Türkiye, Avrupa’nın bakım-onarım merkezi olma yolunda

Türkiye, gemi bakım ve onarım konusunda Avrupa’ya, her geçen gün bir adım daha yaklaşıyor. Avrupa standartlarında kalite, lokasyon ve fiyat konusunda Uzakdoğu’nun önüne geçmeyi başaran Türk şirketleri, Avrupa’lıların ilk tercihi olmaya başladı…

Türkiye’nin, hem lokasyon, hem kalite hem de fiyat bakımından Avrupa’nın bakım ve onarım merkezi haline gelmeye başladığını söyleyen GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Süheyl Demirtaş, mevcut potansiyelin daha verimli bir biçimde değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.  Şu anda dünyada, special survey’lerden kaynaklı tamir, bakım ve onarım konusunda ciddi bir ivme yaşandığını kaydeden Demirtaş, “Türkiye, lokasyon ve kalite olarak tamir, bakım ve onarımda dünyanın en cazip ülkelerinden biri. Hem AB standartlarında iş yapıyoruz hem de fiyatlarımız daha uygun. Kalitemiz, Uzakdoğu’ya zaten kıyas bile kabul etmez. Bu bakımdan ciddi bir avantaja sahibiz. Türkiye, her geçen yıl Avrupa’nın bakım ve onarım merkezi haline geldi. Bu potansiyelin daha da verimli bir biçimde değerlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

SEKTÖR, NİŞ ÜRETİMLERLE AYAKTA KALIYOR
Türk gemi inşa sektörünün, dünyada yaşanan krize rağmen ayakta kalma nedenlerinden biri olarak bakım-onarım faaliyetlerini gösteren Demirtaş, askeri projeler ve spesifik-butik üretiminde, sektörün yıkılmamasına yardımcı olduğunu dile getirdi. 2008’de başlayan krizin hala yoğun olarak sürdüğünü belirten Demirtaş, “Gemi inşa sektörünü iyi analiz etmek lazım. Denizcilik sektörü krizi hala yaşıyor. 1.57 milyar dolarlık ihracat girdisi sağlamış bir sektörüz. Bu rakamın bakım-onarım girdileri yoktur. Onu da ekleyecek olursak 1.8 milyar dolara yakın ihracat girdisi olan bir sektörüz. Ki dünyaya bakıldığında da denizcilik sektörü kötü bir dönemden geçiyor. Bunların dışında gemi inşa sektörü, stratejik de bir öneme sahip. Kendi silahlı kuvvetlerine gemi üretebilen dünyadaki 10 ülkeden biriyiz. Yine de ayakta kalabildik. Bunun en büyük nedenleri de bakım-onarım, askeri projeler ve niş üretimler” dedi.

PETROL FİYATLARI OFFSHORE PİYASASINI
KISA VADEDE OLUMSUZ ETKİLER

Yaklaşık 7 yıldır süren krizin zaman aralığı bakımından yaşanan en uzun kriz dönemlerinden biri olduğunun altını çizen Demirtaş, offshore piyasasına ilişkin tahminlerini de paylaştı. Petrol fiyatlarının, offshore piyasası için büyük bir tehdit yaratabileceğine dikkat çeken Demirtaş, “Önümüzdeki iki yıl îçinde petrolün 60-65 dolar civarında olması bekleniyor. Bu da, offshore marketinde yüzde 30-35’lik bir daralmaya tekabül ediyor. En büyük iki gelir kaynağından biri offshore olan Norveç bile karamsar. Bir de İran konusu gündemde. İran’a yaptırımların gevşetilebileceği konusunda bazı söylentiler var. Bu da dünya petrol piyasasını arz aleyhine daha da bozabilir. Böyle bir serbestleşmenin, orta vadede pozitif ama kısa vadede negatif etkilerinin olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

