"Amerikalıya tokat atacağız dediler, etek öptüler"
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) eski Başkanı Ruhi Engin Özmen, LOJİPORT Genel Yönetmeni Selçuk Onur’a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Genel...
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) eski Başkanı Ruhi Engin Özmen, LOJİPORT Genel Yönetmeni Selçuk Onur’a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Genel kurulda ‘Amerikalıya öyle bir Osmanlı tokadı çakacağım ki’, diyen UND’nin şimdiki Başkanı Çetin Nuhoğlu’na atıfta bulunan Özmen, “Hakan Keleş, Ali Çiçekli ve Şerafettin Aras; bu ahlaksız sözleşmenin devam etmesi ve 1 milyon 250 bin Euro’nun kendilerine verilmesi için yalvardı. Amerikalıya tokat atmadılar, Amerikalının eteğini öptüler” diye konuştu.
Ruhi Engin Özmen’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- Önce en sıcak konudan başlayalım. Mars Logistics’in hisse sattığı söylentileri dolaşıyor. Bunun gerçeklik payı nedir?
Ben hep Türkiye’nin büyük lojistik firmalarına ihtiyacı olduğunu savunuyorum. Evlilikler ve satın almalar olabilir. Bunlardan korkmamak gerekir. Büyük lojistik şirketleri piyasayı belirleyicidir. Mars için söylenen de bir yakıştırmadır. Ülkenin lojistik sektöründeki yatırımları yabancıların ilgisini çekiyorsa, bu sektörün gelişmişliğiyle ilgili çok önemli bir donedir. Türkiye’de de ilgilenilecek 15-20 firma bulunuyor, bunların içinde tabi ki Mars da var. Biz de bu ilgiden mutluyuz. Şirketleri değer ettiği noktada yakalar ve verebilirseniz, doğru da hareket etmiş olursunuz.
DEVİR İŞLEMİ GENEL SEKRETERLER DÜZEYİNDE OLMUŞ
- Yönetimi devrettikten sonra uzun süre sessiz kaldınız, bunun bir nedeni var mı?
Yönetimi devredeli aradan 2.5 ay geçti. Çetin Bey başkan olduğundan bu yana, insanlara belli bir süre verme ilkesinden hareketle hiç konuşmadım. Bu süreyi biz de izleyerek geçirdik. O günkü ruh halimle konuşsaydım, çok daha duygusal şeyler söyleyebilirdim. Biliyorsunuz, ben seçime girmedim, hatta aday bile olmadım. Seçim kaybetmedim, birinin isteği üzerine de seçimlerden çekilmiş değilim. Bana ‘seçimden çekil, koltuğa yapıştınız’ diyenler hiç kendilerine bakmadılar. Ben istemeden başkanlık koltuğuna oturdum. Kimseye yalvarmadım, sektör beni davet etti, ben de icabet ettim. Başkanlığı İzzet Salah’dan aldım, Tamer Dinçşahin istifa etmişti, İzzet Bey vekaleten başkanlığı yürütüyordu. Benim halefim İzzet Salah’tı. O mazeret bildirince, ben de Tamer Dinçşahin’i aradım, derneğe hizmetleri geçtiğini ve derneği kendisinden almak istediğimi söyledim, doğrusu da bu. Aynı şeyi Çetin Bey’den bekledim. Genel Sekreterim Fevzi Bey’i aradım, amacım aynı yöntemi Çetin Bey ile de uygulamaktı. Fevzi Bey’e buna gerek olmadığını devir işlemini Genel Sekreter Ali Çiçekli ile halletmemizi söylemiş. Bu çok şık bir yöntem değil. Ben iyi ya da kötü bu sektöre başkanlık yaptım, bu tavrı hak ettiğimi düşünmüyorum. Şahsım ile ilgili asla bir kompleksim yok. Ama, UND’nin bini aşkın üyesini temsil eden eski başkanın, yeni başkan tarafından yok sayılması sektöre hakaretti.
- Peki ‘ahlaksız sözleşme’ ne durumda?
Eğer bu ülkede Ro-Ro’ya karşı durulacaksa, Ro-Ro’nun en büyük kullanıcısı olan Mars’tan dolayı benim karşı durmam lazım. Bu bir tedarikçinin işi değil. Tedarikçi için Ro-Ro servislerinin artması demek, o kadar römorkun satılması demektir. İşte bu mantığı çözemiyorum. O sözleşmenin yapıldığı tarihlerde ağır hakaretlere maruz kaldım. Ama ben kendimden o kadar eminim ki, bu işin sektörün menfaatine olduğunu bilerek, vicdan rahatlığı içinde yaptım. Hissemizin net değeri 6-6,5 milyon Euro iken, 15 milyon Euro’luk bir protokol yaptık. Bunun 1/3’ünü 5 milyon Euro’ya vermiş ve paranızın 3.5 milyon Euro’sunu almışsınız. Yani, protokol işliyor. Rekabet Kurulu kararını vermiş, U.N Ro-Ro’yu cezalandırmış, buraya taraf olmayacağınızı belirtmişsiniz. Rekabet Kurulu, kararını açıkladığı anda U.N Ro-Ro’nun davayı feshetme hakkı vardı. Biz, kararın ardından direndik ve kararın kesinleşmediğini belirterek, gerekçeli karar açıklanana kadar ek bir protokol daha yaptık.
