Gaziantep’in ‘Düşünen Adam’ı: Eyüp BARTIK
Bu kez, Anadolu’dan bir değeri taşıyoruz sayfalarımıza. Diğer meslektaşlarına göre daha genç ama yarım asra yaklaşan yaşamına birçok başarı sığdırmış....
Bu kez, Anadolu’dan bir değeri taşıyoruz sayfalarımıza. Diğer meslektaşlarına göre daha genç ama yarım asra yaklaşan yaşamına birçok başarı sığdırmış. Bütün dorselerinin arkasında Rodin’in ‘Düşünen Adam’ heykeline benzeyen bir figür çizdirdiği için ‘düşünen adam’ sözcüğünü başlıkta ismiyle bütünleştirdik. Sık sık dev filo alımlarıyla gündeme gelen Anadolu Kaplanı Eyüp Bartık, bu kez bulunduğu ilin Ticaret Odası Başkanlığı’na talip. Birçok kişinin tanımadan sadece ticaretteki adımlarını izleyerek ‘agresif’ bulabileceği, fakat yüzü devamlı gülen Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık’ın söyledikleri çok ilginizi çekecek.
- Nasıl başladı nakliyecilik öyküsü?
Nakliye işi dede mesleği. Dede 1936 yılında kamyonlarla taşımaya başlamış. Baba da 1955 yılında taşıma işine girmiş. 80’li yıllarda bir ara otomotiv işine girerek TIR bayiliği yaptık. 1996 yılında lojistik sektörünün dünyadaki ve Gaziantep’teki durumuna baktığımızda yatırımın uygun olduğunu fark ettik ve 1996 yılında lojistik sektörüne girdik. Babamız, 1981 yılında kontrolü bırakarak dışardan destek verdi ama bizim ihtiyaç duyduğumuz anlarda hep yanımızdaydı. 1996 yılından sonra da ağabeyimle ben, iki kardeş olarak işin başına geçtik. 2001 krizinde de lojistik sektörüne odaklanma kararı aldık. Bir sonraki kuşağımız da eğitimli bir şekilde bizden sonra yerlerini almak için hazırlanıyor.
- Bazen 100 araç-200 araç alıyorsunuz. Nasıl beceriyorsunuz hep ayakta kalmayı? Danışmanlık hizmeti alıyor musunuz?
1990’lı yılların sonlarına doğru danışmanlık hizmeti almaya başlamıştım. Dünyanın, ülkemizin ve Gaziantep’in ne kadar geliştiğini görüyorduk; gelişmeye ayak uydurmak için de gereken her şeyi yaptık. Danışmanlık aldığım kişiler ‘biz sana danışmanlık hizmeti vermiyoruz. Senin beynindeki bilgileri toparlayıp, yeniden sana sunuyoruz’ diyorlardı. Mutlaka bir katkınız olmalı; analitik düşünüp, öngörülerle davranmalısınız. Yanı sıra, risk alıp, tabloyu doğru okumak becerisine de sahip olmalısınız. Biz tüm bilgileri toplayıp, en son kararı geçmiş tecrübelerimizle alırız. İnsanlar öngörüyü; şans ve fırsat olarak adlandırırlar. Ben böyle olduğuna inanmıyorum. Tamamen sizin tecrübelerinizi doğru paketleyip beyninize yazmanızla doğru orantılıdır. Ben hayata böyle bakıyorum.
- Peki araçlarınızdaki düşünen adam motifi nereden çıktı?
Düşünen adam, bizim işimizdeki hep düşünerek hareket etme ilkesini yansıtma isteğimizden doğmuştur. Eskiden araçlarda yalnızca firma ismi yazar, başka bir şey olmazdı. Reklamın da ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bizim aracımız dünyayı dolaşıyor dedik. Bari dolaşırken, adımız da duyulsun. Yaptığımız figür Rodin’in ‘Düşünen Adam’ heykeline de benziyordu. 2006 yılında Sabancı Grubu, Rodin’in sergisini Türkiye’ye getirmişti. Bizim düşünen adamımız, ithalatçı ya da ihracatçımızı simgeler. Figürümüz, lojistiğin bir problem olduğunu düşünmektedir. Biz de yarattığımız çözümlerle onların hayatını kolaylaştırırız.
