İstifa haberimiz asparagas değildi. Haftanın ilk gününe iddialı bir haberle başlamıştık. “UND yönetimi bugün istifa edebilir” yazıyordu haberimizin başlığında. Haberimiz bir anda inanılmaz okunma sayılarına ulaştı. Ancak, günün sonunda beklediğimiz gibi gelişmedi yaşananlar. Kaos, hiçbir zaman yarar getirmez. Bizce de en doğru olan yapıldı. PEKİ NE OLDU DA BİZ HAKSIZ ÇIKTIK? Dernekler şeffaf kuruluşlardır. Ama UND’de bu ilke pek de yerine oturmuyor. Gelişmeleri, sektöre ve geniş kitlelere duyurma görevini üstlenen bizler de, ikili ilişkiler ya da duyumlarımızla habere ulaşabiliyoruz. O gün de öyle oldu. Haftasonu U.N Ro-Ro aleyhine bir dava açıldığını duyurmuştuk. UND Deniz avukatına vekalet ücreti verilerek açılan bu davayı iç işlerine müdahale sayan ve davanın U.N Ro-Ro ile yaptıkları borç yapılandırması anlaşmasına zarar vereceğini düşünen UND yönetiminde ‘ne olursa olsun’ anlayışı hüküm sürüyordu. Bana gelen duyumda da, “Şu an istifa kararı alındı, toplantı sonrası açıklama yapılacak” denildi. Ben de haberi bu şekilde yazdım. Ama sanırım istifa kararının kaosu da beraberinde getireceğini gören âkil kişiler davayı geri çekerek, istifayı ve olası bir krizi engelledi. PEKİ BU KAVGADA EN MASUM KİM? Çocukluk yıllarımda karakter tahlili için bir anektod öğrenmiştim. Ayşe, Ahmet, Mehmet, hakim ve kayıkçı karakterlerinin yer aldığı bir hikaye anlatılır; sonra da, kişiye ‘sence en haklı kim?’ sorusu yöneltilirdi. Ben de böyle bir sıralama yapmaya çalışacağım. Herkes, kendine göre yorumlasın. UND BAŞKAN VE YÖNETİM KURULU UND’nin şimdiki yönetimi muhatabı olmadığı sorunları kucağında bularak göreve geldi. Dernek, tarihinde ilk kez hacizle tanışmıştı. Kurum kredibilitesi düşmüş, borç hanesi kabarmıştı. Bu şartlar altında göreve gelen yeni yönetim, ilk iş olarak U.N Ro-Ro ile masaya oturdu ve borçları yapılandırdı. U.N Ro-Ro da, derneğin yüzde 2.5’luk hissesini değerinden yüksek bir fiyata almayı taahhüt etti. Ama tabi ki karşılığında ‘Beni davalarla uğraştırmayın’ sözü de aldı. Bunu belgeleyen bir yazılı anlaşma olup olmadığını bilmiyorum ama UND Başkanı Sayın Ruhi Engin Özmen’in bu taahhüt için kişisel menfaatler sağlamadığına kesinlikle inanıyorum. Sayın Özmen’in buradaki en büyük kabahati, göreve geldiğinde de eleştirdiğimiz ‘iletişim’ sorunu yaşamasıdır. Davanın açıldığını öğrendiğinde tepkileri kendi içinde absorbe ederek dışarıya duyurmamak için çabalayacağına, “Evet bir anlaşma yaptım ama bu anlaşma, kişisellikle ilgisi olmayan, sadece sektör çıkarlarını korumaya yönelik bir anlaşmadır” demeliydi. Çünkü, suskunluğun olduğu yerde, hakimiyet ‘bilgi kirliliği’ne geçer. U.N RO-RO Nakliyecilerin kurduğu, sonradan ABD’lilere satılan kuruluş, tamamen ticari kaygılarla yönetilen bir şirkettir. ABD fon kuruluşu KKR’nin birinci temel amacı, satın aldığı diğer iştiraklerde olduğu gibi U.N Ro-Ro’yu da karlı hale getirip, daha iyi bir fiyata satmaktır. U.N Ro-Ro, mevcut UND yönetimi ile borç yapılandırma anlaşması yaparken, Rekabet Kurulu kararının aleyhlerinde çıkacağını az çok kestiriyordu bence. Hisselere verilen bol keseden değer de, sonraki aşamalarda gelebilecek davaların önünü kesmek adına yüksek tutulmuştu. ÖNCEKİ UND YÖNETİMİ U.N Ro-Ro’nun peşini bırakmamaya kararlı grubu oluşturuyorlar. Kendilerine göre çok sayıda haklı sebepleri var. Vaktiyle benim de aralarında bulunduğum birçok kişi, ‘işbilmezlik’le suçladı emrinde yüzlerce kişi çalıştıran o işadamlarını… Ama, sonradan gerçek anlaşıldı ki, (kuruluş aşamasında yapılan yanlışlar ve nakliyecileri sisteme katamamayı ayrı tutuyorum) ‘ağızlarıyla kuş tutsalar’ başarılı olmaları mümkün değilmiş. Goliath ve Davut misali, ölçüsüz bir güçle rekabet etmek zorunda kalmışlar. Şimdi tüm çabaları “Biz, kötü yönetmedik. İflas, bizim art niyetimizden ya da idari zaaflarımızdan kaynaklanmadı’nın mücadelesini veriyorlar. Ben de, siz sevgili okurlarıma soruyorum: Sizce kim en çok haklı? Selçuk ONUR