Amerikalı, tüm bunlara karşın dirayetli davranıyor ve sözleşmenin tüm edinimlerini yerine getiriyor. Hazirana kadar bu böyle gidecek. Başkan kongrede, hazır yeni Osmanlıcılık da moda; patlattı bombayı, “Amerikalıya Osmanlı tokadını atacağım, yerle bir edeceğim” dedi. Herkes de bizim başkan Amerikalıya Osmanlı tokadını çakacak diye keyiflendi ama gelinen noktada çaktı mı diye bakalım: Bu sözleşme ahlaksız bir sözleşmeydi. 19’unda seçimi kazanacağız, 21’inde bu anlaşmayı yırtıp çöpe atacağız, tazminat davası da açıp, U.N Ro-Ro’yu mahkemeye vereceğiz’ diyen Başkan; 2. Başkanı, başkan yardımcısı ve genel sekreterini gerçekten 21’inde U.N Ro-Ro’ya gönderip, sözleşmenin devamı konusunda yalvarttı. Hakan Keleş, Ali Çiçekli ve Şerafettin Aras; bu ahlaksız sözleşmenin devam etmesi ve 1 milyon 250 bin Euro’nun kendilerine verilmesi için yalvardılar. Amerikalıya tokat atmadılar, Amerikalının eteğini öptüler.
Bu yetmedi, U.N Ro-Ro ihtarname çekti. Seçimlerde şirketimiz aleyhine söylem ve hakaretler ederek sözleşmeyi de feshedeceğinizi söylediniz. Eğer sözleşmeyi siz feshederseniz 500 bin Euro tazminat ödemeniz gerekir. Sözleşmeyi ben feshediyorum, ödemiş olduğum 3 milyon 250 bin Euro’yu ödeyin, tazminat olarak almamız gereken 500 bin Euro’yu da derneğe bağışlayalım. (Belgeleri tarafımdan görülmüştür S.O) Sayın Başkan ve arkadaşları da çekilen bu ihtarnameye cevap yazısı gönderdiler. Hayır, bu sözleşmenin edinimleri yürürlüktedir. Sözleşme, doğru bir sözleşmedir, bizim 1 milyon 250 bin Euro’muzu ödemezseniz, sizi mahkemeye vereceğiz dediler ve dava açtılar. Bu cevap üzerine U.N Ro-Ro da, icra davasını açmak üzere mahkemeye müracaat etti.
O sözleşme hukuka uygun ve adamların parasını almışsın. Bunu yıllık yüzde 2’yle kredi almışsınız gibi düşünün! Adam, parasını geri istiyor, siz paranı veremeyiz bu iş bitti, hisseler satıldı diyorsunuz. Bana hisseleri peşkeş çektin diyorsunuz; U.N Ro-Ro genel kuruluna gidip 1.2 hisse karşılığında temsil hakkını kullanıyorsunuz. Ben hisseler satılmadı, kullanım hakkı bizde, yapılan hisse satış opsiyon sözleşmesidir dedim, bana inanmadınız. Bu anlaşmanın ahlaksız olduğunu söyleyebilmek için ahlakın ne olduğuna bakmak lazım. Sektörün temsilcisi arkadaşların, ‘başkan 21’inde para ödenecekti, hisse karşılığı aldığımız parayı verip, sözleşmeyi feshedecektin’ demesi lazım.
KENDİ DEĞİŞTİRDİĞİ TÜZÜĞÜ DEĞİŞTİREREK BAŞKAN OLDU
- Seçime girmeme nedenlerinizden biri de buydu değil mi?
