üçüncüsünde, Türk ve dünya denizciliğinin önde gelen isimleri konuklar arasındaydı. Dünya denizcilerinin başındaki Eftimios Mitropoulos ile birlikte Uluslararası Denizcilik Örgütü’ndeki en önemli isimler de töreni onurlandırmışlardı.
Bir ‘vefa’ projesi olarak başlayan organizasyon, Ulaştırma Bakanlığı’nın himayelerinde uluslararası bir şova dönüşmüştü. Törenden bir gün önce Türk denizciliğinin en önemli isimlerinin bile “Bize randevu dahi vermiyorlar” diye itiraf ettikleri isimleri aynı masada, sohbet ortamında buluşturmuştuk. Yabancı konuklarımız arasında gemi tutulmalarında karar merciini işgal eden, ‘kalemi kıran’ imzayı atanlar da vardı. Ve armatörlerimiz, yaşadıkları haksız durumlar ya da yanlış anlaşılmaları paylaşma imkanı bulmuştu. DTO Yönetim Kurulu Metin Kalkavan’ın haziran ayı meclis toplantısında söylediği gibi “ALTIN ÇIPA, lobi çalışmalarına en iyi örnek” misyonunu icra görevini yerine getiriyordu.
SABOTAJLAR BAŞLIYOR
İlk darbeyi, geçmiş yıllarda Denizcilik Müsteşarlığı’nın IMO’daki (International Maritime Organizations) Londra temsilcisi olan bir arkadaştan yedik. Tüm masrafları ALTIN ÇIPA Tertip Komitesi’nce karşılanan bu arkadaş, IMO’daki bağlantıları nedeniyle bazı önemli kişilere ulaşmamızda etkin bir rol oynamıştır. Ancak, Hakgüden bu arkadaş, büyük bir haksızlık yapmaya karar verir. Ve “I. E-mail Savaşı” start alır. IMO Genel Sekreteri Mitropoulos’tan başlayarak o yıl organizasyona katılan 20’ye yakın kişiye ulaşan bu arkadaş; ALTIN ÇIPA’nın bir para organizasyonu olduğunu, denizciliğe hizmetin ‘paravan’ olarak kullanılarak, katılımcıların da yanıltıldığını anlatır edebi e-maillerinde...
ALTIN ÇIPA, İKİ KURUMA DA SADECE PRESTİJ KAZANDIRMIŞTIR
DÜNYA Perşembe Rotası ve Deniz Haber Ajansı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen ALTIN ÇIPA organizasyonunun iki kuruma katkısı sadece ve sadece prestij olmuştur. Çünkü, ALTIN ÇIPA desteğini yalnızca sponsorlardan alır. Sınırlı sayıdaki sponsordan gelen para da, yabancı konukların Türkiye’ye getirilip, en iyi şekilde ağırlanmasına; gala yemeği organizasyonuna, sanatçı, sunucu, otel vb gibi harcamalara gider. Çünkü, bu organizasyona katılan herkes sadece ‘davetli’dir ‘müşteri’ değil.
Ama Hakgüden bu arkadaş, Hakk’ı yok sayarak böyle bir isnatla organizasyonu baltalayacağım diye Türkiye’nin imajına zarar vermiş, ilişkileri yaralamıştır.
II. E-MAIL VAKASI
İkinci darbe ise 4. ALTIN ÇIPA arifesinde geldi. Birbirleriyle kanlı bıçaklı olan iki internet sitesinden arkasında Türkiye olmayanı e-mail bombardımanına tuttu Londra’yı... Gönderdiği e-postada IMO Genel Sekreteri’ne hitaben organizasyonu düzenleyen kuruluşlardan ajans olanını vergi kaçakçılığıyla suçluyor. Genel sekreterin törene geldiği takdirde bunun uluslararası bir skandala yol açacağını öne sürüyordu.
Ama, bu arkadaş da, zarar verdiğinin rakibinin İstikbal’i değil, Türkiye’nin imajı olduğunu öngörememiştir. Çünkü, IMO Genel Sekreteri Eftimios Mitropoulos, delegasyonda yürütülen bu kampanyanın altında bir ‘Çapanoğlu’ aramak zorunda bırakılmıştır. Türkiye’nin IMO kadrosunda görevli tek Türk olan Bekir Sıtkı Ustaoğlu’nu makamına çağıran Genel Sekreter, Ustaoğlu’ndan yapılanların bir komplodan ibaret olduğu gerçeğini öğrenmiştir.
Ama, artık o Mitropoulos’un 2008 yılındaki törende aldığı Ömür Boyu Başarı Ödülü’nün ardından yaptığı konuşmada “Kendimi Oskar almış gibi hissediyorum” diyen Mitropoulos’tan daha farklı bir ruh hali içinde olduğu da bir gerçektir.
Evet, söz konusu iki kişi fıkradaki ‘Türk Cehennemi’ni yaşarken sahnelemişlerdir. Güneşin balçıkla sıvanmayacağını biliyoruz. Ancak ülkemizi, haritadaki yerinden ya da yazışma uzaklığından tanıyan insanlarla kurulan sıcak dostluklara halel getirilmiştir. ALTIN ÇIPA (Golden Anchor) artık uluslararası bir markadır ve kişilerle de kaim değildir. ‘Türk Cehennemi’ olgusunun zihinlerden ebediyete kadar silinmesi, başarıyı yüceltenlerin çoğalması dileğiyle...