Üç tekerliden bir dünya devine

Üç tekerliden bir dünya devine

O günden beri bu tarih, motorlu araçların resmi doğum günü olarak anılıyor. 2011 yılı ile birlikte Mercedes-Benz otomobilin doğuşunun 125. yıldönümü...

O günden beri bu tarih, motorlu araçların resmi doğum günü olarak anılıyor. 2011 yılı ile birlikte Mercedes-Benz otomobilin doğuşunun 125. yıldönümü kutluyor.

Yine 1886’da, Gottlieb Daimler de ilk dört tekerlekli motorlu aracı geliştirdi. Bu şekilde, birbirlerinden bağımsız olarak çalışan kurucular, bugünkü Daimler AG’nin temelini atmış oldular. Bu tarih aynı zamanda küresel başarılara imza atan Mercedes-Benz markasının doğuşunun ve günümüzün otomotiv sektörünün ilk kilometre taşı oldu. Motorlu aracı keşfeden şirket, o tarihten beri tüm ürün gruplarında sürüş teknolojisi, konfor ve güvenlik öğelerini ön planda tutarak tasarımlarını şekillendirdi.

Yenilik, otomotiv üreticileri için her zaman başarının anahtarı olmuştur ve gelecekte de olmaya devam edecek. Yeni fikirler arama cesareti ile motorlu araçların kâşifi Mercedes-Benz, bu araç türünün gelişimine öncülük etti. Şirket, sırasıyla Carl Benz’in “Patent-Motorwagen”i, Gottlieb Daimler’in “motorlu faytonlarını" piyasaya çıkarttığı 1886 yılından beri, 80,000’in üzerinde patentli uygulaması ile teknolojik liderlikteki iddiasını sürdürdü. Dünyanın ilk otomobili olan “Benz Patent-Motorwagen” ise mükemmel taşıtların sembolü haline geldi.

Bu iki taşıt, Mercedes-Benz tarafından sürekli geliştirilen eşsiz bir başarı öyküsünün başlangıcı oldu. Önceleri “geleceği yok” damgasını yiyen bu araçlar, zaman sürecinde sadece bir kişisel özgürlük sembolü değil, aynı zamanda sektörde trend oluşturan buluşlar haline geldi. İlk otobüs ve ilk kamyonla birlikte, şirketin en önemli yenilikleri arasında Şubat 1900’de piyasaya sürülen 35 hp’lik güce sahip Mercedes’in ilk modern otomobili de vardır. O dönemde, tüm modern otomobillerin prototipi olan bu Mercedes 35 hp,  “motorlu fayton”dan günümüzde kullanılan motorlu taşıtlara geçişi sağladı. Araçta uygulanan teknolojik yenilikler, Mercedes’te hayat bulan konforlu ve güvenli sürüş için gerekli temelleri oluşturdu. "35 hp" Mercedes, tarihe adını ilk çağdaş motorlu taşıt olarak yazdırmıştır. Diğer birçok üretici her açıdan üstün olduğu kanıtlanan bu yenilikçi konsepti kopyalamaya çalışırken Mercedes-Benz, teknoloji ve tasarımındaki öncülük ve liderlik iddiasını bir kez daha ortaya koydu.

Yaratıcı tasarımları ve yenilikçi ruhu sayesinde, otomotiv endüstrisinde tam bir otomotiv üreticisine dönüşen Mercedes-Benz, günümüzde binek otomobilleri, hafif ticari araçları, otobüsleri ve kamyonları içeren geniş ürün portföyü ile birçok araç türünü bünyesinde barındırıyor. Şehir otomobillerinin en kullanışlısı olan “smart” da Mercedes-Benz’in ürün portföyündedir. Günümüzün “smart fortwo”su, 1980’lerin başında yapılan “kısa mesafeli taşıma aracı” konulu bir araştırmaya dayanıyor.

Mercedes-Benz her zaman mobilite için yeni konseptlerin öncüsü oldu. 1996’da piyasaya sürülen SLK, ilk kompakt premium roadster olarak tanıtılırken bundan bir yıl sonra, efsanevi G-Serisi ve Unimog'da kullanılan 4x4 çekiş deneyimi ile M-Serisi, ilk premium SUV olarak tanıtıldı. Yeni konseptlere son örnek ise 2004 yılında dört kapılı coupé örneğini ortaya koyan Mercedes-Benz CLS-Serisi‘dir.