Benim seçime girmeme nedenlerim üç taneydi. Birincisi, ahlaksız sözleşme diye nitelendirilen akit gerçekten ahlaksızsa iptal edin, parasını ödeyin! İkincisi, hisseleri 15 milyon Euro’nun altına düşürmeyeceğinizi taahhüt edin ki, ettiniz. Üçüncüsü ise, U.N Ro-Ro’yu mahkemeye vererek 70 milyon Euro kazanacağınızı söylediniz, sonra çıtayı yükseltip 100’e çıkardığınız için ben sizin önünüzü açtım. Önünüzü açarken de, derneğe aday olma şansınızın olmadığını bilerek yaptım. Yine insanları kandırdınız. Elimde Tamer Dinçşahin’in başkan olduğu kongrede de aldığınız mütalaa sizin başkan olamayacağınızın kanıtıydı. Onun da belgesi elimizde. Diyor ki, iki dönem tüzük değişikliğiyle başkanlık yapıldı, genel kurul yönetim kurulu seçiyor, başkan da yönetim kurulu içinden seçiliyor ama bu tartışmaya açıktır. O gün de Çetin Bey’in yönetim kurulu seçilmesine rağmen, alınan görüş doğrultusunda Tamer Dinçşahin başkan oldu. Net söylüyorum, milleti kandırmıştır. Kendini listenin başına yazdı. Millet homurdandı, söylendi ama iki yıl Tamer Başkan’ın başkanlığına da ses çıkmadı.
Bu kadar iyi işler yaptığını, derneği kurumsallaştırdığını söyleyen bir insan nasıl oldu da, kendi değiştirdiği bir tüzüğü, yine kendi değiştirerek başkan oldu. Hani, bu koltuklar yapışılıp, ömür boyu kalkılmayan yerler olmamalıydı! Rahmetli Saffet Ulusoy ile mücadele ederken adama söylemediğin kalmamıştı. Şimdi biri sana da aynı şekilde davranırsa ne diyeceksin?
- Seçimden önce tüzük değişikliği kararı haziruna oylaması için sunuldu mu?
Hayır. Tüzük değişikliği ile birkaç madde önermiştik. Seçimden iki gün önce biraraya geldiğimizde ‘şu maddeyi de değiştirmen lazım, yoksa seçimde sıkıntı yaşarsın’ demiştim. Allah kimseyi Sayın Başkan’ın yerinde bırakmasın. Ben hayatım boyunca o pozisyonda olmadım, beynime silahı dayasalar da olmam. Şu lafı söylemiştin, şimdi geri adım at, buraya başkan ol deseler, şerefim üzerine yemin ediyorum yapmam. Çetin Başkan’ın o madde geldiğinde çektiği sıkıntıyı çok net gördüm, çünkü yan yana oturuyorduk. Türkiye’nin iyi bir sanayicisi, derneğin kurumsal yapısına ciddi katkı sunmuş ve o kurumsal yapıyı hazırlamış bir insanın kendi yaptığını, kendi eliyle yıkması pozisyonuna getirmesin. O seçimin galibi hangi Çetin’dir, hangi Nuhoğlu’dur bilemem. Kurumsallaşmayı sağlayan Çetin Nuhoğlu mu? Kurumsallaşmayı yıkan Çetin Nuhoğlu mu? Zannediyorum, Sayın Başkan da, o duruma düşmek istemezdi. Hangi şartlarda, nasıl düştü bilmiyorum. Şimdi merak ediyorum, 4 sene sonra Çetin Bey, kurumsallaşmak adına tüzüğü değiştirip, başkanlık iki dönemden fazla yapılmaz diyecek mi? Ancak, bu şekilde yanlış düzeltilebilir.
- Tüzüğün kaç numaralı maddesiydi o tartışılan?
21. madde. O madde şöyle der: Başkan, iki dönem seçilir. Üst üste, sonra filan yok. O tüzük şimdi sınırsız oldu.
- Adayı olmadığınız kongre için çok görkemli bir genel kurul yaptınız. Bu kadar masraf yapılmadan oraya harcanan para derneğe kalsaydı dediğiniz oldu mu?
Sektörün en şaşaalı genel kurulunu yapmak istedim. Çünkü, UND çok zor süreçlerden geçip, imaj kaybına uğramıştı. Biz genel kurul için bu hazırlıkları yaparken, Çetin Bey henüz adaylığını açıklamamıştı. Böyle bir kongre benim hayalimdi. Benim derdim yakaladığımız o sinerjiyi kamuyla, basınla paylaşmaktı. Yemek için salon ayarlandı, konaklama için oteller rezerve edildi, rahat gelmeleri için uçak biletleri gönderildi. Bütün bu işlemler için sponsorlar bulduk. Derneğin kasasında para yok ki… Dernek, U.N Ro-Ro’dan aldığı paralarla geçiniyor. Şimdi bunu söylüyorum o sponsorların paraları ne kadarı derneğe geldi, şimdi bilemem. Bu seçim iki aday çıktığı için bu kadar kalabalık değildi. Yönetim kurulumuzun 4 aylık yaptığı çalışmanın ürünüydü. Ben art niyetli bir başkan olsam, karşıma da bir aday çıktığında, ben de aday olmayacaksam, bu kadar görkemli bir genel kurul yapmazdım. Genel kurul genel merkezde derdim olur biterdi. Ama, biz her şeyi layıkıyla ve en iyisini yapmaya alışkın insanlarız. Biz işin gereğini yaparız. Bir başkanın birinci işi, aldığı görevi genel kurula layıkıyla taşımaktır. O kongreye ilk giren ve en son çıkanım. Bunları anlamalarını beklemiyorum, bu benim kendi dünya görüşüme göre doğru bulduğum ve yapmam gerekendi, yaptım.
