Yine lojistik, hep lojistik! Çağdaş mantığın merceğiyle bakacak olursam, senin özünde bir etkililik ve verimlilik görüyorum, bir de planlama ve uygulama. Ekip ruhuyla çalışmanın bir tür öz gölgen olduğu gerçeğinin de yorgun gözlerimden kaçmadığını vurgulamalıyım mutlaka. Gölge deyince birden aklıma geldi. Senin benzersiz çalışma temponu ancak tembellikle nankörlüğün gölge sanılan gerçek iç karartıcı varlığı çürütebilir bence. Bilmem, bu konuda sen ne dersin?
Yine lojistik, hep lojistik! Geri hizmette görev yaptığın ortam ve zamanlarda, her gerektiğinde geri bildirim desteğinde bulunmanın vazgeçilmezliğini ortaya atmıştın ki, bugün hâlâ o ufku genişliğin özellikle denizyolu ve havayolu taşımacılığına kılavuzluk etme görevini sürdürüyor. Üstelik kıskananlarının tetikte bekleyişine karşın, kimse de ortaya çıkıp aslında dar görüşlü olduğunu söyleyerek kendini gülünç duruma düşürmeyi göze alamıyor.
Yine lojistik, hep lojistik! Değişim yanlısı türlü türlü içsel ve dışsal fikirlerle kültürlerin kaynaştırılarak uyumla kullanılmasından ve varoluşun genelde hiç beklenmedik anda beliriveren kötü sürprizlerine daima hazırlıklı olunmasından yanalığını sana ömrünü vermişler yakından tanır. Kötü sürprizler demişken, bak şu köklü Koronavirüs ailesinin en dişli ve en son nesil ölümcül üyesinin [Covid-19] yolcu ve yük lojistiğine yaptığı kötülüğe! Şimdi başta sen olmak üzere bütün seyahat ve nakliyat endüstrisi umudunu erken bastırabilecek bir yaz mevsimine bağlamış görünüyor çünkü virüslerin sıcak ve nemli havada hayatta kalabilme şansları soğuk ve kuru hava ile kıyaslandığında neredeyse tamamen imkânsız.
Yine lojistik, hep lojistik! Sana “Hataların asıl başkenti neresidir?” diye soracak olsam, bana vereceğin yanıtın “bilgi eksikliği” olacağından bu köşe yazısna can verenin Dr. Güntürk Üstün olduğu kadar eminim. Bu arada sen “bilgi eksikliği” serbest bölgesinin semtinden bile geçmediğin ve geçmeyeceğinden ötürü beni tanıyorsun değil mi? Ben, senin kadim dostların arasında yer alan trenleri, gemileri, uçakları, garları, limanları, havaalanlarını çoğu şiiriyle düzyazı çalışmasında konuşturmayı deneyen ve henüz pek bilinmeyen o saçsız, orta yaşlı adamım. Lütfen sakın kendini stresin sarmalına kaptırıp da anlamsızca üzme! Beni tanımıyor olman asla “bilgi eksikliği” değil ancak aşırı meşguliyet ve zaman yetersizliğiyle sürekli boğuşmanla açıklanabilir. Benim bu ülkede ve bu gezegendeki mevcudiyetimden habersiz o kadar çok zeki, çalışkan, aydın, mütevazi, ünlü ya da ünsüz insanlık âlemi mensubu var ki, şaşar kalırsın!
Yine lojistik, hep lojistik! Sana “Hataların eşdeğer başkenti neresidir?” diye soracak olsam, bana vereceğin yanıtın “dikkat eksikliği” olacağından da yine bu köşe yazısna can verenin Dr. Güntürk Üstün olduğu kadar eminim. Bu arada sen “dikkat eksikliği” serbest bölgesinin semtinden bile geçmediğin ve geçmeyeceğinden ötürü “dikkat eksikliği”nin yol açtığı ve ne yazık ki çoğu ölümcül ulaşım araçları kazalarını ezbere biliyorsundur. Düşen uçaklar, batan gemiler, raydan çıkan trenlere ait kayıtların belleğinde karabasanımsı arşivler kurduğunu tahmin edebiliyorum. Öte yandan, karayollarındaki akıl almaz, katliam benzeri kimi faciaları sana ayrıntılarıyla anımsatarak haklı üzünç artı öfke katsayını iyicene yükseltmeyi hiç istemem. Ancak senin düzenli işleyişin sırasındaki sayısız cana mal olan iş kazalarına dikkatini çekmeden de yazıma devam etmeyeceğim. Dünya üzerinde modern dış görünüşlü olup da tehlike yuvası özelliğinden kurtulamamış nice deniz ve ırmak limanı, karayolu ve demiryolu terminaliyle havaalanı bulunduğundan kesin haberdarsındır! “Bilgi ve dikkat eksikliği”nin uygun eğitimle düzeltilebileceğine herkes gönülden inandığında, yaşadığımız yerkürede erişebileceğimiz benlik huzurunun boyutunu bir düşünsene!
Yine lojistik, hep lojistik! Eksiksiz, kusursuz bir iş hayatı olanaksız; içeriği zengin ve kendini yenileyiciliği durmak bilmeyen, şeffaf, güven uyandırıcı, hukuk ve etik ilkelerinden ödün vermeyici bir iş hayatıysa olanak dahilinde. Gözü kapalı risk alarak zaferi yakalayan yok, gözü açık risk almadan zaferi yakalayabilen de. Haydi, gel birlikte biraz uçuk bir düşçülük uçuşuna kalkışalım! Işık hızında bir açgözlülükle yanmak mı yoksa ses hızında bir tutkuyla yaşamak mı dersen, ben de senin gibi ses hızında yaşamayı yeğleyeceklerdenim elbette.
Yine lojistik, hep lojistik! Senin taklit etmektense örnek alma özelliğine hayranım açıkçası. Ayrıca yaşayanları taklit edenleri arsızlıkla, yaşamayanları taklit edenleriyse hırsızlıkla suçlamama olgunluğu gösterdiğinden dolayı da sana olan derin hayranlığımı bir defa daha belirtmek isterim. Büyük ihtimalle taklit etmek yerine örnek almanın çetrefil patikalarında deneyim üstüne deneyim kazanıp, yapıt üstüne yapıt yarattığın içindir ki güncelliğin hiç eksilmedi, eksilmeyecek!
Yine lojistik, hep lojistik! Bu ihtiyarlayan gezegen var olduğu sürece, ihtiyarlamayan sen de var olacaksın ama bu olağanüstü durum benim gibi ölümlüler ve ne ölümünden önce ne de sonra adından anlamlı övgülerle söz edilemeyecekler için geçerli değil! Üzgün müyüm? Yüzde seksen hayır, yüzde yirmi evet! Başlangıç noktasına daha destekleyici koşullarla kuşatılmış biçimde dönebilip de tekrardan, fakat bu defa beni başarılı bir akademisyenliğe (örneğin bir bilim dalı profesörlüğüne) taşıyacak bir yaşam yolculuğuna çıkabilecek miyim? Yüzde yüz hayır [Üstelik en serin gecelerdeki en ılık uykularımın en tatlı rüya gördürebileceklerinde bile]! Peki, seni tanıyıp biraz olsun özelliklerini öğrenmeye çabalayarak hakkında iddiasız fakat içten satırlar, paragraflar kaleme aldığıma memnun muyum? Yüzde yüz evet [Hem de bu yazdığımla bundan önce yazdıklarımı ve bundan sonra yazacaklarımı öyle hayret(ler) uyandırcı sayıda kimse beğenmese bile]!
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.