125 yıldır motor teknolojisinde lider olan Mercedes-Benz, yüksek hızlı benzinli motor kavramının öncüsü oldu. 1898’de piyasaya sürülen Daimler 8 hp "Phaeton", dört silindirli motor kullanılan ilk karayolu taşıtıdır. 1923’de Benz, ilk dizel motorlu kamyonu satışa sunmuştur. 1936’da ise binek otomobillerde kullanıma uygun dizel motor tanıtıldı: Dünyada seri üretilen ilk dizel motorlu otomobil, Mercedes-Benz 260 D’dir. Günümüzde Mercedes-Benz, 1936’daki dizel motordan on kata kadar az yakıt tüketen, sessiz çalışan, yüksek torklu ve yüksek verimli CDI motorları ile güçlendirilmiş modeller sunuyor.

Mercedes-Benz, mevcut dizel motorların iyileştirilmesi ve Euro normlarına uyum sağlanması için BlueTEC teknolojisini geliştirildi. Bu teknoloji ile dizel motorların egzosundan çıkan gazların yüzde 90’ı zararsız nitrojen gazı ve suya dönüştürülerek modern benzinli motorlar seviyesine getirildi.

2006 yılından beri E-, S-, GL-, R- ve M-Serisi otomobil modellerinde kullanılan Mercedes-Benz BlueTEC teknolojisi,  ilk defa 2005 yılında Mercedes kamyonları ile piyasaya sürüldü. Mercedes-Benz alternatif yakıt teknolojileri üzerindeki çalışmaları da yeni değildir. 1906 yılında, Mercedes ilk defa binek araçları, kamyonları, otobüsleri ve itfaiye araçlarını pilli elektrikli veya hibrid sürüş teknolojileri ile donatıldı. Mercedes-Benz, geliştirilmiş lityum iyon pil teknolojisini kullanan ilk seri üretim hibrit aracı olan S 400 HYBRID lüks sedan modelini 2009 yılında satışa sundu. Bundan kısa bir süre sonra, elektrikli A-Serisi E-CELL,  Vito,  yakıt hücresi ile çalışan B-Serisi F-CELL ve elektrikli smart fortwo’yu tanıtan şirket, emisyonsuz hareketlilik teknolojilerinde devrim niteliğinde bir gelişme sağladı.

Dünya üzerinde, araç güvenliği konusuna Mercedes-Benz’den daha fazla yatırım yapan bir üretici bulunuyor. Mercedes’in güvenlik uzmanları, 70 yıldır sistematik olarak kaza nedenlerinin araştırılması, sonuçlarının azaltılması ve kazaların nasıl engellenebileceği üzerinde çalışıyor. Mercedes otomobil güvenliğine verdiği önemi, 2009 yılında kutladığı "güvenlik geliştirme çalışmalarının 70.yılı", "sağlam yolcu kabininin 50.yılı" ve "kaza araştırmalarının 40.yılı" gibi yıldönümleriyle vurguluyor.

Kazasız sürüşü hedefleyen “aktif güvenlik” alanındaki çalışmalar kapsamında, Mercedes-Benz kazaların oluşumlarını tamamen engellemeye veya kazaların ağırlığını azaltmaya yönelik çok sayıda sistem geliştirdi. Bunlardan elektronik kontrollü ABS ve ESP® tasarımları kaza sayılarının azaltılmasında kayda değer katkılar sağladı. Bu güvenlik sistemleri, günümüzde hemen hemen tüm otomobillerde standart hale geldi.

Mercedes-Benz, aktif ve pasif güvenlik önlemlerini bir araya getiren ve yolcular için koruma derecesini daha da ileri noktalara taşıyan ilk otomobil üreticisidir. Bu kapsamda 2002 yılında PRE-SAFE® sistemini dünyaya tanıtan Mercedes-Benz, otomotiv güvenliği tarihinde yeni bir sayfa açtı. 

Mercedes-Benz güvenlik teknolojisindeki kilometre taşlarını oluşturan sistemler:

1939 – Otomobillerde güvenlik gelişiminin başlangıcı

1959 – Dünyanın ilk güvenli şasisi

1969 – Mercedes-Benz kaza araştırmalarının başlatılması

1978 – Elektronik kontrollü, anti blokaj fren sistemi (ABS)

1980 –Hava yastığı, emniyet kemeri gergi sıstemi

1995 – Elektronik Stabilite Programı (ESP®)

1996 – Fren Destek Sistemi (BAS)

1998 – Ön araca olan mesafeyi sabit tutan ve aracın hızını sabitleyen ““DISTRONIC cruise control” sistemi

1999 – Aktif Gövde Kontrol Sistemi (ABC), lastik basınç kontrol sistemi

2002 – PRE-SAFE® yolcu koruma sistemi

2003 – Aktif aydınlatma fonksiyonu

2005 - DISTRONIC PLUS, fren desteği sağlayan Break Assist PLUS, gece görüşünü

            kolaylaştıran Night View Assist

2006 - PRE-SAFE® Fren, Akıllı Far Sistemi

2009 – Hız Limiti Asistanı, Şerit Takip Yardımcısı, Kör Nokta Asistanı,

            yorgun sürücüleri uyaran Attention Assist

2010 – Aktif Şerit Takip Yardımcısı, Aktif Kör Nokta Asistanı, yüksek-performanslı LED farlar

Mercedes-Benz araçlarında “sürüş konforu” geleneksel bir özelliktir. 