- Peki siz tek başkan olarak katılsaydınız nasıl bir kongre olacaktı?
Kongrede iki adaylı yarış olduğunda doğal olarak siyasiler uzak durur, tartışma ortamından kaçmak isterler. Bu da doğaldır. Sayın Müsteşarıma şükranlarımı sunuyorum, bizi en başından beri yalnız bırakmaz. Diğer bakanların da gelmeyişine gönül koymuş değilim. Çünkü, sebebini biliyorum. İnşallah, Sayın Başkan’ın ikinci döneminde sektör çok parlak bir kongre daha yapar ve o zaman tüm siyasiler de gelir.
ERGUN BİLEN VE MURAT BAYKARA DELİKANLI GİBİ DAVRANDI
- Sizin yönetiminizde yer alıp da, daha sonra karşı safa geçenler için çok ağır sözler sarf etmiştiniz. Şimdi hala aynı kızgınlığınız sürüyor mu?
Orada tavrım net. Ben kindar filan değilim, söylediklerim de çok ağır değildi. Hiç kişiselleştirmek istemezdim ama iki örnek vermek istiyorum. Ben Anadolu insanını, özellikle de eşraf takımını çok severim. Çünkü, eşraf takımı o ilde ya da ilçede sayılır, sözü dinlenir, ekonomik durumu iyi, mert insanlardır. Dolayısıyla ben Anadolu’dan seçilip gelen insanlara daha fazla ilgi gösteririm. Çünkü, onlar bulundukları yerde öyle karşılanırlar. Mesela Ergün Bilen kardeşimi çok seviyorum. Seçimlerden 1-1.5 ay önce başkanlığa aday olup olmamamla ilgili bir toplantı yaptık. ‘Benim adaylığım sizin istemenizle doğru orantılıdır, devam ediyoruz derseniz sizi bırakmam ama başkan sen devam et biz gelmiyoruz derseniz, ben de burada olmam’ dedim. Ergün dışındaki 21 kişi ‘Başkan devam etmelisin, arkanızdayız’ dediler. Ergün, delikanlı gibi 'başkanım devam etmeniz sektör için çok iyidir, sakın bırakmayın fakat ben sizinle olmayacağım’ diye konuştu. Ben de kendisine teşekkür ettim ve bu onurlu duruşunu birkaç yerde de anlattım. İki toplantı sonra Murat Baykara, ‘Başkanım, özür diliyorum ben Çetin Bey ile görüşüyorum onun yönetimine gireceğim o nedenle sizin yönetim kurulunuzda olmayacağım, müsaade ederseniz toplantıyı terk etmek istiyorum’ dedi. Ben de teşekkür edip, yönetim kurulu üyeliğinin 19 Ocak’a kadar devam ettiğini biliyorsun değil mi? Diye sordum. O da, ‘Başkanım orada bir problem yok’ yanıtını verdi. Ve ben Murat Baykara ile 4 kez UND yönetim kurulu üyesi sıfatıyla toplantı yaptım, toplantılara gittim.
ERGÜN’ÜN İSTİFASI BENİ YARALADI
Benim genel kurulda söylediğim şuydu: ‘Siz özgür iradenizle aday olabilirsiniz ya da olmayabilirsiniz, beni destekler ya da desteklemezsiniz ama bana destek sözünü verdiniz, altına imzanızı attınız; seçime 1 ay kala nasıl bir istifa mektubu yazabiliyorsunuz. Derneğin çalışmaları sektör menfaatine değildir, iyi şeyler yapmıyor ve ben bunun için istifa ettim dediğinizde, bunun Türkçe karşılığı çok daha ağır bir şeydir. Ergün için ise, şunu söyleyebilirim: O istifa mektubunu yazdı ve beni inanılmaz yaraladı. Zaten ben senin önünü açmışım, istifa mektubunu gönderdiğin zaman karizman çizildi. İstifaya gerek yok ki, sen tavrını net koymuşsun. Benim söylediğim bu arkadaşlarımadır. O masanın etrafındaki duygu yoğunluğunu hiç unutamıyorum. Ben kimseye imza atın, beni aday yapın demedim. Bu işi artık yapamayacağıma karar verdiğim bir andı ve aday olmayayım dedim. Arkadaşlar da, ‘hayır aday olacaksın, siz ne yapıyorsanız biz onu yapıyoruz' deyip, bir anda kağıdı elimden aldılar ve okuduğum metnin altına imzalarını attılar. O metin de adaylığını destekliyorum imzası değildir ayrıca, o duygu yoğunluğunu anlatmak için söylüyorum. Benim söylediğim ağır bir söz değildi. 23 ay çalıştığınız başkana birilerinin telkiniyle bu işi yapamıyor, deyip istifa edecek karakterdeyseniz, yarın bir başkasının yönlendirmesiyle bu başkana da aynısını yaparsınız. Bari, bu başkana yazık etmeyin anlamında söyledim. Benim hayatımın ana ekseninde başkanlık yok, bitti ve geldim işimin başındayım. Benim söylediğim benden sonra gelecek olanlara bir mesajdı.
