Yaptığı radikal değişikliklerle çoğu zaman ticaretin önünü açan Ak Parti hükümeti, bu kez tam olarak ‘pire için yorgan yakmak’ diye tanımlanabilecek bir uygulamayı hayata geçiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye, art arda iki skandal olayla sarsıldı. İlkinde Mersin’de faaliyet gösteren bir gümrüklü antrepoya alınan transit geçişle Irak ve Suriye’ye aktarılacak 1.044 kilo kırmızı etin tamamına yakınının Türkiye’de pazara sürüldüğü tespit edildi. İkincisinde ise, kanserojen madde içeren zehirli ayakkabıların imha edilmeye gönderilmesi gerekirken antrepodaki başka ürünlerle değiştirildiği saptandı. İkisi de vahim olaydır ve sorumlularının cezalandırılması gerekir.
Ama biz sorumluları cezalandırmanın yanı sıra, tüm sektörü de cezalandırmaya karar verdik. Yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerinin antrepolardaki görevlerini bakanlık memurlarına devretme ve ardından da birçok zorlayıcı hüküm getirme başka şekilde açıklanamaz.
ORADAN ÖYLE GÖZÜKEBİLİR AMA YAŞANACAKLARIN BOYUTU BÜYÜK ZARARLAR GETİRECEK
- Türkiye’de yapılan uluslararası ticaret çevre ülkelere kayacak.
- Yüksek teminatları karşılayamayan birçok antrepo kapanacak.
- Maliyetlerin artması nedeniyle insanlar artık mallarını kısa süreli tutacak. Bu da antrepoların yüksüz kalması anlamına gelecek.
- Sadece ithalat yoluyla edinilebilecek yeni ve özel kameralar takılması zorunluluğu nedeniyle ülkemin cebinden 150-200 milyon dolarlık bir meblağ uçup gidecek.
- Önce teşvik edip, kuruluşunu kolaylaştırdığınız antrepoların birer birer kapanmasıyla, alabileceğiniz yeni vergilerden olacağınız gibi, on binlerle ifade edilecek yeni işsizlerle tanışacaksınız.
NELER DEĞİŞİYOR?
Mevcut antrepoları zorlayacak teminat şartları getiriliyor. Mükellef yönünden de üste verilecek teminatlar sorunu var. Yüzde 25 ortalamalarda olan bu meblağ, bazı ürünlerde yüzde 40’lara çıkıyor. Bu teminatların hepsi bir maliyet. Dolayısıyla, bu bedel de müşteriye yükleneceğinden sonuçta ticareti ağırlaştırıcı bir etken olarak karşımıza çıkacak.
Örneğin, mevcut durumda antrepo sahibinin çalışanlarından biri yetkilendirilmiş gümrük müşaviriyle anlaşıp suiistimalde bulunsa ve bir vergi cezası oluşsa; bu antrepo sahibinin sorunu değildi, ama şu anda onların da sorunu. Birçok antrepocu, bu durumu ‘zaten yeteri kadar riske giriyoruz’ diye kabul etmeyip, piyasadan çekilebilir.
ORDİNO BÖLDÜRMEK TARİHE KARIŞIYOR
Önceden antrepolara mal getiren, belli bir fiyatta anlaşıp, ordino böldürerek, malı sattıkça vergisini ödeyip çekiyordu. Örneğin, 1 milyon dolara 50 ton mal getiriyor ve bunu 10 defada alabiliyordunuz. Bu durum belki 1 yıl sürebiliyordu. Hatta, malın en dipte kalan kötü kısmını da alıp vergisini ödemektense depoda bırakabiliyordunuz. O mal da gümrük idaresi tarafından vergisiz satılabiliyordu.
Şimdi işini bilen mükellef, bu risklere katlanmamak için daha sınır kapısı, liman, ya da TIR’ın üstündeyken malı hiç antrepolarda tutmadan ithal edecek. Güçlü bir ithalatçının yapacağı budur. Niye boşu boşuna teminat yükünü artırsın? Niye yüksek antrepo bedelleri ödesin? Bu da ithal edilen malın antrepoya hiç girmeyeceği anlamına gelir.
BÜYÜKLER ÇOK DA SEVİNMESİN
Şöyle düşünebilirsiniz, çürük elmaların yanı sıra, yüksek teminat bedellerini ödeyecek gücü olmayan kuruluşlar da kepenk kapatacak. Antrepo sayısı azalacak ve güçlü şirketler ayakta kalacak ve doğal olarak da, daha çok müşteri çekecekler. Ama ben öyle düşünmüyorum: Akıllı bir ithalatçı, eğer gücü de varsa, malı antrepoya sokmadan, son tüketiciyle buluşturur.
Türkiye’nin genel ticareti açısından bakarsak da, örneğin malını işgücü avantajı nedeniyle Çin’de yaptıran bir Jean firmasını ele alalım: Çin’den gelen malları antrepoya getirir, oradan da tasnif edip, ikinci transit yaparak, Avrupa Birliği ülkelerine, Türk cumhuriyetlerine gönderebilirdi. Dolayısıyla bundan böyle bu firmalara da ek bir maliyet artışı gelecek. Onlar da, artık Türkiye’deki antrepolardan farklı ülkelere ikinci transit yapacağı bu malları farklı aktarma noktaları kullanarak ülkemize malı hiç sokmadan gerçekleştirebilecek. Özellikle Çin’den yapılan ithalatlardaki anlaşmalarda meblağlar oldukça büyük. Örneğin, adam bir mont getiriyorsa, bu binlerle değil, yüz binlerle ifade edilebiliyor. Eskiden bu yüz bin montun tamamını getirip antrepolara koyuyordu. Ama şimdi bakacak ve ihtiyacı kadarını 2-3 binlik partiler halinde ithal edecek.
KAMERALARI İTHAL EDEN KURULUŞLAR ARAŞTIRILMALI
Alınan başka bir kararla da, tüm antrepolara yeni kamera sistemleri takılması zorunluluğu getirildi. Bu zaten vardı denilebilir ama bundan böyle özellikleri tanımlanmış yeni kameralar takılacak. Ne hikmetse, bu kameraları da ithal edebilen birkaç firma var. Ulusal basına ihbarımdır! Lütfen, bu birkaç firmayı ve ne zaman kurulduklarını bir araştırın! Bakalım altından hangi ticari dehalar çıkacak…! Bu kameraların antrepo başına 75 bin dolarlık bir maliyet getireceği ifade ediliyor. Türkiye’de 1.800 antrepo var. Yani bu çok özel cihazlara kavuşmak, 150-200 milyon dolarlık bir kaynağın yurt dışına akıtılması anlamına gelecek.
İşte bu kararların altında imzası olanlar, yalnızca çürük yumurtaları ayırıp ticarete sekte vurmadan yola devam edebilecekken, tüm yumurtaları kırmayı seçiyor. Bu, ticari aktiviteyi minimuma indirme adımıdır. Kaybeden de yine Türk ekonomisi olacaktır.
Saygılarımla.
Selçuk ONUR