Otomotiv sektörüne krank, dizel motor sistemleri, dişliler gibi dövme çelik parça tedariki yanında mengene, işkence, gibi mamuller sunan Türkiye'nin ilk el aletleri üreticisi Kanca El Aletleri ve Dövme Çelik AŞ, bu yıl 50. yılını kutluyor. 100. Yıl hedefi ile ilgili konuşan Kanca Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kanca, "50 yıl sonra da yapacağımız işin en iyisini yapmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
Kanca El Aletleri Dövme Çelik ve Makine A.Ş.'nin, temellerinin Türkiye'de sanayinin henüz yeni geliştiği 1960'lı yılların ortalarında atıldığını ve sektörün önde gelen şirketlerinden biri olarak yarım asrı geride bıraktığını belirten Alper Kanca, "50 yıl sonra da yapacağımız işin en iyisini yapmayı hedefliyoruz" dedi.
Şirketin babası Abdullah Kanca ile amcası tarafından kurulduğunu kaydeden Kanca, kuruluş öykülerini şöyle anlatıyor: "Ailemiz aslen Trabzon Sürmene'den geliyor ve Sürmene bıçakları, özel bir formu olan çakısı ile meşhur bir bölge imiş. Ayrıca eskiden keser,çapa, kazma, gibi inşaat aletleri üreten çok sayıda küçük imalatçılar da varmış. Ama babamın iş hayatına girdiği 50 li yıllarda bu ürünleri dışarıya satacak kimse yokmuş. Babam bu nitelikli ürünleri, özellikle de keserleri niye daha fazla yere satmayalım diye düşünüyor, köyde yapılan keserleri toplayıp İstanbul'a gönderiyor ve amcam da Eminönü ve Karaköy'de nalburları, hırdavatçıları tek tek dolaşarak satış yapıyor. Zaman içerisinde buradaki hırdavatçılar ve nalburlar ürünler hakkında bazı iyileştirme önerilerinde bulunuyor. Aslında başarılarının sırrı da müşterilerine kulak vermekten, onların tavsiyelerini gerçekleştirmekten geliyor. Babam, Sürmene den toplayıp, yollamak yerine 1965 yılında İstanbul'a üretim yapmak için geliyor."
Kanca, 50 metrekarelik bir atölyede doğuyor
1980'li yıllardan itibaren Türkiye'nin ihracat atağı başlattığı dönemde babasının da İran'a ihracat yapmaya başladığını belirten Alper Kanca, "Kancanın bu girişimi ile ile Türkiye, el aletlerinde ilk defa ihracat yapan ülke haline geldi ve babama İstanbul Sanayi Odası tarafından yılın ihracatçısı ödülü verildi.O günlerden gelen bir gelenek sebebi ile Şirketin şu anki cirosunun nerede ise % 70 lik kısmı da ihracattan kaynaklanıyor 80 li yıllarda El Aletleri piyasası daraldı, otomotiv firmaları bize ilgi duymaya başladı. çünkü bizim kullandığımız tezgahlar, otomotiv parçası üretmeye çok uygundu. El aletlerinde olduğu gibi Otomotivde de müşteri odaklı çalışma prensibimiz ile Bugün, ürettiğimiz parçalar 5 kıta 135 ülkede BMW, Audi, Porsche, Bentley, VW, Ford, Renault, Scania gibi üst segment araçlarda yer almaktadır. " diyor.
Başarı çalışkanın şansıdır
Hayatta başarı için şansın da gerektiğini ifade eden Kanca, şirketin büyümesine ve başarısına ilişkin de şu görüşleri dile getiriyor: "Almanların güzel bir sözü var; ‘başarı çalışkanın şansıdır' diye. Almanya'daki rakip firmanın emekli olan satış müdüründen bir yazı geldi. Türkiye ye gelip, bizimle konuşmak istiyordu. Babam ‘bu bir şans' dedi ve Alman müdürü davet etti. İki gün boyunca işi bize nasıl daha iyi yapılabileceğimizi anlattı ve bir liste çıkarttı. Yapmamızı istedikleri ciddi maliyet gerektiren şeylerdi, bize başarı garantisi sunmuyordu, ama risk almalıyız dedik ve dediklerini yaptık. Tahminlerimizin ötesinde büyüdük. Almanya, Avusturya, İtalya ve sonra İsviçre'ye satış yapmaya başladık.Gerisi de zaten geldi. İşte çalışkan iseniz hayat size başarı için şans da sunuyor."
