İhracatçıların talepleri ve girişimleri üzerine, Resmi Gazete’de beklenen Cumhurbaşkanı Kararı yayınlandı. Şartları sağlayan ihracatçılara verilen hususi damgalı pasaportun süresi 2 yıldan 4 yıla çıkarıldı. Güzel.

Üstelik başvuruyu onaylama yetkisi Bakanlık tarafında Bölge Müdür ve Bölge Müdür Yardımcısı’nda bulunuyorken, buna bir de şube müdürü eklendi. Bu da güzel.

Hususi damgalı pasaport alan firma yetkililerinin pasaportun geçerlilik süresi içerisinde pasaport alabilme şartlarından herhangi birini kaybetmeleri durumunda pasaportlarını iade ederken, bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde 10 yıl süre ile hususi damgalı pasaport verilmeme süresi 4 yıla indirildi. E bu da çok güzel.

Bunların hepsi ihracatçılarımızın ve ihracatımızın lehine olan olumlu adımlar; söylenecek söz yok. Ama benim anlamadığım bir nokta var bu günlerde, bu haberi herkes alkışlar ve manşet yaparken; ihracat için sınır kapılarımızda oluşan ve kilometrelere ulaşan TIR kuyruğumuzdan ve ihracatımızın ne denli sekteye uğradığından neden kimse bahsetmiyor. Gerçekten anlaşılması güç.

Henüz bu pazartesi kapılardan gelen bilgi şöyle: Son 24 saatte Kapıkule’de ihracat amaçlı bekleyen araç sayısı 1.062, ithalat için 1.204 oldu. Hamzabeyli’de ise ihracatta 504, ithalatta ise 369 araç sırada. İpsala’da ihracatta 309, ithalatta ise 238 araç yine beklemeyi sürdürmekte. Bilmeyenler için, bu kapıların bizim Avrupa Birliği’ne açılan kapılarımız olduğunu belirtelim. Yine edindiğim bilgilere göre, kapılarda bekleyen araç sayısı an itibarı ile 3.100’ler civarında. Yeni başlayan randevu sistemine göre, randevu alıp saatinde kapıya gelecek olan araç sayısı tahmini, minimum 2 günlük sıra olduğu da düşünülürse, 1.500-1.600 araç anlamına geliyor imiş. Bu da demektir ki, toplam çıkış yapmak için bekleyen araç sayısı 4.600, matematiksel uzunluğu 115 km. Taşıdığı yükün ortalama değeri ise yaklaşık 345 milyon Euro. Daha doğrusu, sevk edemediğimiz ihracatın ürün değeri. Bu durumun, gelecekteki siparişleri de nasıl etkileyeceğini varın siz düşünün. Hangi son kullanıcı veya tedarikçi, buradaki sorunun ne olduğu ile ilgilenir acaba. Elbette sadece sonuca bakar, satın aldığı ürün zamanında geliyor mu?

Başta TİM olmak üzere, tüm ihracatçı birliklerimiz ayağa kalkmış, herkes konuya dair büyük bir heyecan içinde, tüm gazeteler konuyu manşetten duyurmuş, ihracatçılarımız konunun bilincinde ve yüksek sesle konuyu gündeme taşıyorlar. Diyebilmeyi çok isterdim, ama diyemiyorum. Çünkü neredeyse bunların hiçbirisi söz konusu değil. İnanmayan Google’a yazabilir, konuya dair bir bilemediniz iki haber görebilirler. Gündem öylesine dolu ve konuşulacak öyle çok şey var ki; sıra gelmiyor. En az bahsettiğim konu kadar önemli diğer bir konu, Suudi Arabistan’ın Türk ürünlerine yönelik uyguladığı veya uygulama yolunda olduğu engellemeler. Bu da gündemin önemli konularından bir tanesi. Şimdilik sadece gelişmeleri takip edip hep birlikte bekliyoruz.

Tüm dış ticaretçilerin ortak sesi olma amaçlı kurduğumuz Dış Ticarete Yön Verenler Derneği (Dışyönder) olarak önümüzdeki hafta TİM Başkanımız Sayın İsmail Gülle ile yapacağımız sohbette kapılarımızda yaşanılan sorunlara ilişkin çözümler üzerine konuşuyor olacağız. Eksiklerimizi, aksamalarımızı, düzeltmemiz gereken konuları konuşmaz isek, bir şeyleri onarma şansımız da olamayacaktır. Kral çıplaksa çıplak demek lazım.

Yazıma noktayı koyarken; haftanın iki önemli konusuna da küçük bir dokunuş yapmak isterim. 6 Ekim İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluş günü idi. Büyük önder Atatürk’ün hani geldikleri gibi giderler sözünün gerçekleştiği o büyük gün. Sadece İstanbulluların değil, tüm Türk Ulusunun bu önemli gününü kutlamak ve bir kez daha hatırlatmak istedim. Ve son olarak, yaşamı başarı öyküleri ile dolu büyük iş insanı Jak Kamhi. Geçtiğimiz gün 95 yaşında yaşama veda etti. Önemli işlere imza atmış, hayatını Türkiye’yi dünyaya tanıtmaya adamış örnek bir vatanseverdi. Toprağı bol olsun.