- Siz yumurtaları farklı sepetlere koymayı da iyi beceriyorsunuz. Çünkü, bildiğim kadarıyla lojistik tek yaptığınız iş değil. İnşaat alanında yaptığınız bir çalışmanızın olduğunu biliyoruz, anlatır mısınız?
Lojistik kapasitemizin yüzde 25’inin üzerinde grup, sektörel ve ülkesel firmalara taşıma yapmama ilkesi bulunur. Bu şu demek, yüzde 25’in üzerinde ülke taşıması yapmayız. Yine yüzde 25’in üzerinde tekstil taşıması yapmayız. İnşaat işine ilk girdiğimiz 1995’li yıllar sektörde kriz zamanıydı. Repolar, hazine bonoları uçuşuyor; faizler tavan yapıyordu. Elimizde 3-5 kuruş paramız var. Bu parayla ne yapalım diye düşünürken, farklı bir konseptle karşılaştık. Bizim bütün yatırımlarımızın temelinde güzel Gaziantep’imiz vardır. Ancak, Gaziantep büyüyüp gelişirken sosyal altyapının da aynı ölçüde geliştiğini söylemek mümkün değil. Buna şehri paylaşan bir birey olarak sorumluluk duygusuyla katkıda bulunmak istedik. Çünkü, büyümeyle birlikte sosyal ihtiyaçlar da artacaktı. Biz, bu çalışmaya başladığımızda bir üniversite vardı, şu anda dördüncüsünün kararı çıktı.
İLK 10 LOJİSTİK ŞİRKETİ ARASINDA
- Eyüp Lojistik’in şimdiki konumu nedir? Nerelere taşıma yapıyorsunuz?
Eyüp Lojistik, bölgenin kendi branşındaki bir numarasıdır, Türkiye’de de ilk 10 içerisinde yer alır. Piyasada çok agresif olarak algılanabiliriz ama aslında agresif sayılmayız. Hangi taşıma firmasına gitseniz Eyüp Lojistik’in ‘pahalıcı’ olduğunu söyler. Eyüp Lojistik, ‘en iyi işi’ ama bedeliyle yapar. Biz de doğru hizmeti verebilmek için sürekli kaynağımızı artırmak zorundayız. O nedenle bir defada 150-200 gibi sayıda TIR’lar alabiliyoruz.
- Peki, bu alımları bir kontrat dahilinde mi yapıyorsunuz?
Enteresandır. Biz, pek kontratlı iş yapmayız. Kendimizi bağlamayı doğru bulmuyoruz. Kontrat, eşit koşullarda sağlanan bir belgedir. Ancak, lojistik şirketleri yapıları gereği fleksibl olmalı. Müşteriniz sizi kontratla kendine bağlar ama kendini size bağlamaz. Yıl boyunca 200 birim ihracat yapan müşteri, bir sonraki yıl bu rakamı söylüyor ama 180’e bile garanti veremiyor. Çünkü, konjonktürün ne olacağını onun da kestirmesi mümkün değil. Peki onun bana garanti veremediği bir süreci ben neden garanti altına alayım. Kontrat lojistiğinin doğru bir konsept olduğuna inanmıyorum. Çünkü, ringe eşit koşullarda çıkılmıyor.
- Eyüp Lojistik’in, bölgeden kaynaklanan sorun veya avantajları var mı?
