U.N Ro-Ro, kurulduğu 1993 yılından bu yana ilk kez işi denizcilik, uzmanlığı da intermodal taşımacılık olan bir kurum tarafından satın alındı. Danimarkalı denizcilik ve lojistik şirketi DFDS’in Akdeniz İş Birimi Yöneticisi Lars Hoffmann, gemicilik alanında faaliyet gösteren birçok şirkette üst düzey görevlerde bulunmuş uzman bir yönetici.
Lars Hoffman, U.N Ro-Ro’yu alma kararının hemen verilmediğini, ekonomileri incelerken on yıllara baktıklarının altını çizdi. Türkiye’de yaptıkları yatırımın artarak süreceğini vurgulayan Hoffman, istihdama yaptıkları katkıyı da “Türkiye’deki şirketimizde iki yabancı çalışıyor, birisi de benim” sözleriyle açıklıyor.
Lars Hoffman, Türkiye’de ilk LOJİPORT’a konuştu.
- Türkiye’nin çok iyi dönemlerini gördük. Ama siz görece çok da iyi olmayan bir dönemde yatırım yaptınız. Üstelik, Türkiye’de eski adıyla bilinen U.N Ro-Ro’nun payı DFDS cirosunda en yüksek oranı alıyor. Bu, Türkiye’ye olan inancınızı da gösteriyor. Ama şu anki ekonomik ortamı düşününce bu sizde bir tedirginlik yaratıyor mu? Ayrıca siz, U.N Ro-Ro’nun ilk sahibi hariç diğer sahiplerinden farklı bir konumdasınız. Bir fon kuruluşu değilsiniz. Sizin işiniz intermodal taşımacılık. İlk işiniz de eskiyi tamamen yok ederek markanız DFDS’i tüm kuruluşa yerleştirmek oldu. Bu durum sizin artık ülkemizde kalıcı olacağınız anlamına mı geliyor?
İntermodal taşımacılık geçmişimiz çok öncelere dayanıyor. Ancak, bu büyüklükte yapmamıştık. Şu anda yaptığımız yatırımlarla tüm faaliyetlerimizin yüzde 50’si intermodal taşımacılığa dayanıyor. Satın alma nedenlerimizden en önemlisi de işte bu intermodal alandaki işlerimizi geliştirme arzusuydu.
- Siz, Türkiye’deki nakliyeciyi Ambarlı’dan, Pendik’ten, Yalova’dan; Trieste’ye, Sete’ye taşımakla kalmıyor. Oradan Belçika, Avusturya, Almanya, İngiltere gibi bağlantılar organize ederek kesintisiz hizmet veriyorsunuz. Bu hizmetinizi biraz açar mısınız?
U.N Ro-Ro yatırımını yapmamızın en stratejik nedenlerinden biri Türkiye’yi Avrupa’ya ulaştırmanın önündeki tüm engelleri kaldırarak bağlantıları kurma isteğimizdi. Örneğin bir hattımız Trieste’den Gent’e kadar ulaşıyor. Henüz hatlarımızı arzuladığımız gibi bir uçtan diğerine kurmuş sayılmayız ama hedefimiz bu.
- Taşımacılık işinizde öne çıkan İtalya ve Fransa ama siz İtalya’nın Bari, Yunanistan’ın Patras limanlarına da hizmet veriyorsunuz. Hep gündemde olan Köstence hattı sizinle birlikte başlar mı?
Biliyorsunuz Karadeniz hem boğaz, hem de seyir süresi bakımından ilgi çekici bir bölge. Ama bu iş nasıl olur diye verilmiş bir karar yok. Tabii ki, networkümüzü Karadeniz’e de geliştirmek isteriz. Ancak bununla ilgili net verilmiş bir kararımız bulunmuyor.
- 2019 yılıyla birlikte diğer gemilerinize nazaran Ephesus ve Troy gibi kapasitesi çok daha yüksek gemilere yöneldiniz. Bu strateji devam edecek mi? Ortadan kesip birleştirerek gemi boylarını uzatma projeniz ne aşamada? Yeni gemi siparişi var mı?
Ek bir planımız yok. İki büyük gemimiz Efes ve Troy’u getirerek çalışmalarımıza başladık. Networkümüz oldukça geniş. Eğer talep olursa networkümüzde yapacağımız kaydırmalarla talepleri karşılarız. Bu doğrultuda büyümeyi sürdüreceğiz.
- Bir süre önce en büyük rakibinizin çekilme kararıyla eliniz biraz daha rahatladı. Bu durum taşımalarınıza ne kadarlık bir artı katkı yaptı.
Bizim taşımalarımızın hacmine tabii ki bir katkısı oldu. Bu da elimizi daha da rahatlattı.
- Biliyorsunuz Türkiye ekonomisindeki kötü gidişat nedeniyle nakliyeci daha az dönüş yükü bulabiliyor. Bu mutlaka size de yansıyordur. Tam kapasite çalışamıyorsanız nedeni bu. Durum böyleyken nakliyecinin elini rahatlatacak “gemilerinizdeki boş kalan alanlara yönelik, az taşıtana teşvik; çok taşıtana da jest olarak algılanabilecek uygun navlunlar yaratmayı düşünür müsünüz? Örneğin bunun adımını tahsilat vadelerini 1 aydan 2 aya çıkartarak yapmaya sıcak bakar mısınız? Ya da Trieste’deki görece olarak fahiş sayılan park ücretleri daha mantıklı seviyelere çekilemez mi?
Tek tek sağladığımız teşvikleri sayamayacağım ama inanın müşterilerimizden gelen her türlü talep ve öneriyi değerlendiriyor ve işlerini kolaylaştıracak adımları gecikmeden atıyoruz. Örneğin döviz kurundan dolayı inbound boş birimleri taşıdık. Döviz kurundaki artış bizim için de sürpriz olmuştu ama atabileceğimiz tüm adımları özveriyle attık, atmaya da devam edeceğiz. Eğer bir terminale sahipseniz, metrekare başına çok yüksek meblağlar da ödemek durumunda kalabiliyorsunuz. Sonuçta gerçekten maliyetli bir iş yapıyoruz.
- Yine nakliyeciler, dönüş yükü olmadığı için orada boş bekleyen araçları, sisteme katıp para kazanmak için getirmek istiyorlar. Fakat, 225 Euro olan boş aracın ücreti bir süre önce 500 Euro’ya çıkarıldı. Boş araçlara daha uygun bir bedel istenemez mi? Özellikle çok büyük kapasiteli yeni nesil gemilerinizde bunu gündeme almanız onları çok mutlu edecektir.
Fiyat politikamızla ilgili çok da doğrudan yorum yapmak istemiyorum. Ancak, sadece şunu söyleyebilirim. Müşterilerimizle sürekli temas halindeyiz. Onları rahatlatmak için de elimizden geleni yaptığımıza herkesin inanmasını rica ediyorum.
- Trieste’deki kapasitenizin çok da yeterli olmadığını biliyoruz. Siz de kapasite yetersizliği nedeniyle ithalatta rezervasyonu olmasına karşın, araçları bekleme yapması için Fernetti’ye yönlendiriyor, ayrıca bir de park ücreti alıyorsunuz. Limandaki yer darlığının faturasını nakliyeciye yüklemeniz ne kadar doğrudur?
Haklısınız. Trieste’de gerçekten kapasite çok sınırlı. Çünkü, şehrin tam ortasında yer alıyorsunuz ve genişlemek için bir alan yok. Fernetti’de olan da bir liman kararı. Biz de daha az park ücreti ve daha geniş park alanları olması için çaba sarfediyoruz.
Selçuk ONUR - LOJİPORT