Yerli malı lojistiği
Ekonomik kriz artık açıkça belirtilerini hissettiriyor. Düşen dış ticaret rakamlarımıza bağlı olarak, uluslararası taşımacılığımızda belirgin...
Ekonomik kriz artık açıkça belirtilerini hissettiriyor. Düşen dış ticaret rakamlarımıza bağlı olarak, uluslararası taşımacılığımızda belirgin bir gerileme hissediyoruz. Ziyaret ettiğim garajlarda artık kiralık veya sözleşmeli araçlar park etmiyor. Sözleşmeleri sona erdirilmiş. Yurt içinde de, yurt dışında da taşıma yapan şirketler, kendi öz mal araçlarıyla yetinecek kadar bir iş hacminde faaliyet gösteriyorlar. Taşımanın % 20- % 30 arasında azaldığını söylemek olası.
İthalatın yüksek döviz kuru karşısında azalması ile depolarda bekleyen stoklar da erimek durumunda kaldı. Yerine yeni talep yaratılamıyor. Buna karşılık özellikle Avrupa hattında gördüğümüz ihracat da yüksek döviz kuruna rağmen azaldı. Avrupa ülkelerinin krizden doğan talep düşmesi nedeniyle, ithalatı kestikleri, hatta bazı ülkelerde yerli sanayinin korunması amacıyla milli mal , yerli mal kullanma konusunda kampanyalar ve e-mail trafikleri düzenlendiğini izliyoruz.
Ekonomimiz bağrından olmasa da kolundan bacağından yara almıştır. Paranın dönüş hızı azalmıştır. Ödeme vadeleri gecikmeye, tüketecek ürünü alacak kaynaklar azalmaya başlamıştır artık. Çekler ödenememekte, kredi kart limitleri dolmakta, bir yandan alacaklar artarken diğer yandan da borçlar artmaktadır. Lojistik şirketler, bugün müşterilerinden büyük miktarda alacaklı, buna karşılık tedarikçilerine de büyük miktarda borçlu duruma düşürülmüştür.
Mevcut krizin çözümü iş gücü kaybının, yani işsizliğin önlenmesine bağlıdır.Çalışamayan büyük bir grup yaşamak için temel malzemelerini satın alamamakta, zor şartlarda çalışan daha büyük bir grup da, her an iş kaybı endişesi ile mevcut birikimlerini korumak için tüketmemeye çalışmaktadır. Tüketim olmadıkça üretim olmamaktadır. Bu durum hem hammadde, hem de bitmiş ürün trafiğinin azalmasına ve fasit dairenin daha da karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır.
Çözüm, tüketimin artmasındadır. Yerli üretilen ürünlerin, yani iş gücü yaratan fabrikalarda, işçi besleyen fabrikalardaki üretimin artmasındadır. İthal mallarındaki katma değerin çok düşük olması, iç piyasada tüketim yaratmaya yetmemekte, üstelik yerli üretim kapasitelerinin azalması ile maliyetleri yükseltmektedir. Buna benzer çözümler cumhuriyetimizin kuruluşunda da yaşanmış ve netice vermiş çözümlerdir. Hepimizin, kriz tüm dünyada sona erinceye kadar, fabrikasındaki işçileri çıkartıp benzer ürünleri dışarıdan ithal eden markaların ürünlerine değil, Türk işçisinin emeği ile, katma değeri ile üretilen ürünlere yönelmemiz gerekmektedir. Bu sayede herkesin karnı doyacak, değer üretilebilecek ve çarklar yeniden dönmeye başlayacaktır.
Ekonomik krizlerin ancak ardından gelen savaşlarla atlatıldığı bilinen bir gerçektir. Gelin bizler de varsayalım. Yeni bir kurtuluş savaşında olduğumuzu, yedi düvelle yeniden savaşa girdiğimizi, sınırlarımızın kapandığını, kendi kendimize yetecek tüketim ile yaşamak zorunda kaldığımızı öngörelim. Can kaybının olmadığı kanın akmadığı, tepemize bombaların düşmediği bir savaş olsun bu. Destek verelim milli savaşımıza. Ülkemizdeki ürünleri kullanalım. Yerli malı, yurdun malı olan ürünleri. Bizim üreteceğimiz, bizim taşıyacağımız ve bizim tüketeceğimiz ürünleri.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.