Bölgeden kaynaklanan avantajlarımız tabi ki var. Biz birçok kalemi Anadolu maliyetleriyle yürütüyoruz. Büyük kurumlar Anadolu’ya call center merkezleri kurar. Çünkü, iş gücü daha ucuzdur. İnsanların lokasyon olarak nerede olduklarının hiçbir önemi yok. Eyüp Lojistik’in temel prensibi sorunlara çözüm odaklı yaklaşmasıdır. Ben sorunla dedikoduyu birbirine çok benzetirim. İkisini de saatlerce konuşun çözüme ulaşamazsınız. Biz de her gün sorun yaşarız ama o sorunları her gün de çözeriz.
ŞİKAYET EDİYORSANIZ BAŞKA BİR İŞ YAPMALISINIZ!
- Lojistik meşakkatli bir iş mi? İşinizi yaparken ilginç olaylar da yaşıyor musunuz?
Lojistiğin zaten kendisi enteresan bir iş. Aynı arabayı 8-10 farklı ülkeden geçiriyorsunuz. Araba, yük, şoför herkes hareket halinde. Sektörde kiminle konuşsanız şikayet duyarsınız. Ben kendime ilke edindim ve sorunları konuşmuyorum. Şoförlerden, arabalardan, gümrüklerden bıktık derler. Kimse kimseyi bu işi yapmaya zorlamıyor. Birçok sektöre vâkıf olduğumu düşünüyorum. Deneyimlerime göre en kolay bırakılacak iş lojistik işidir. Filonuz varsa, yüzde 5 aşağı verdiğinizde, ertesi gün her şeyi satarsınız. Büronuz varsa, personelin de tazminatını verip gönderdiniz mi hiçbir sorun kalmaz. Fabrikasını kapatıp, 5 yıl boyunca satamayan insanlar var. Sorunları genelde yaşlılar dile getirir, gençler ise alır götürür.
- Navlunların çok kötü gittiği ve bu fiyatlarla taşımacılık yapmanın mümkün olmadığı söyleniyor. Buna katılır mısınız?
Bence bu şikayet de çok haklı gerekçelere dayanmıyor. Navlunlar diye bir şey yoktur. Fiyatlandırma, o anki pozisyonunuza bağlıdır. 10 yıl önce Almanya’dan Türkiye’ye 200 parsiyel çıkıyorsa, şu anda 2 bin parsiyel çıkıyor. Tonajlar ve sayılar çok büyüdü, tabloya bir de bundan bakmak gerek. Üretimi artan her malın fiyatı da düşmez mi? Aynı ilke navlunda da geçerli. Herkes kendi rekabetine çevrenin de ayak uydurmasını istiyor. Bu pozisyon işidir. Hesap, biz ne yaparız da ihracatçının, ithalatçının önünü açar onların maliyetini düşürürüz olmalı.
GAZİANTEPLİ DÜNYAYA HALI KULLANMA KÜLTÜRÜNÜ ÖĞRETTİ
Durumu daha iyi açıklamak için size Gaziantep’ten örnek vereyim. Halıcılık, şehrimizin lokomotif sektörlerindendir. 2 binli yılların başında halı sektörü büyüyor. Biz de tedarikçi olarak müşteri seçiyoruz. Bir dakika dedik! Bu sektör hızla büyüyor, benim annem 20 yıldır aynı halıyı kullanır; yıkar, kurutur yine aynı halıyı serer. Bu büyümede bir sorun var. Dünyaya halı döşeseniz bu halılar bitmez diye eleştirmiştik. Aradan birkaç yıl geçti. Bizim bildiğimiz Avrupa klasik halı kullanmıyordu. Sonra evlerde halı görmeye başladık. Ben bunu şöyle adlandırıyorum. Akıllı insanlar düşünene kadar çılgınlar yol kat ediyor. Biz verilere bakarız. Dünya halı üretimi ne kadardır? İhtiyaç nedir? Ama bakıyoruz 2003 yılında Gaziantep’te 50 halı makinesi varsa, 2004’te 50 de sipariş geldi. Yani kapasite yüzde 100 arttı. Bunun iktisadi olarak bir açıklaması yok, olamaz. Biz sorun yaşayacaklar derken, 2005’te 50 makine siparişi daha geldi. 2006, 2007 derken şu anda 1.300 halı tezgahı var ve hepsi sırada satıyor. Şu anda Almanya, Belçika’daki marketlerde Türk halıları 50-60 Euro’dan satılıyor. Fiyatın bu kadar düşmesi, ihtiyaç olmadığı halde insanların halı alma isteğini canlandırdı. Gaziantepli, dünyaya halı kullanmasını öğretti. İnce eleyip sık dokuyanlar out, amatör girişimciler in oldu.
