Üzerine yaşadığımız dünya, ayağımızı bastığımız toprak, içtiğimiz su ve içinde yaşadığımız atmosferden soluduğumuz hava kirleniyor. Küreselleşme, sanayileşme, tüketimin yarattığı çevre kirliliği yakın gelecekte dünyamızı yaşanamaz bir hale getirecek. Artık milli sınırlarımız içindeki çevre koruma önlemleri yetersiz kalmakta. Her türlü atık, artık sınırlarımızı pasaportsuz aşıyor ve bize dünyanın gerçekte siyasi sınırlardan oluşan bir ülkeler bütünü olmadığını bir daha bizlere hatırlatıyor
Tüketim kirlenmenin birinci nedenidir. Tükettiğimiz için kirletiyoruz. Tüketim için üretim yapmak zorundayız, ürettiğimiz için kirletiyoruz. Ürettiğimizi tüketime taşımamız gerekiyor, mevsimsellik nedeniyle depolamamız şart. Lojistik de bu nedenle çevresel kirlenmede devrede.
Geri dönüşlü malzemelerin kullanılması, çöp değerlendirme merkezleri, fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılması, yenilenebilir kaynakların teşvik edilmesi tüketim alanındaki tedbirlerden bazıları. Tüketiciler bu konuda bilinçleniyor, örgütleniyor ve tedbirler alıyorlar. Üretimde de benzer çalışmalar var. Çevreyi kirletmeyecek hammadde ve üretim teknikleri teşvik ediliyor, üretim çevrenin kontrolü altına giriyor. Sırada Lojistik var artık. Lojistiğin de çevrede yarattığı olumsuz etkisini “yeşil lojistik” olarak çözmeye çalışıyoruz.
Ürettiğimiz ürünlerin, üretim aşaması dışındaki her türlü hareketinden lojistik sorumlu. Üretimlerin endüstriyel atık veya CO2 emisyonu dışında her adımında çevreyi kirleten unsur lojistik. Çevre kirlenmesinin kontrolü için lojistik hizmetlerin de çevre kirliliği açısından denetlenmesi gerekmekte. Dünya üzerinde yeşil etiketli ürünler diye üretimi ve satışı başlayan yeni bir akım söz konusu. Bu etiket şu anda çevre koruma koşullarına dikkat ederek üretilen ürünlere verilen bir hak. Tüketiciler satın aldıkları ürünlerin yeşil etiketli olmasına dikkat etmeye başladılar.
Yapabileceğimiz ilk şey “carbon foot print” dediğimiz karbon dioksit çıkışını azaltmak olacaktır. Bunun için kaliteli yakıt kullanılması, araç bakımlarının düzgün yapılması, eski model motorların devreden çıkartılması, araçların rölantide çalışmasının önlenmesi, taşımaların tam dolu araçlarla yapılması, taşımanın kara yolundan deniz ve demir yoluna aktarılması için intermodal taşımanın desteklenmesi, atık yağların malzemelerin yakılmadan imhası gibi tedbirler alınmakta. Kargo dağıtıcı kuruluşlar artık güneş enerjisi veya elektrikle çalışan şehir içi dağıtım araçları siparişi vermekteler. ABD de başlayan bu uygulama gelecekte şehir içinde düşük trafik hızından dolayı fazla yakıt tüketilmesine de bir çözüm olacaktır.
Depolarımızın çatılarını da güneş enerjisiyle elektrik üretebilecek alanlar olarak kullanmaya başladık. Isıtmada, aydınlatmada, forklift şarjında kendi ürettiğimiz çevre dostu güneş enerjisini kullanabiliyoruz artık. Çatılara yağan yağmur suyunu yer altı depolarında toplayarak çevre temizliğinde hatta bahçe düzenlemesinde değerlendirme olanağımız var.
Çevreye olumsuz etkisi olan bir diğer operasyon da malzeme geri dönüşleri. Maliyeti arttıran, gereksiz taşımaya yol açan, düşük kapasiteyle çalışılan, geri dönüşlerin azalması için yerinde yeniden kullanılabilen ambalaj malzemelerinin kullanılması, koruyucu taşıma yöntemleriyle ürün raf ömürlerinin uzatılması planlanmakta.
