Akaryakıta 'Dar Coğrafi Bölge' ayarı
Rekabet ve Regülasyon alanında danışmanlık yapan ACTECON, akaryakıtta yaşanan fiyat sorunlarının önlemesi için Rekabet Kurumu’na ‘Dar Coğrafi Bölge’...
Rekabet ve Regülasyon alanında danışmanlık yapan ACTECON, akaryakıtta yaşanan fiyat sorunlarının önlemesi için Rekabet Kurumu’na ‘Dar Coğrafi Bölge’ uygulamasını önerdi. Uygulama ile şehir içinde 30 dakika, şehir dışında 60 dakika mesafede çok sayıda bayisi olan akaryakıt dağıtım şirketlerinin, yeni istasyon açması zorlaşacak.
Türkiye ve dünyada son yıllarda önemi gittikçe artan enerji sektörü, “Sektörler ve Rekabet” başlıklı kahvaltı buluşmalarının ilkinde rekabet ve regülasyon uzmanları tarafından masaya yatırıldı. Rekabet ve Regülasyon alanlarında uzun süredir danışmanlık yapan ACTECON’un düzenlediği buluşmada konuşan konunun uzmanı ACTECON ortaklarından Şahin Ardıyok, akaryakıt fiyatları ile ilgili yaşanan sorunlarla ilgili yeni bir yaklaşım ortaya koydu. Ardıyok, “Rekabet Kurumu ‘Dar Coğrafi Bölge Uygulaması’ adını verdiğimiz önerimizin üzerinde durmalı. Avrupa ve özellikle de Almanya’da örnekleri olan bu uygulama, şehir içinde 30 dakika, şehir dışında ise 60 dakika mesafe içerisinde yoğunlaşan akaryakıt firmalarına yeni istasyon açma izni vermiyor. Amaç, bu alanları farklı akaryakıt firmalara açmak ve TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi sırasında kaçırılan fırsatın ardından en azından dağıtım düzeyinde rekabeti artırmak” dedi. Ardıyok ayrıca, akaryakıtta fiyat hareketleri ile ilgili şüphelerin ortadan kaldırılması adına tıpkı Avrupa ve ABD’de olduğu gibi Rekabet Kurumu’nun Akaryakıt Fiyat Takip Ofisleri kurulabileceği bildirdi.
FİYATLA İLGİLİ REKABET PROBLEMLERİ İSTASYONDA BAŞLIYOR
Akaryakıt sektöründe en büyük yanlışlığın TÜPRAŞ özelleştirilirken yapıldığına dikkat çeken Şahin Ardıyok, “TUPRAŞ tek başına değil de rafineri bazında özelleştirilmeliydi. Bu sayede TÜPRAŞ’ın kendi içinde rakipleri oluşur ve bu da fiyatlara yansıyabilirdi. Sektöre yeni rafineriler lazım. Çalık Gurubu ve Socar bu alanda çalışmalar yapıyor” dedi. Türkiye’de her zaman petrol fiyatlarının yüksek olmasından ve vergilerden söz edildiğini belirten Ardıyok, “Petrol fiyatları düştüğü halde aynı hızda piyasaya etki etmiyor, pompaya yansımıyor. Bunun nedeni ise piyasada az aktör olması yani dar bir oligopolün bulunması. Maalesef rafineri sayısını artıramadığımız gibi, dağıtıcı firma sayısını da artıramadık. Çok iyi bağlantılarla en iyi akaryakıtı ithal edebilirsiniz. Ancak insanların o akaryakıtı depolarına koyabilmesi için, sıklıkla geçtikleri noktalarda akaryakıt istasyonu sahibi olmanız lazım” dedi. Akaryakıt sektöründe en büyük sorunlardan birinin 4 markanın dışında şehir içlerinde akaryakıt istasyonu bulunmaması olduğuna dikkat çeken Ardıyok, “Özellikle büyük şehirlerde akaryakıt istasyonları Shell, BP, Petrol Ofisi ve Opet’in elinde. Eskiden dağıtım şirketleri istasyon kurarken 20 yıllık anlaşma imzalıyorlardı. Rekabet Kurumu bunu artık 5 yıl ile sınırlandırdı. Ama buna rağmen bu 4 firma arasında sıralama çok da değişmiyor” dedi.