1931'de Mercedes-Benz, “Mercedes 170” modeli ile şasi teknolojisinde önemli bir kilometre taşı oluşturdu. Bu araç dört tekerlekte bağımsız süspansiyona sahip olan ilk seri üretim binek otomobilidir ve sadece asfalt gürültüsünü değil, lastik titreşimini ve yol yüzeyindeki engebelerin yarattığı sarsıntıları belirgin ölçüde azaltarak sürücü ve yolculara konforlu bir seyir sundu.

Mercedes-Benz, 1961’de tanıttığı 300 SE lüks sedan modelinde kullandığı ilk hava süspansiyon sistemi ile bu alanda yeni standartları oluşturdu. 1982’nin sonlarında, yeni kompakt sınıftaki arkadan çekiş sistemi, sonradan tüm Mercedes-Benz Sedan, Coupé, Cabriolet modellerinde ve spor otomobillerde de uygulanmış ve diğer birçok üretici tarafından da kendi modellerine uyarlandı.

Mercedes-Benz’de tasarım, markanın gelenek bilinci ile geleceğe bakışının harmanlanmasıyla gelişiyor. Kaslı ve güçlü tasarıma sahip modeller Mercedes-Benz’in 1920’lerdeki çizgilerini oluşturmuş, 1930’ların başından itibaren tasarım yapısı kademeli olarak daha zarif ve akıcı çizgilere, yuvarlak formlara dönüştü. Bu dönüşümün en ilgi çekici modeli 1934 model 500 K ve onun çok benzeri olan 1936 yılında satışa sunulan 540 K’dır.

Mercedes-Benz’in birçok olağanüstü modeli otomobil dünyasında tasarımı belirgin bir şekilde etkiledi.  Bir tasarım ikonu olarak tanımlanan, Mercedes-Benz 300 SL "martı kanat" kendi sınıfındaki otomobiller arasında “safkan” olarak değerlendirildi. Günümüzde de hayallerdeki otomobil olarak değerlendirilen 300 SL, 1999 yılında otomobil uzmanlarından oluşan uluslararası bir jüri tarafından “yüzyılın spor otomobili” seçildi.

Bugün Mercedes-Benz marka otomobillerde markanın tasarım geleneğinden gelen detaylar sıklıkla görülebilir. Bu klasik unsurlar, her dönemde çağdaş bir bakış açısı ile yorumlanıyor. Böylelikle Mercedes-Benz tasarımcıları markanın karakteristik hale gelen tasarım unsurlarını yeni fikirlerle bir araya getirerek ve geliştirerek markanın otomobil tasarımındaki köklü geçmişini vurgularlar…  

Mercedes-Benz, geleceğe yönelik tasarım vizyonunu son olarak F 800 modeli ile ortaya koydu. Yeni konsept otomobili Mercedes-Benz F 800, geleceğin premium otomobillerinin tasarımı hakkında bir fikir verirken, sedan otomobillerin üstün teknolojik yapısını ve en üst düzeydeki güvenlik donanımını bir arada sunuyor.

Yaratıcılık, motorlu araçların keşfinden beri, 125 yıldır ön planda tutuldu. Yenilikçi çizgisini korumak için şirket, AR-GE çalışanlarının bilgi birikimlerine katkıda bulunmak üzere küresel bir bilgi ağı oluşturdu. 2010 yılında da şirket en fazla yeni patent uygulaması ile öncü otomobil üreticisi pozisyonunu korudu. Sayıları 2070‘in üzerinde olan yeni patent başvurularının yarısından fazlası “yeşil” teknoloji ile ilgili iken, % 35’i de sürüş sistemleri konusundadır. Mercedes-Benz, enerji verimi, yakıt hücresi ve batarya teknolojisi ile ilgili alanlarda da belirgin ilerlemeler kaydetti. AR-GE faaliyetlerine sürekli olarak yatırım yapmaya devam eden şirket, dünyanın en değerli markaları arasında liderliğini sürdürdü.

Yapılan uluslararası araştırmalar sonucunda Mercedes-Benz’in, "en değerli Alman markası", "en değerli küresel prestijli otomobil markası” ve "en değerli küresel lüks marka" olduğu kanıtlandı.

Bugün, Mercedes-Benz, dünya çapında öncü ve yenilikçi ruha, uzmanlığa ve gelecekte de dünyanın en iyi araçlarını üretmeye devam etme motivasyonuna sahip 19,000 araştırma ve geliştirme mühendisi ile yoluna devam ediyor.


LOJİPORT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.