En genel anlamıyla ulaştırma ve taşımacılıktan söz edildiğinde, ilgili başlığın karayolu-demiryolu-denizyolu-havayolu aracılığıyla kent içi ve kentler arası bölgelerde motorlu çok sayıda ve çeşitteki aracın yardımıyla yolcu ve yük iletiminden sorumlu olmasının akla ilk gelmesi son derece normaldir. Aslında söz konusu kompleks ulaşım sistemlerinin herhangi bir kaza ve aksamaya izin vermeksizin yürütülebilmesi, günümüzün baş döndürücü biçimde artmış trafik yoğunluğunda giderek güçleşmekte ve ancak birtakım “etik kurallar”ın varlığının mutlak biçimde kabullenilip uygulanmasıyla mümkün görünmektedir. Doğallıkla kamu yararını ön planda tutan bu “etik” uygulamaların nesnel bir davranış modelinden köken alarak, ülkelerin Ulaştırma Bakanlıklarının denetiminde gerek devlet gerekse de özel sektöre ait tüm ulaştırma kuruluşlarıyla çalışanlarına uygulanması şarttır. Devletlerin kanunlarıyla uyumlu “etik komisyonlar/kurullar” Ulaştırma Bakanlıkları bünyesinde oluşturulmalı ve tarafsız bir yürütme eylemiyle denetim işlevlerini verimli bir biçimde sürdürmelidirler.
Her sektör gibi ulaştırma ve taşımacılıkta da “etik kurallar” bütün inanç sistemleri ve politik görüşlerin etkisinden bağımsız olmalı ve hem sektör çalışanlarının hem de sektörün hizmet götürdüğü halk kitlelerinin zihinlerinde adaletli çalışan saydam bir yaptırım gücü olarak yer etmelidir.
“Etik” anlayıştan uzaklaşıldığında, toplumların ekonomik omurgasına belki de en güçlü desteği veren bir sektörün adeta tehlikeli bir dağınıklık ve karmaşa içerisine düşmesi kaçınılmazdır. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığı öncülüğü ve ilgili sektör kuruluşlarının katkılarıyla güncel bilgilerle donatılmış bir personel eğitiminin sürekliliği ciddi bir önem arz etmektedir.
Anımsanacağı üzere, son yıllarda bazı gelişmiş Batı ülkelerinde en güvenilir toplu ulaşım/taşıma araçlarının başında gelen raylı sistemlerde, derine inildiğinde aslında önlenebilir karakterde birtakım üzücü kazalar meydana gelmiştir. Kimilerinde can kaybının ürkütücü boyutlara varabildiği söz konusu kazalarda makinist, tren şefi ve dispeçer gibi kilit elemanların görevleri sırasında değişik faktörlerin [eksik mesleksel ve “etik” eğitim, yetersiz/kalitesiz uyku, dikkat dağınıklığı, algıda seçicilik noksanlığı, görev başında akıllı telefon veya cep telefonu gibi iletişim araçlarıyla meşgul olma vb.] rolüyle şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücü kazalara sebebiyet verdikleri, kaza sonrası yapılan soruşturmalarla ortaya çıkarılmaktadır.
Benzer durum, modern teknolojinin desteğiyle son derece geniş ve rahat bir seyrüsefere olanak tanıyan dünya denizlerinde ve iç su yollarında iki büyük deniz taşıtının uygun meteoroloji koşullarında bile burun buruna çarpışmasıyla kendini göstermektedir. Ayrıca devasa boyutlardaki konteyner gemileriyle petrol tankerlerinde açık denizde seyrederlerken ilk bakışta durup dururken çıkmış gibi bizlere göz kırpan önemli yangınların, detaylara yöneldikçe yine “etik” anlayıştan ayrı düşmeyi akla getiren birtakım teknik denetimlerin eksikliğinden geliştiğini vurgulamakta yarar vardır.