Küresel lojistik şirketler “yeşil lojistik”, “sürdürebilir çevre koruma”, “sosyal sorumluluk” gibi mesajlarla, herhangi bir müşteri baskısı olmadan küresel kirlenmenin engellenmesine destek olmaktalar. Şu anda bir pazarlama aracı olarak kullanılan ve kurumsal hedefler içinde görünen yeşil lojistik çalışmaları, yakında Birleşmiş Milletlerin başlatmasıyla, devletlerin kanunlarıyla ve tüketicinin baskısıyla zorunlu hale gelecektir. Ülkemizde de lojistik sektöründe çalışan tüm kurumların bir gün karbon ayak izlerini azaltmayı düşünmeye başlamalarının zamanı gelmektedir. Gelecekte yapmak zorunda kalacağımız bu çalışmayı, bu günden öğrenmek ve planlamak zorundayız.
Wal-Mart gibi büyük zincirler üreticilerin üretim süreçlerini kontrol etmeye, marketlerindeki yeşil etiketli ürünlerin sayısını arttırmaya, hatta gelecekte sadece yeşil etiketli ürün satmaya yönelik çalışmalar yapmakta. Wal-Mart’ın tüm dünya üzerinde ürün satın aldığı 100.000 üreticiye bir soru formu yollayarak; üretimlerinde ne derecede çevre koruma kurallarına dikkat ettiklerini sorguladığını biliyoruz. Bu soru formunda, fosil yakıt kullanımını, gaz emisyonunu, su kullanımını ölçmekte ve gelecek yıllar için hangi oranda azaltma yapmayı taahhüt ettiklerini de istemekteler. İnanıyorum ki bu taahhütlerin kontrolleri de yıllar içinde yapılacaktır.
Lojistik şirketlerimiz de aynı tedarik zinciri içinde yer almakta ve yeşil etiketli ürünlerin taşınmasında, depolanmasında, yeşil zincirin bozulmamasına dikkat etmek durumundadır. Bu gün için “bağlayıcı” bir baskı olmamasına rağmen, bu geleceğe hazırlık yapmak durumundayız. Üreticilere yapılan baskı bir gün lojistikçilere de yapılacaktır. Sadece denetimlerin, belediyelerin, çevre kuruluşlarının baskısı yeterli olmamaktadır. Zincir mağazalar kendilerine düşen sorumluluk bilinci içinde, yeşil lojistiği de zorunlu hale getireceklerdir. Yeşil ürünlerin taşınmasında yeşil lojistik unsurları devreye girecektir. Birim ürün taşıma başına CO2 emisyonu, gürültü kirliliği, Intermodal taşıma oranı, depolama alanlarının çevreye etkisi, depo içinde ve açık alanlarda elektrikli forklift kullanımı, depolarda ısınmanın ve soğutmanın karbon türevleri dışındaki kaynaklarla ( rüzgar, güneş enerjisi, jeotermal enerji, yer altı ısıtması) şeklinde yapılması, şehir içi dağıtımlarda fosil yakıt kullanmayan araçlarda dağıtım yapılması, atık malzemelerin değerlendirme istasyonlarına taşınması gibi konular yakın bir süre içinde lojistik şirketlerin yöneticilerinin masalarına gelecektir.
Ülkemizde bu geleceğe hazır bir lojistik şirketi yoktur. Şu anda bir pazar baskısının olmaması da, bu işte şirketlerimizi tembelliğe itmektedir. Baskının olmaması gereken ilginin olmamasını gerektirmemelidir. Üretici şirketlerimiz tedarik zincirlerini, lojistik şirketlerimiz de iş yapma şekillerini incelemek, çevre kirletme ölçümlerini yapmak ve ölçmek durumundadır. Bu çalışmanın bir iş gücü kaybına, bir kaynak israfına yol açmayacağını biliyorum. Önemli olan gelecekte bir risk olarak görünen, ancak zorunluluk haline gelince kriz yaratmayacak şekilde süreçlerimizi yeşil lojistikçi gözlüğüyle incelememiz olmalıdır.
Günümüz dünyasında her şey çok renklidir. Bir gün tüketicilerin satıcıları, satıcıların üreticileri ve üreticilerin de lojistikçileri zorlayacağı yemyeşil bir dünya görüntüsü beklentisi içinde olacağız. Yeşil yeşil bakacağımız günler için gözünüze uygun, yüzünüze yakışan, kesenizi zorlamayacak gözlüklerinizi seçmeye başlayın diyorum.
Atilla Yıldıztekin
Lojistik Yönetim Danışmanı