UND DENİZ’İ KURACAKLARSA BANA DUA ETMELİLER
- UND Deniz’in başına genel müdür olarak önceki İcra Kurulu Başkanı Mine Kaya atandı. Görünen o ki UND Deniz yeniden faaliyete geçecek. Bu konudaki görüşlerinizi de öğrenebilir miyim?
UND Deniz konusunda da bana çok haksızlık yapıldı. Ben sana tertemiz bir UND Deniz bıraktım deniyor. Bunlar boş laf. Bugün, UND Deniz’i canlandırmayı düşünüyorlarsa, yiyip içip bana dua etmeliler. UND Deniz’in bir kuruş borcu yok, iflas ertelemeye de ihtiyacı yok. Siz o borcu ödemez, iflas erteleme aldım diye piyasaya çıkarsanız bugün uluslararası arenada UND Deniz’i açacağım deme şansınız hiç yoktu. O yönetim kurulu cesur kararlar alıp, o borçları ödeyerek bugün hiç kimseye borcu olmayan bir yapı bıraktı. Bir tek Woms’a 300 bin Euro borç vardır. Onu da Sayın Başkan yapılandırmış, protokol de fesh olmamıştır. Kayıtlarda yalnızca yüzde 99.9 ile büyük ortağı olan UND’ye borç gözükür. UND de bunu sermayeye edip, alacaklarından feragat ettiğinde UND Deniz pırıl pırıl bir şirket olarak ortaya çıkacaktır.
HAYFA’YA RO-RO’YU BİZ BAŞLATMIŞTIK
Yalnız Ro-Ro konusunda bir şeye üzüldüğümü belirtmeliyim. Geçenlerde Sayın Başkan’ın bir demecinde ‘İsrail’in özür dilemesi sonucu İsrail-Türkiye ilişkileri düzelecek ve biz de bir gemi koyarak buraya ro-ro hattını başlattık’ dediğine şahit oldum. Bunu düzeltmek istiyorum. Ro-Ro hatları bugün başlamadı, Suriye krizi döneminde nasıl Bakan Zafer Çağlayan’ın önderliğinde ve büyük bir çalışmayla Mersin’den Mısır’a Ro-Ro seferleri başladıysa hemen 6 ay sonra da İskenderun’dan İsrail’in Hayfa limanına seferler başlamıştı. Biz bu seferlerin başlaması önce onlarca kez görüşmeler yaptık. O seferler hayata geçtiğinde devlet kanadından ‘Bunu çok reklam yapmanızı istemiyoruz. Çünkü, İsrail ile aramız malum. İlişkilerimiz minimum seviyede. Ticaretin yürümesi için mecbur kaldık ama çok ön plana çıkarmak da doğru değil’ demişlerdi. Biz de hiçbir gün bunu medyaya taşımadık ve yaptık demedik. Ama, şimdi bunun yeni yapıldığı gibi söylenmesi beni üzdü. Biraz Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmek lazım diye düşünüyorum.
BÖYLE DEVİR-TESLİM OLMAZ
- Devir teslim yaparken, yeni yönetime nasıl bir dernek bıraktınız?
Teslim töreninde yapılan davranış biçimlerinin arkadaşlarımı çok üzdüğünü söylemem lazım. Benim dönemimin genel sekreteri ve başkan yardımcısı ile yeni dönemin genel sekreteri ve başkan yardımcısı bu protokolü yaptı. Anlatılanlar beni çok üzdü. Devir esnasında tapu kayıtlarına, tapu numaralarına kadar bakamazsınız bu etik olmaz. Ahlaki de değil, insani de değil. Tapuları tek tek check etmek, hisse senetlerinin numaralarına bakmak doğru bir yaklaşım değil.
UND GÜRBULAK’A 3 MİLYON 55 BİN LİRA VERDİK
- Peki enkaz mı devraldılar?