PİYASADAKİ GEMİ FAZLALIĞININ ERİMESİ LAZIM
Sektörün iyi olduğu dönemlerde piyasaya giren özel yatırım fonları nedeniyle şu an piyasada gemi fazlalığı yaşandığını anlatan Demirtaş, denizcilik sektörünün normalleşmesi için piyasadaki gemi fazlalığının erimesi gerektiğine vurgu yaptı. Tecrübeli yönetici, sözlerini şöyle sürdürdü: “Private equity diye bilinen özel yatırım fonları var. Bu fonlar, denizciliğin çok iyi olduğu, navlunların ve gemi fiyatlarının arttığı o uçuş dönemlerinde denizcilik piyasasına girdi. Çok büyük paraları yöneten fonlardan bahsediyoruz. İnşası süren gemiler alındı, satıldı. Piyasada büyük paralar döndü. Sadece kar endeksli çalışan bu fonlar, piyasanın dengesini bozdu ve sonra da bu krizle birlikte sektörü terk etmeye başladı. Büyük paraların hisselerin sektörden çıkışının ardından ortada çok fazla gemi kaldı. Kim alacak bunları? Sektörde o kadar çok para yok. Denizcilik sektörüne baktığımızda rakamların 2008’den daha kötü olmadığını görüyoruz. Bir artış var. Ancak gemi sayısı o kadar fazla ki, sektör yıllardır bir kısır döngüye girmiş durumda. Bunun çözümü de mevcut gemi sayısının düşmesiyle mümkün. Ama karşılaştırmalara baktığımızda, envantere giren gemi sayısının, hurdaya giren gemi sayısından hala daha fazla olduğunu görüyoruz. Şu an için de sektörün en büyük umutlarından biri de koster teşviki kanunu. Bu durum yürürlüğe girdiğinde piyasada hurdaya ayrılan gemi sayısının artmasını bekliyoruz. Bunun yanı sıra inşa sektöründe de buna bağlı bir hareketlilik bekliyoruz.”

EN GELİŞMİŞ ÜLKELERİN BİLE ÖNÜNDEYİZ
Bir dönem, adı kazalarla birlikte anılan Türk gemi inşa sektörünün, iş güvenliği konusunda aslında dünyanın en iyi konumlarından birine sahip olduğunu söyleyen Demirtaş, bu algının artık ortadan kalktığını belirtti. Tersanelerin, ağır risk grubunda yer aldığını hatırlatan Demirtaş, “Bu iş ofiste oturmaya benzemez. Fakat maalesef bir dönem, sektörümüzün sağladığı bütün artılar göz ardı edilerek, sadece kazalarla gündeme geldik. Dünyada gemi inşa sektörünün liderleri Japonya ve Güney Kore’dir. Ama biz; adam, saat ve kaza oranında bu gelişmiş ülkelerin bile önündeyiz. Tuzla’da yaşanan iş kazalarının bu kadar gündeme gelmesinin nedeni, burada 51 ayrı tersanenin yer almasından kaynaklanıyor. Hacim büyük olunca herhangi bir tersanede bir kaza yaşandığında, gözler hemen buraya çevriliyor. Halbuki iş güvenliği konusunda Türkiye’nin en önde gelen sektörlerinden biriyiz.

TERSANELERDEKİ ORTAM SAĞLIKSIZ OLSA
YABANCILAR TEKLİF BİLE VERMEZDİ

Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim müşterilerimizin yüzde 95’ini yabancılar oluşturuyor. Çalıştığımız şirketlerin önemli bir bölümü de, dünya borsalarında işlem gören son derece büyük şirketler. Bu tür şirketler her ayrıntıyı göz önünde bulundurmak zorunda. Çünkü hafif bir rüzgar esse bile bu adamların milyar dolarlık hisseleri büyük dalgalanmalar yaratıyor. Hal böyle olunca da bizim tersanelerimizden birine geldikleri zaman, her şeyi en ince ayrıntısına kadar araştırıyorlar. Sipariş için değil, sadece teklif vermek için bile bu ince ayrıntıları göz önünde bulunduruyorlar. Sırf bu durum bile Türk tersanelerinin iş güvenliği konusunda ne kadar önde olduğunun bir göstergesidir. Ayrıca, İş Sağlığı Güvenliği Yasası yeni çıkmış olmasına rağmen gemi inşa sektörü, bunun tüm gerekliliklerini, hatta daha fazlasını yerine getiren ender sektörlerden biri olduk, bunu da gururla söyleyebilirim…”

GİSAŞ, TERSANELER BÖLGESİ’NİN
OMURGASINI OLUŞTURUYOR

1995 yılında gemi yan sanayici ve tersane sahiplerin bir araya gelerek Tuzla’da kurduğu GİSAŞ, sektörün en başarılı ve örnek şirketlerinden biri olarak gösteriliyor. Tuzla’da yürütülen pilotaj, römorkaj, çevre ve güvenlik faaliyetleri konusunda yetki sahibi olan şirket için, tersaneler bölgesinin belkemiği demek yanlış olmaz.

Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki 51 tersaneye, üç vardiya halinde günün 24 saati pilotaj ve kılavuzluk hizmetleri verme konusunda yetkili firma olduklarını söyleyen Demirtaş, GİSAŞ’ın Tersaneler Bölgesi’i için taşıdığı önemi şu sözlerle anlattı: “Buradaki 51 tersaneye geçen sene giren çıkan gemilere baktığımızda yaklaşık 20 milyon grostondan bahsediyoruz ki bu çok ciddi bir rakam. Tuzla Aydınlı koyundaki tüm tersanelere çevre danışma hizmeti veriyoruz. Çevre izinlerinin alınmasından, çevreyle ilgili proseslerin yerine getirilmesine kadar bu koyda çevreyle ilgili tüm operasyonları yönetiyoruz. Bunun yanı sıra bir acil müdahale birimimiz var. Tersaneler Bölgesi’ni bir hastane olarak görebilirsiniz. Buraya tamir ve bakım için gelen gemiler de hasta… Eğer hastane düzensiz ve güvenliksiz olursa buraya gelen gemilere nasıl düzgün bir hizmet verilebilir ki. Yağ sızıntısı, yakıt sızıntısı, çevre kirliliği gibi konuların her biri ayrı bir risktir. İşte GİSAŞ’ın yaptığı iş bu yüzden çok önemli.”

HALKA ARZ’A HAZIRIZ, AMA BEKLEYECEĞİZ
2012 yılında görevi şu an GİSBİR başkanlığını yürüten Murat Kıran’dan devralan Süheyl Demirtaş, 37 ortaklı GİSAŞ’ın halka açık bir şirket olmamasına rağmen halka açık bir şirketmiş gibi yönetildiğini söyledi. Bu yönetim sisteminin, şirketin karlılığına yansıdığını dile getiren Demirtaş, son üç yılda ciddi oranda kar payı dağıttıklarını anlattı. Borsa İstanbul’un belirlediği halka açılabilecek yüz şirket arasında olduklarını aktaran Demirtaş, “Şu an halka açılmaya hazırız. Aslında iki sene öncesinden beri halka açılmaya hazırız. Deniz Yatırım’la birlikte iki yıldır çalışmamız sürüyordu. Ortaklar Genel Kurulu’ndan da onay çıkmıştı. Ancak biz bu süre içerisinde biraz daha beklemeye karar vermiştik. Önümüzü görelim istedik. Bu kararın ne kadar doğru olduğunu bugün baktığımızda daha iyi anlıyoruz. Halka açılmak yerine, belki daha çok para harcadık ve çok düşük bir oranda bile olsa, DATİ Yatırım Holding’e ortak olduk. GİSAŞ’ı bu günlere getiren şimdiye kadar yaptıklarıdır. Gerçekten çok başarılı bir yönetimi ve çok başarılı işlere imza attık. GİSAŞ’ı, sadece Tuzla’da faaliyet gösteren bir şirketin ötesine taşımak istiyoruz. Ki gelinen noktadan da; hem yönetim kurulu üyeleri olarak bizler, hem şirket ortaklarımız hem de çalışanlarımız gayet memnun” dedi.

Burak GÜNER – Marin&Port

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Deniz Ticareti Haberleri

Aliağa’da Denizcilik Uygulama Merkezi açıldı
Limanlarda kurulacak sürdürülebilir yakıt istasyonları desteklenecek
Arkas Bunker’dan Yang Ming’e İlk Biyoyakıt İkmali
Oras Denizcilik gemisine füzeli Husi saldırısı
Liman çıkış belgelerine ilişkin esaslara yeni düzenleme