Türkiye’nin 3’üncü büyük kenti olması gerçeğine karşın ne yazık ki İzmir, üzerinde tez ve kitaplar yazılacak kadar nedenler toplamından ötürü 2000’li yılların başına gelene dek mevcut demiryolu sistemiyle hatlarının modernleştirilmesi [yol yenileme, sinyalizasyon, elektrifikasyon, çağdaş banliyö ve bölgesel trenlerin sefere konulması] açısından İstanbul ve Ankara’ya kıyasla hayli ihmal edilmiştir. Oysa ki İzmir senelerdir hem 1 tanesi daha işlek olmak üzere 2 tarihi terminal garına (Basmane ve Alsancak) hem de demiryolu bağlantılı ve önemi asla tartışılmayacak büyük bir liman kompleksine sahip bir şehrimizdir. Bakınız, İstanbul’un Avrupa yakasındaki Sirkeci-Halkalı banliyösünün 1955’de, Asya yakasındaki Haydarpaşa-Gebze banliyösünün 1969’da ve başkentteki Sincan-Ankara-Kayaş banliyösünün 1972’de çift hatlı, elektrifikasyon ve sinyalizasyonla donatılmış biçimde yolcu trafiğine açılmasına rağmen İzmir ne 1970’li, ne 1980’li ve ne de 1990’lı yıllarda benzer projelerle bir türlü tanışamamıştır. Bu uzun kaderine terk edilmişlik döneminde İzmir Banliyösü için tek iç açıcı gelişmenin, eğer belleğim beni yanıltmıyorsa, 1977 ilkbaharında buharlı cerden tamamen dizelizasyona geçiş olduğu söylenebilir [800 beygir gücündeki yaşlı DH 44100 serisi dizel-hidrolik lokomotiflerin Alsancak Garı çıkışlı banliyö servislerinde ve 1800 beygir gücündeki genç DE 18000 ve DE 18100 serisi dizel-elektrikli lokomotiflerin Basmane Garı çıkışlı banliyö servislerinde kullanılmaya başlanmasıyla]. Fakat bu konu da tartışmaya hayli açık bir konudur, çünkü 1970’li yıllarda arka arkaya patlak veren büyük petrol krizleri sonucu gelişmiş Avrupa ülkeleri dizelli cer yerine elektrikli cere yönelirken, ülkemiz demiryolu sistemi modernleşme çabaları içinde buharlı cerden bir an önce kurtulabilmek adına elektrifikasyondan çok, dizelizasyon projelerine büyük yatırım yapmıştır.
Neyse ki bu benzersiz incir ve üzüm güzeli kıyı kentimizin “makûs demiryolu talihi” çoktandır etkin biçimde yenilgiye uğratılmış durumda. Bunda hem TCDD’nin 2000’li yıllarla birlikte başta İzmir ve hemen tüm Ege Bölgesinde gerek yol yenileme, gerek çift hatlı demiryolu inşa etme, gerekse de elektrifikasyon ve sinyalizasyon çalışmalarına öncelik tanıma çabalarının göz ardı edilmeyecek bir önemi olmuş, hem de 2007 senesinde TCDD ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yüzde 50 ortaklıklarıyla kurulan İZBAN (İzmir Banliyö Sistemi) A.Ş. sayesinde Türkiye’nin 3’üncü büyük kenti demiryolu taşımacılığına olan köklü sevdasını bir daha azalmamacasına doruğa doğru taşımaya yönelmiştir. Ve nihayet 30 Ağustos 2010 tarihinde Aliağa-Cumaovası istasyonları arasında başlatılan yolculu ön işletme ile İZBAN, 2000 yılında hizmete giren İZMİR METRO A.Ş.’nin ardından şehrin raylı sistem ağına katılan ikinci kuruluş olmuştur. İzmir’in kuzey ve güney aksını birbirine bağlayarak kentin toplu ulaşım ağını temelinden değiştiren, 8 yılda 24 vagondan (3 vagonlu 8 adet elektrikli dizi) 219 vagonluk (3 vagonlu 73 adet elektrikli dizi) bir filoya ulaşan İZBAN, Selçuk’tan sonra yakında Bergama’ya da bağlanacak. 31 istasyonla başladığı İzmir ve Egelilere hizmet seferinde bugün 40 istasyona ulaşan kuruluş, UNESCO’nun “Dünya Mirası Kalıcı Listesi”nde yer alan antik kent Bergama’ya eriştiğinde, şu anki 136 km’lik hat uzunluğunu da 180 km’ye çıkarmış olacak.
Geçtiğimiz 30 Ağustos’ta 8’inci yaşını kutlayan İZBAN’ın hedeflediği 180 km’lik hat uzunluğu elbette iddialı ve çalışkan şehir İzmir’in raylı sistemlerde varmayı amaçladığı son rakam değil. Halen 20 kilometre hat uzunluğuna sahip İzmir Metrosu da geçen Haziran ayında temeli atılan 7.2 km uzunluğundaki 7 istasyonlu Fahrettin Altay-Narlıdere (Kaymakamlık) ve plan aşamasındaki Üçyol-Buca (Çamlıkule) hatlarıyla büyümesini sürdürecek. Öte yandan, yönetimsel açıdan İZMİR METRO A.Ş.’ye bağlı biçimde 2017’de hizmete giren “Karşıyaka Tramvayı” ve 2018’de seferlerine başlayan “Konak Tramvayı”na ait toplam 23 km’lik hat uzunluğu ile bugün için İzmir iline ait raylı sitemler ağının toplam uzunluğu 179 km’yi bulmuş durumda [İZBAN+İZMİR METRO+TRAM İZMİR]. 2000 senesinde 11 km raylı sistemle (metro hattı) yola çıkan İzmir Büyükşehir Belediyesi, tamamlanacak tüm yatırımlarla (devam eden ve plan aşamasındaki) kentteki raylı sistem hat uzunluğunu 2020 yılında 250 kilometreye “Merhaba, ben geldim” der hale getirtebilecek! Söz konusu rakama ulaşılması demek de, İzmir’in “Türkiye’nin en yaygın şehir içi raylı sistem ağına sahip kenti” unvanını koruması anlamına geliyor.
Bu haftaki köşe yazımı son istasyonuna vardırmadan önce, İzmirli bir raysever sıfatıyla uzun süredir hayalini kurduğum bir konuyu LOJİPORT okurlarıyla paylaşmadan edemeyeceğim. Kanımca, örnek kuruluş İZBAN’ın yakın veya uzak gelecekteki hat uzatma planları arasında mutlaka ve mutlaka “Selçuk istasyonunu Kuşadası’na, Aliağa istasyonunu ise Ayvalık’a bağlamak” bulunmalı! Düşüncesinin bile beni müthiş derecede heyecanlandırdığını gizleyemeyeceğim söz konusu raylı sistem düşünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini, gerçekleşse bile benim o kadar süre hayatta kalıp kalmayacağımı elbette ne bilebilir, ne de kestirebilirim. Eskilerin pek beğendiğim yerinde deyişiyle, “Yaşayanlar görecek!”
Verimli günler ve gelecek pazarki yazımda buluşmak üzere.