Hayır, yazdıkları her şey bir tek madde hariç sonuna kadar doğru. 1 milyon 750bin lira kredi kullanılmıştır. Bunun 1 milyon lirası YKB Beylikdüzü şubesinden, 750 bin lirası da Vakıflar Bankası Taksim Şubesi’nden kullanılmıştır, doğrudur. Kasada o kadar para olduğu da doğrudur. SSK, muhtasar o ayki vergi borçlarıdır ve doğrudur. Doğru olmayan ve çarpıtılan tek bir rakam ‘UND Gürbulak’a 140 bin lira verdi’ işte bu doğru değil, ahlaki de değil. Buna rıza gösteren eski yönetim kurulu üyesi arkadaşlarıma hakarettir. Kendi kendilerine imza attıkları kararların bir başkası tarafından çarpıtılmasına göz yummaları da doğru olmamıştır. Benim verdiğim para da, aldığım para da orada. Kuruşuna kadar hesap verebilirim, istedikleri yere inceletsinler. 3 milyon 55 bin TL Gürbulak’a para verilmiştir. Bununla ilgili yönetim kurulu kararları da var. Ama şunu söyleseydiniz zaten UND’nin Gürbulak’a 9 milyon lira borcu var. Sizden aldığımız parayı borçtan düştük, dolayısıyla borçtan düştüğümüz için sizin borcunuz 6 milyona indi, bize de vere vere elinizdeki çekleri verdiniz, biz de onları sayınca 140 bin liraya ulaştık’ deseniz doğru olurdu. Yani tersten okuyarak işin hacmini küçültmek, hacmini küçültürken de birilerine saldıracak nokta ararsanız bu ayıptır ve hiçbir şey kazandırmaz. Şunu söyleseydiniz, U.N Ro-Ro’dan alınan 3 milyon 750 bin Euro’nun hesabını ver deseydin ve ben o zaman 3 milyon 55 bin lirayı çıkartamasaydım, söylediğin doğruydu. Paranın fasıllar arası kullanılma şeklini saptırıyorsun, peki ne geçti eline? Yalanın ortaya çıkınca mutlu mu oluyorsun? İfadeyi düzgün kullansan ne vardı? Bunlar beni üzüyor ve kendi yaptığımı savunma pozisyonuna düşüyorum. U.N Ro-Ro’dan gelen para hala bizim avans hesabımızda duruyor ve bilançoda belli. Gürbulak’a verdiğimiz çeklerin tarih ve sayıları da belli, dökümü benim elimde. O günlerde Gürbulak’a 3 milyon Euro yatırım yapıyoruz diye bas bas bağırdık, siz de yazdınız. Gürbulak’da para mı vardı? Gürbulak UND Deniz’in borcunu ödemek için bütün birikimini UND’ye vermiş UND, Gürbulak’a zaten borçlu.
Gelelim hesaba; 4 milyon Euro’nun 3 milyon 250 Euro’su U.N Ro-Ro’ya verilecekti, geri kalan parayla da krediler kapatılıp dernek yürüyecekti. Ya da tam tersi, protokol devam edecekti ki, şimdi o noktadalar. Protokol devam edecek oradan 1 milyon 250 bin Euro gelecek. 1 milyon 250 bin Euro’nun kaç TL yaptığı ortada, borç ortada. 1 milyon 850 bin lira kredi kullanmışsınız, U.N Ro-Ro’dan gelecek para da 1 milyon 250 bin Euro. Borçlar kapatılır kalanla da, derneğin iki yıllık döner sermayesi karşılanırdı.
- 3-4-5 Mayıs’ta bir arama konferansı gerçekleştirileceği söyleniyor. Siz de doğal olarak Yüksek İstişare Kurulu Başkanısınız. Çağrılırsanız, katılır mısınız?
Öncelikle bu Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı unvanını kabul etmiyorum. Bugüne kadar Sayın Başkanla ve UND’nin şimdiki yönetim kuruluyla konuşmuyorum. Biraz ara vermek lazım. Duygusallığı katarsanız, yanlış yaparsınız. Bu yapılanmanın doğru olmadığını, Çetin Başkanın İstişare Kurulu Başkanlığı’nı da kabul etmeyeceğimi genel kurulda beyan ettim. Zaten ben kabul etmediğim için de, Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Bahattin Bey’dir. Ayrıca bana da sonradan teklif eden olmadı. Bir başkan ölene kadar eski başkandır. Eğer sizin derneğe bir katkınız olduysa, davet edildiğiniz her yere gitmek zorundasınız. Benimseseniz de, benimsemeseniz de yapmanız gereken budur. Ama sizi Engin Özmen olarak çağırıyorlarsa, tasarruf sizin elinizdedir. Fakat, UND’nin önceki başkanı sıfatıyla davet edilirseniz gitmeme şansınız olmaz.