- Takım ruhunu konuşturacağınız bir işe daha soyunuyorsunuz. Yıllardır üyesi olduğunuz Gaziantep Ticaret Odası’nı bu kez yönetmeye talipsiniz. Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
GTO’nun mevcut Başkanı 22 yıldır bu görevi yürütüyor. Görevde kaldığı sürece ciddi uğraşlar verdi. Ama biz artık dünyanın değiştiğini, geliştiğini; dinamizmin önemli olduğunun farkındayız. Gaziantep Ticaret Odası, Sanayi Odası ve İhracatçılar Birliği ilin üç ayrı sivil toplum örgütü ve üçü de birbirinden bağımsız kuruluşlar. İhracatçılar Birliği, bence iyi gidiyor, Gaziantep ihracatta rekorlar kırarak, Türkiye’nin iki katı büyüyor. Sanayide de çok hızlı büyüyoruz. Ama İpek Yolu üzerinde olması ve ticarette çok daha farklı yerlere gelmesi gereken Gaziantep’in bu açıdan eksik kaldığını düşünüyorum. Arkadaşlarımızla fark edip, bir adım atmak istedik ve eleştirilerimize çözümler de ekleyerek öne çıkmaya karar verdik. Sorunları biliyoruz ve çözmeye talibiz. Gaziantep birlik, beraberlik, ticaret, samimiyet ve işbirliği kentidir. Bu güzel özelliklerimizi ticaret odamıza biraz daha yansıtmak amacındayız. Göreve gelmek için iki yıldan bu yana bir çalışma içindeyiz. Arkadaşlarımız bize inanıyor ve güveniyor. Lojistik, diğer bütün sektörlerle temas içinde olan bir sektör. Ticaret odamızda da durum böyle. Otomotivciden araç, petrolcüden yakıt alıyorsunuz; tekstilcinin, gıdacının yükünü taşıyorsunuz. Örneğin, ben işim gereği, dünyada ve Türkiye’de ticaret nasıl dönüyor anlayabiliyorum. Örneğin, Kazakistan’da yarı fiyatına buğday var ama lojistik maliyet pahalı olduğu için Türkiye’ye getirmeniz fiyatı yükseltir. Buradan, bir lojistikçi direkt analitik sonuca ulaşacağı için sektörün sorunlarına çok daha yakından çözüm bulabilir sonucunu çıkarabilirsiniz.
- Mevcut başkanın 22 yıldır görevde olduğunu söylüyorsunuz. Peki siz, neyi değiştirmeyi planlıyorsunuz? Çantanızda ne var?
Bizim temel amacımız ‘GTO’yu, odaya giden üye değil, üyesine giden oda yapmak’ olacak. Şu anda odayla ilgili çeşitli anketler yaptırıyoruz. İnsanların büyük çoğunluğu odayla ilgili soruya ‘Oda sorunlarla değil, sadece aidatlarımızla ilgilenir’ yanıtı veriyor. Bence artık bu algının kırılması lazım.
- Peki, siz nasıl bir oda düşlüyorsunuz?