Diğer yandan karayolu taşımacılığında, altyapıdaki bütün iyileştirmelere, sık sürücü/taşıt kontrollerine ve kanunlardaki ciddi cezaların varlığına karşın, hala büyük çapta can ve mal kaybına yol açan trafik kazaları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özellikle şehirler arası yollarında meydana gelmeye devam etmektedir. Artık 21. yüzyılda, otoyollar ve/veya çift şeritli yollar sayesinde toplumlardaki emniyetli trafik bilinci bu denli yaygınlaşmışken, bir şeritteki taşıt sürücüsünün sebebi ne olursa olsun, direksiyon başında çok kısa bir süreliğine uyuyakalması sonucu, aracıyla karşı şeride geçerek (ya da aynı şeritte yanlış manevralar yaparak) yaratacağı korkunç kazaları “kör talih/kötü şans” gibi tanımlamalarla olağanmış gibi kabullenme dönemi, mantıklı düşünen sürücüler, yolcular ve ilgililerin gündemini “etik” açıdan ebediyen terk etmek durumundadır. Aynı “kör talih/kötü şans” şeklindeki mazeretler, yolcu veya yük taşıyan karayolu araçlarının zorunlu bakımlarının düzenli gerçekleştirilmemesine bağlı yaşanabilecek kazalar için de geçerlidir.
Tarafsız uzman görüşleri bize, 11 Eylül terör saldırıları sonrasında temelinden sarsılıp, mali açıdan göz ardı edilemeyecek sorunlarla uğraşmak zorunda kalan sivil/ticari havacılık sektörünün diğer ulaştırma ve taşımacılık sektörlerine göre “etik” bağlamında köklü değişimlere giderek, “iş etiği” ile şirket güvenlik kültürü arasındaki doğrudan bağın önemine başarılı biçimde odaklandıklarını belirtmektedir. Söz konusu odaklanmanın ilk olumlu sonuçları çoktan alınmaya başlanmakla birlikte, “etik eğitimi”nin uçucu ve yer personelindeki olası eksikliğinin gezegenimiz göklerinde zaman zaman kuşku ve soru işaretleriyle yüklü ölümcül uçak kazalarına yol açmayı sürdürdüğü de unutulmamalıdır.
Tüm ülkelerin ekonomilerine yadsınamayacak derecede dev destek/katkı sağlayan ulaştırma ve taşımacılık sektöründeki ruhsal ve fiziksel sağlığı normal, kendine güveni tam, emeğinin karşılığını maddi ve manevi açıdan alan mutlu personel sayısının artırılması sektör kuruluşlarının çalışanlarına “etik değerler” ile örtüşen ödünsüz bir yaklaşım sergilemeleriyle gerçekleşecektir.
Bu haftaki köşe yazımda, teknolojideki hızlı ve olumlu yöndeki gelişmelerin dünyamızdaki ulaşım sistemlerinin hizmetine ancak “etiğin evrensel penceresi”nden yapılacak dikkatli bir gözlem ve değerlendirmeyle sunulabileceği konusundaki kişisel görüşlerimi okurlarımla paylaştım. Ben, “taşıtların değil, onları süren/kullanan insanların hata yapabileceğine, taşıt hatalarının ise yine onların üretimi ve düzenli revizyonundan sorumlu insanlardan kaynaklandığına fakat yüzde yüz insansız/sürücüsüz bir ulaştırma ağının da imkansızlığına” hep inanacak olanlardanım. Kabullenmesi kimilerine zor gelebilse de, mali ve politik endişeler “etik endişeler”in önüne geçtiği sürece, ulaştırma ve taşımacılığın devingen atmosferinde, farklı boyutlarda trajediler yaşanması ne yazık ki kaçınılmazdır. İster iş, ister turizm amacıyla olsun, ulaştırma araçlarını kullanarak seyahat edenlere LOJİPORT’taki köşemden sorunsuz ve kazasız yolculuklar diliyorum.
Verimli günler ve gelecek pazarki yazımda görüşmek üzere.