İstanbul yetmiyor
Alper Kanca, iş hacminin büyümesiyle Güneşliköy'deki fabrikanın ihtiyacı karşılamaya yetmediğini ve Gebze'de yeni bir tesis kurmaya karar verdiklerini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: "Otomotiv sektöründeki diğer tedarikçiler ile sorunlarımız aynıydı; İstanbul artık yetersizdi ve yeni bir yere taşınmak gerekiyordu. 1999 Ağustos ayında Gebze'deki fabrikamızın temeli atıldı. Marmara Depremi olunca inşaatlar durdu. Sonra 2001 krizi geldi ve işler durgunlaştı.. Babamın karakterini özetleyecek şeylerden biri de özellikle kriz zamanlarında çok tedbirli olmasıdır. Babam, ‘endişe aklın yarısıdır' derdi. Fabrikayı modüler olarak tasarlamıştık ve bölmeler şeklinde taşıdık. Zor oldu, ama böyle olması gerekiyordu. Çünkü ekonomik krizden sonra Türkiye'nin ne olacağı belli değildi ve biz 30-40 yıllık birikimimizin hepsini kaybedebilirdik. Krizin içinde yatırım yapmak çok riskliydi, ancak kriz sonrası işler açıldı. Ülke yükseldi ve bizim fabrikamız yeni , modern bir şekilde müşterilerin taleplerini karşılamaya hazırdı.."
Şirkette kurumsal bir yapı olduğunu kaydeden Kanca,"Çalışanlarımız çok tecrübeli, ekibimiz profesyonel ve 25-30 senelik kıdeme sahip yani şirketin neredeyse yarı ömrü kadar çalışan müdürlerimiz var. Hatta 50. Kuruluş yıldönümümüzde mavi ve beyaz yaka olarak iki ayrı kutlama yaptık. Mesela 40 yıllık beyaz yakalımız olduğu gibi, 25 yıllık işçilerimiz de var. 25 yıl ve üzeri kıdeme sahip 50 çalışanımız var. 600 kişilik bir şirket için büyük sayılar bunlar" dedi. Fabrikayı TOSB'a taşımadan önce çalışanları buraya getirip, ev ve arsa alma konusunda bölgeyi gezdirdiklerini ifade eden Kanca, taşınma esnasında da çalışanlara maddi yönden destek olduklarını , bunun da %70 gişbi taşınma ile karşılığını aldıklarını belirtti.
100. yıl hedefi….
Kendisi de Sanat Okulu mezunu olan Abdullah Kanca'nın iş hayatındaki 50 nci yılı sebebi ile bir meslek okulu yaptırma düşüncesi olduğunu kaydeden Kanca, bundan sonrasını da şöyle anlatıyor: "Sürmene'de bir meslek yüksek okulu kurmaya karar verdik. İnşaat başladı ama altı ay sonra 2007 yılında babam vefat etti. 800 öğrenci kapasiteli Okulu biz, çocukları tamamladık. Bu okul bizim için gurur kaynağı oldu. Her sene mezuniyet törenlerine katılarak başarılı öğrencileri ödüllendiriyoruz. Ayrıca 30-40 öğrenciyi her sene TOSB'a getirip en az 5 firmaya teknik ziyaretler düzenliyoruz. Öğrenciler fabrikaları , yeni teknolojileri gördükleri gibi, okulda hiç duymadıkları iş güvenliği, kaizen vs. hakkında bilgi alıyorlar. Her sene bu geziyi, düzenliyoruz. Okulun gelişimine desteği babama karşı vicdani bir sorumluluk olarak görüyoruz.
Faaliyet gösterdiğimiz sektörlerde son 50 yıl içinde hızlı bir değişim oldu. Başlangıçta İstanbul'da iki yere hırdavatçıya mal satarken, bugün dünyanın dört bir tarafında 50 den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz 50 yılda hem el aletleri hem de otomotiv de bir numarasıyız. Gelecek 50 yılda sanayinin ve dünyanın değişim daha hızlı olacak. Bundan 5 sene sonra tüm arabalar sürücüsüz mü ya da 20 sene sonra bildiğimiz motorlu araçların hiç biri olup olmayacak mı diye tartışılıyor. Bambaşka şeyler icat edilecek, çok farklı gelişmelere tanık olacağız gibi görünüyor. Bu nedenle 100. yıl hedefimiz için kesin bir şey söylemek çok zor, ama 50 yıl sonra ne yapacak isek yine bir numara olmamız gerekiyor. O gün yaptığımız işte bir numara olmayı arzuluyor, bunun için çalışıyoruz"7
Sabiha TOPRAK - DÜNYA
LOJİPORT