"TEDARİKÇİ, SORUNLARA NAKLİYECİ GİBİ BAKAMAZ"
- Çetin Nuhoğlu’nun başkanlığına en çok hangi yönünü eleştirdiğiniz için karşı çıkıyorsunuz.
Ben her fırsatta bir tedarikçinin UND’nin başkanı olması yanlış olur derken tabii ki, birtakım yanlışlara dikkat çekmek için bunu söylemiştim. Limanlardan konteyner taşıyan römorkların yükseklikleri yeni yasaya uygun değil. 4.20 veya 4.25 geliyor. Bununla ilgili bizim dönemimizde bakanlıkta ciddi sıkıntılar yaşandı. Römorkların yüzde 2 tolerans konusunda ne gibi çalışmalar yaptığını ve başardığını biliyorsunuz. Ama itiraf ediyorum, o gün konteyner taşıyan römorklar unutuldu, gözden kaçtı. Dolayısıyla yönetmelik de öyle çıktı. 4 metre olarak belirlenen römork yüksekliği bunu aşınca, limanlarda olaylar çıktı, sonunda limanların polisler tarafından ablukaya alınmasına kadar vardı. Gemilerden taşıma yapanlar bizim de üyemiz. Dolayısıyla onların da hakkını korumalıyız. Ulaştırma Bakanlığı’ndan randevu alıp, konuyu Ankara’ya taşıdım. Konteyner taşıyan arkadaşların da bizim üyemiz olduğunu, onların da menfaatlerinin korunması gerektiğini söyledim. Ve o toplantıda 30 Mart’a kadar süre alınması kararı çıktı. Genelge de şöyle değişti. Limanlardan konteyner taşıyan römorkların durumlarının belirlenmesi, kaç adet olduğunun ortaya çıkarılması ve bu genelgenin ötelenmesine karar verildi. Ve 13 bin adet standart dışı römork olduğu ortaya çıktı. Bunların yönetmelikte belirtilen seviyelere çıkmasının çok büyük bir maliyet gerektirdiği saptandı. Bu sürece baktığınızda, UND o günkü gösterdiği tavrı gösteremedi, sonra piyasadan başka şeyler duyduk. 13 bin çok ciddi bir rakam. Bir parlamenter arkadaşımızdan römork üreticilerinin direnç gösterdiği duyumunu aldım. Bu yönde bir soru önergesi de verildi. UND bu işin neresindedir? Nakliye ile ilgili bir derneğin başında bir nakliyeci olsa, üyeler arkadaşımız sorunu çözüyor diye bakar. Şimdi öyle mi bakıyorlardır sence? Bunu böyle söylemek istemiyorum ama bir derneğin başında römork üreticisi varsa üyelerin bakış açısı nasıl olur, ona bakmak lazım.
"BEN HEM SATARIM, HEM BAŞKANLIK YAPARIM OLMAZ"
- Peki hemen burada TREDER’in plakaya vergi isteğini nasıl yorumlarsınız?
Römorklarımız el değiştiriyor, biz de bu el değiştirmeleri takip edemiyoruz. Motorlu Taşıtlar gibi bir vergiye tabi olsun plaka vergisi gelsin dediler. İnsan ister istemez soruyor: TREDER kim? Üyeleri kimlerdir? Biz yıllardır motorlu taşıtlar vergisinden muaf olmak için mücadele ediyoruz. Diğer yandan, bir de römorklara vergi getirilmek için uğraş veriliyor. Bugün 60 bin çekicimiz varsa, 1.5-2 katı römork vardır. Bununla ilgili UND’nin tepkisi ne oldu? Sayın Genel Sekreter bir feryat figan etti, çok ağır konuştu. Ama ikinci gün ne oldu? Söylediklerinin tamamını belki inkar etmedi ama bunları kendi adıma söylüyorum dedi. Geri çekildi, defter kapandı; Başkan nerede? Bazen konumunuz hayatınızı belirler. Ben hem satarım, hem başkanlık yaparım olmaz. Kendisini de zora sokuyor.
Mısır Ro-Ro’su ile ilgili teşvik primini devletten mart sonuna kadar aldık. UND, müracaat etti mi? Açın bakanlığa sorun UND, sürenin uzatılması konusunda talepte bulunmuş mu? Sorun, gemi şirketleri 1 Nisan’dan itibaren artık teşvik alamayacağımız için ücretlere 1.000 dolar zam yapacağız diye yazdı mı, yazmadı mı Hatay’daki nakliyecilere. Niye geldiniz siz? Ne oldu filan bakan arkadaşınızdı, geldiğiniz gün çözecektiniz, hangi şoför davası ile ilgili hangi mesafe kat edildi? Canı yanan anlar bu işi…
ÇETİN BEY, FATİH ŞENER’E DİKKAT ETSİN!