Bizim seçimi kaybedip kazanma gibi bir saplantımız yok, önce ülkemiz ve şehrimiz kazanmalı. Ticaret odası üyeleri otellere gider yüzde şu kadar indirim alırdı. Bunu neden sahaya yansıtmayasınız? Kurumlarla ciddi anlaşmalar yapıp, toplu pazarlık gücünü kullanarak bu imkanları niye üyelerinize sunmuyorsunuz? Herkesin araç ihtiyacı ve herkesin bağımsız beğenisi olabilir. Ama böyle olunca herkesin aldığı fiyattan edinirsiniz. Fakat, siz gidip üyeleriniz için 500 araç pazarlığı yaparsanız, inanılmaz indirimler alabilirsiniz. Biz birlikten güç doğar anlayışına yürekten inanıyoruz.
Örneğin, ticaret odaları bankalarla anlaşma yapar. Bankaya benim odamın anlaşması ne kadar diye sorun size x rakam vereceklerdir. Peşinizden bir arkadaşınız gelsin, ticaret odası üyesi olmadan daha düşüğe bir işlem yapabilecektir.
- Anladığım kadarıyla içinde somut gerçeklerin olduğu bir buket hazırlayıp sunacaksınız oda üyelerine…
Kesinlikle. Bu projelerin hepsi hazır zaten. Daha da ötesi var: Biz Gaziantepliyiz. Şehrimizin fıstığı, kebabı, baklavası meşhur. Önünüze kargo poşetleri gelir, çeşitli kuruluşların reklamlarını görürsünüz. Bir kargo kuruluşuyla anlaşılır, reklamınızı poşetlere basar, Gaziantep’in tanıtımını yapar; ben de üye bilgilerimi onunla paylaşırım. İnsanlar vaat duymak değil, artık somut şeyler istiyor. Biz de somut gerçekler sunmaya hazırız.
- Görülüyor ki, siz dünden bugüne göreve talip olmamışsınız. Yılları içeren bir durum var ortada.
Doğru. Bu 10 yılı kapsayan bir duygudur. Çünkü, biz her yaptığımız işi düzgün ve başarılı tamamladık. Mesele, göreve talip olmak değil. Mesele, arkanızdan ‘evet doğru işler yaptılar’ dedirtmektir. Başkanlık koltuğu hem iş yükümü artıracak, hem de eleştiri oklarını üzerime çekecektir. Ama, önemli olan geride bir başarı hikayesi bırakabilmektir.
---------------------------------------------
Ağabey Özcan Bartık, formülü verdi…
Başarımızın sırrı: İlgi, bilgi sevgi
“Operasyonun başında ağabey Özcan Bartık var. 51 yaşındaki Özcan Bartık, kardeşi Eyüp Bey’den 6 yaş büyük. Yönetim Kurulu Başkanı olan küçük kardeşi Eyüp Bartık’ı ve geçmiş dönemi Özcan Bey şöyle aktarıyor: “Eyüp, okula gider okul çıkışı dükkana gelirdi. Dünya TIR Garajı biraz şehir dışındadır. Otobüs de gelmediğinden Eyüp KÜSGED’d gelir, oradan yaklaşık 5 kilometre her gün dağdan aşarak işe ulaşırdı. Çoğu zaman köpekler kovalamıştır. Çok enteresan şeyler yaşadık. O tarihlerde pistonun takımını Ankara, İstanbul 600 bine satarken, biz 150 bin liraya satardık. Askere gidene kadar beraberdik. 1996’da DAF, TIRSAN’a geçince Çetin Bey de bayileri olmamızı istedi. Nizip yolu üzerinde 12 bin metrekare alanda satış-servis ve yedek parça işine girdik. 2000 yılına geldiğinde de bu işlerin daha da ileriye gitmediğini fark ederek taşıma işine girdik. Organize’ye geliyorduk, filoların içinde hiç Antep aracının olmaması dikkatimizi çekmişti. Bu işin geleceği parlak deyip, 2000 yılında bir firmayı satın alarak 10 araçla işe başladık. Sistemimiz de doğru gidince, tercih sebebi olduk. 2003 yılında da DAF’ı tamamen bırakarak, uluslararası taşımacılığa yöneldik.