DAR COĞRAFİ BÖLGE UYGULAMASI SORUNU ÇÖZER
Sektörde yaşanan akaryakıt istasyonları sorunun çözümü ile ilgili önerilerde de bulunan Ardıyok, “Akaryakıt istasyonlarında yurt dışında olduğu gibi çok sayıda firmayı görmemiz iyi olacak, yani 4 markanın dışına çıkmak lazım. Bunu da ancak Dar Coğrafi Bölge uygulaması ile başarabilirsiniz. Almanya bunu uyguladı ve başarılı oldu. Şehir içinde 30 dakika, şehirlerarası 60 dakika mesafe içerisinde olan akaryakıt istasyonlarını bir daire içerisine alıyorsunuz. Bu daire içerisindeki istasyonlar örneğin Shell ağırlıklı ise, o daire içerisinde Shell’in yeni istasyon açmasına izin vermiyorsunuz” dedi. Bunun yanı sıra Akaryakıt Fiyat takip Ofisleri kurulabilir. Amerika ve Avrupa’da bu uygulama da çok yaygın. Bir call center kuruyorsunuz. Ve oraya yapılan şikayetlere anında müdahale ediyorsunuz” dedi. Akaryakıt istasyonları sorunu nedeni ile Total/Elf gibi uluslar arası akaryakıt firmalarının Türkiye’de istedikleri hacme ulaşamadıklarına da dikkat çeken Ardıyok, “Lukoil de Türkiye piyasasına çok iddialı girdi. Ancak dağıtım olanaklarına erişemediği ve şehir içlerinde akaryakıt istasyonu açamadığı için Pazar payını artıramıyor. Rakiplerin birbirleri ile rekabet edebilecekleri bölgeleri oluşturmak lazım” dedi.
BU DÖNEMDE PROMOSYONLARI YASAKLAMAK YANLIŞ
Az sayıda firmanın domine ettiği akaryakıt sektöründe fiyat rekabeti beklemenin hayal olduğuna değine Ardıyok, “Firmalar bu ortamda fiyat dışı rekabete yönelirler. Promosyonlarla satışı artırmaya çalışıyorlar. Akaryakıtın litresine ödediği fiyat değişmiyor ama, istasyon diğeri ile rekabet etmek için en azından müşterisinin arabasını yıkıyor, bardak, tabak gibi şeyler veriyor. Bu tür promosyonlar sonucu aslında istasyonlar birbiri ile rekabet ediyor. Fiyatta rekabet yapılamıyorsa, bu tip promosyonları yaygınlaştırmak lazım. Ama ilginçtir ki; EPDK promosyonları yasakladı. Bize göre yasaklanması gereken promosyonlar değil, ‘5 depoda 1 depo bedava’ şeklinde insanları çok sayıda istasyonu olan firmalara yönlendiren finansal promosyonlardır” diye konuştu.
3 NÜKLEER SANTRAL 2023’E YETİŞECEK
Türkiye’de elektriğin yüzde 46’lık kısmının doğalgazdan üretildiğine dikkat çeken Şahin Ardıyok, “Doğalgazda dışa bağımlı olduğumuz için elektrikte de aynı konumda oluyoruz. 13 Şubat 2012 tarihinde yaşanan elektrik kesintisinin kaynağında bu neden yatıyor. Yoğun kış şartları nedeni ile Rusya ve Azerbaycan’da yeteri kadar doğalgaz alamayan BOTAŞ, ilk etapta yüksek tüketimi olan noktaların yani büyük santrallere doğalgaz arzını düşürdü” dedi. Türkiye’nin baz yük santraller olarak sürekli çalışıp ortalama fiyatı düşürecek nükleer enerjiyi hala devreye alamamasını sıkıntılarını yaşadığını ifade eden Ardıyok, “Hidro elektrik enerjide hala potansiyelimizi kullanamıyoruz. Rüzgar enerjisinde yatırımlar var, ama yetersiz. Özellikle son birkaç yılda özel sektörün bu alanlarda piyasaya katılması hızlanmış olsa da, büyüyen ekonominin elektrik ihtiyacını zamanında karşılamak adına daha kat edilecek çok yol var” dedi. 2023’e kadar doğalgazın elektrik üretimindeki yüzde 46’lık payının yüzde 30’lara hatta %20’lere çekilmesinin hedeflendiğini söyleyen Ardıyok, “Bunun olabilmesi için de aynı süre içerisinde nükleer enerji santrallarının devreye girmesi lazım. Sinop, Mersin ve İğneada’da yapılacak olan nükleer santraların devreye girmesiyle Türkiye enerji arzının yüzde 20’lik kısmı buradan sağlamış olacak” dedi. Türkiye’de yaklaşık 50.000 megawatlık kurulu bir güç olduğunu açıklayan Ardıyok, 2023’e kadar bu rakamın iki katına çıkacağını belirterek, “Bu santrallerin devreye girmesi ile birlikte elektrik kesintileri ile ilgili krizler de sona erecek, tabi bu arada kamunun güvenlikle ilgili endişelerinin de tatmin edilmesi gerekiyor” dedi.
HÜRRİYET
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.