UND’nin İcra Kurulu Başkanı olarak Fatih Şener’i atamışlar. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Fatih Bey, başkanlığım dönemimde 3 sefer danışman olarak değerlendirilmesi konusunda bana geldi. Arkadaşlarım da, değerlendirmem konusunda telkinlerde bulunmuştu. Ama ben, hem siyaseten doğru olmayacağını, hem de Çetin Bey’in döneminde İcra Kurulu Başkanı olduğu için, Çetin Bey ile olan ilişkilerini bana anlattığı için; benle olan ilişkilerini yarın başka bir başkana anlatabilir gerekçesiyle sıcak bakmadım. Bir profesyonel yönetici, geçmişle ilgili çenesini tutamıyorsa, sorgulamak lazımdır. Fatih Bey’i genel kurulda gördüm, yanımda birisi de vardı. Ben böyle şeyleri yalnız konuşmam. Dedim, Fatih seni anlamakta zorlanıyorum. Çetin Bey için bana anlattıklarını biliyorum ama şu an onun yanında gördüğümde de anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Kendince bir savunma yaptı. Hele şimdi İcra Kurulu Başkanı olduysa Çetin Bey’in dikkat etmesi gerekir. Her şey bir yana Çetin Bey benim dostumdur, lütfen dikkat etsin!
- Söyleyeceğiniz son bir söz var mı?
Ofisimde, evimde, çantamda UND’ye ait tek bir evrak bulurlarsa bu memleketi terk ederim, hatta kendimi Boğaz Köprüsü’nden atarım. Yaptığın işten emin olup, ispiyonculuk müessesini çalıştırmayacaksın! Ben arkadaşlarıma veda edemedim. UND’ye devir teslime davet etmediler diye 29’undan sonraki Cuma günü tüm UND personeliyle bir yemek yedik ve vedalaştık. Ben o vedayı dernekte yapmak isterdim. Beni o derneğin şu anki yasal sahibi başkanı çağırmamış ben o derneğe niye gideyim? C 2 belgelilerle ilgili sorunun farkındalar mı? Ne yaptılar? Bin üye dışarda deniyor, doğru. Asıl göreviniz adaletli davranmaktır. Herkes üye olmak zorunda, bana da söylenildi. Giriş ücretini alacağım, yoksa bana hesap sorarlar derdim. Üye listesinde adı olan ama faaliyet göstermeyen birçok üye vardı kayıtlarını sildik. Hatay’da gayrimenkul aldık. 80 üye aldık onlardan gelen 3’er bin liralık giriş paralarıyla yine onlara bir yer aldık.
YENİ YÖNETİME BAŞARILAR
Yılda 1.5 milyon sefer yapan bir sektörün sorunlarını sadece 100 bin taşıma yapılan Ro-Ro’ya endeksleyerek minimize etmişsiniz. Dolayısıyla o sorunları görmeniz çok zor ve bilmeniz mümkün değil. Dünyanızda bir Ro-Ro var. Kullanan firma 70-80, geride var 2 bin firma, 1.5 milyon taşıma ve bir sürü bölgesel sorun. Bu mentaliteyle sektörün sorunlarına çözüm bulmak imkansız. Hala Ro-Ro peşindesiniz. UND Deniz gümledi gitti, BKT yok, İtalroro birkaç sefer ancak yaptı. Köstence’yi kapattılar, Çeşme nasıl yaşıyor? Türkiye’nin Avrupa’ya olan taşımaları her geçen gün azalıyor. Sektöre vizyon katacaksanız, savaşı her yerde vereceksiniz. Ben Ro-Ro ile kavga ederek kaybettiklerinizin iyi geçinerek mislisini kazandırdım. BAF uygulamasına Ro-Ro’yu niye sokmadınız şimdiye kadar? Her ay görüşürdük, şoförlerin yaşam mahallerini biz iyileştirdik. UND’nin Ro-Ro’dan sonraki en büyük projesi UND-TOBB Lojistik A.Ş’dir. Benden önce başlamıştır ama hayata geçmesi, sermayesinin ödenmesi bizim dönemimizde olmuştur. Derneği aldığım gün ile devrettiğim zamandaki gelir gideri çıkarsınlar. Ben gönül rahatlığıyla uyurum. Saat 12’de yatar, 8’de kalkarım, gönlüm çok rahat. Sektör, bizim yaptıklarımızı zamanla anlayacaktır. Biz de kendimizi iyi anlatabilirdik. Ama onu yapmanın başkanı parlatmadan öteye geçmeyeceğini biliyorum. Derneğin yapacağı her iyi iş benim de önümü açacaktır, çünkü ben bu sektörden ekmek yiyorum. O nedenle yeni yönetime başarı diliyorum.
Selçuk ONUR - LOJİPORT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.