İş paylaşımı konusunda ben biraz daha teknik konulara yatkın olduğum için operasyonda kaldım. Eyüp ise satış ve pazarlamada başarılydı. Herkes iyi olduğu bölümde kaldı. İlgi, bilgi sevgi bu sizi başarıya götürür. Biz de her zaman kendimizi müşterinin yerine koyarak empati yaparız. Bu stratejimiz sayesinde de şu an bulunduğumuz noktadayız.”
-------------------------------------------------------------
Baba Abdulkadir Bartık’ın toplu filo alımlarına yorumu:
Eyüp, araç aldıkça içim yağ bağlar eskileri satınca canım sıkılır
Eyüp Bartık’ın babası Abdülkadir Bartık, 70 yaşını aşmasına karşın, her gün iki dirhem bir çekirdek işinin başında oluyor. Babası Ökkeş Bartık, tek kamyonuyla Gaziantep’ten Adana Fevzipaşa’ya, trene yük taşırmış. 90 kilometrelik bir mesafede 1936 model BMC kamyonuyla çalışırmış. Gerisini operasyonların yönetimini ağabey Özcan Bartık’a; yönetimi ise küçük oğul Eyüp Bartık’a bırakan Abdulkadir Bey’den dinliyoruz…
“Babam 1936 yılında şoförlükten başladı, sonra kamyon sahibi oldu. Biz de ilkokulu bitirdikten sonra muavinliğe başladık ve 17 yaşında şoför olarak babamızın yanında çalışmaya başladık. 1957’de ehliyet aldım, 1963 yılında da babamla ayrılarak başka bir kamyon aldım. O günün şartlarına göre çalıştık, 1966’da bir kamyon daha aldım. Özcan ile Eyüp yetişmeye başlayınca onlar da yanımda muavinlik etmek istediler. Ben de, ‘bu meslekte hayır yok, sizi şoför yapmayacağım, bir oto yedek parça dükkanı açacağım’ dedim. 1982 yılında Dünya TIR garajında oto yedek parça dükkanı açtım, ben de arabamla İstanbul’a gidip gelmeye devam ettim. Dönüşte de dükkana yedek parça alırdım. 10-15 yıl böyle sürdü. Çocuklar, ‘bırak artık geç otur ‘dedi. Biz de işi bırakıp, birkaç bayilik aldık. Bu arada DAF’ın satış acenteliğini üstlendik. Bir yılda 16 bayinin yaptığı satışı tek başımıza yaptık. Daha sonra ise merkezin sattığı arabanın üzerine çıktık. Bu arada TIR almaya karar verip, 10 araçla taşımacılığa başladık.
Aktif olarak her gün işe gider gelirim. Şu an sefere çık deseler yollara düşerim. Eyüp, büyük çaplı araç aldığında benim yüreğim yağ bağlar, o gün rahat yatarım. Ama eskileri satıyorum dediğinde canım sıkılıyor. Hiçbir zaman yanlış mı yapıyoruz kaygısı taşımam, Allah bizimle beraber.
Ticaret Odası adaylığına gelince, bana sordu, ben de ‘bu iş bizim işimiz değil’ dedim ama ‘arkadaşlar istedi, onları yarı yolda bırakamam’ dedi. Ben de hakkımızda hayırlıysa devam ettir, değilse yarı yolda bırak cevabı verdim. Çok iyi ilerliyor, Başkan olacağını tahmin ediyorum.
Buraya 1 kamyonla geldik. Bulunduğumuz binayı 2004 yılında açarken, gazeteciler ‘Siz bu büyüklüğe 1 kamyonla nasıl ulaştınız?’ diye sordular: ‘Ben de, bilmiyorum nasıl geldiğimi diye cevapladım.’ Gerçekten her şey Allah’ın yardımıyla hızla ilerledi.
Selçuk ONUR/LOJİSTİK EKİPMANLAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.