Atilla Yıldıztekin

Atilla Yıldıztekin

Küresel rekabet ve lojistik

Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Serbestleşen ve kolaylaşan uluslararası ticaret dünyanın her yerinde üretilen ürünlerin hızlı ve ekonomik olarak dünyanın her yerine taşınmasını ve tüketime sunulmasına olanak yaratmıştır. Pazardaki rekabetin ölçekleri büyümüş, oyuncuların sayısı artmıştır. Üretim teknolojilerini,n hızla değişmesi ve kolayca kopyalanabilmesi sonucunda  ürünler birbirlerine benzemiş ve kalite artık bir ayırıcı özellik olma vasfını yitirmiştir. Ürünlerin üretim teknolojileri, hammadde temin kanalları, iş gücü maliyetleri sermayenin maliyeti birbirlerine yakınlaşmış ve üretim fiyatının rakip ürünlerin altına çekilmesi zorlaşmıştır. Maliyetlerin birbirine çok yaklaştığı küresel pazarda rekabet etmek imkansız hale gelmiştir. İki önemli faktör satın alma kriteri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ürünlerin rafta bulunabilirliği ve satış fiyatları tercihlerde ayırıcı unsur olarak görünmektedir. Bu iki unsuru başarı ile sağlayan, uzun dönemde yönetebilen kurumlar lojistiklerini iyi yöneterek küresel rekabete dayanma şansını yakalamışlardır.   Lojistik üretilen ürünlerin içinden geçtiği tedarik zincirini yönetebilmek demektir. Bunu sağlarken müşterinin talebi olan Doğru Ürünü, Doğru Miktarda,Doğru Biçimde, Doğru Zamanda, Doğru Kaynaktan, Doğru Yolla, Doğru Fiyata temin edebilen kuruluşlar rekabet şansını yakalayabilmektedirler. Lojistiğin yedi doğrusu dediğimiz bu beklentilerin üretici kuruluşlar tarafından sağlanması mümkün değildir. Üretici firmalara hem hammadde, yarı mamul, ara mamul, hem bitmiş ürünlerin temini ve müşterilere ulaştırılmasını yönetmek amacıyla kurulmuş olan lojistik hizmet üreten firmalar (3PL’ler) bu hizmetlerini veriş kalite ve ölçeklerine bağlı olarak, kullandıkları yönetim sisteminin gücüne bağlı olarak hizmet verdikleri üretici firmalara pazarda rekabet şansı vermekte ve pazar paylarının artmasına, sürdürülebilir gelişmelerinin sağlanmasına destek vermektedirler. Tedarik zinciri sürecini doğru planlayan, doğru yöneten ve doğru kontrol edebilen kuruluşlar kurumlar arasındaki rekabette fark yaratabilmektedirler.   Ürünlerin birbirine benzediği, fiyat farklarının kalmadığı bir pazarda rekabet ancak rakiplerinden farklı bir ürün veya hizmet üretebilen kuruluşların varlığı ile sağlanabilmektedir. Farklılaşmayı yaratan da pazardaki rekabetin baskısıdır. Rakip firmalardan daha farklı olarak müşterin ilgisini çekmeye çalışan kuruluşlar araştırma geliştirme (ARGE), yeni ürün yaratabilme çalışmaları yapmak zorundadırlar. Bu da ürünlerin kalitesinin yükselmesine, daha kolay bulunabilen, kullanışlı, çok amaçlı ürünlerin geliştirilmesi için bir baskı olmakta ve bu rekabetten kaçmayarak pazarda kalmaya karar veren firmalara bir avantaj olarak geri dönmektedir.    Türkiye ARGE’ye, yeni ürün yaratmaya, farklılaşmaya dönük çalışmalarda gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmaktadır. Otomotiv, beyaz eşya, kahverengi eşya dışındaki ürünlerde lojistiğin avantajını kullanmamakta kopyalama metodu ile yapılan üretimden elde ettiği ürünleri düşük ücret, kayıt dışı ticaret, haksız teşvikler ile daha ucuza mal edip ucuz fiyata iç tüketime ve dış pazarlara sunmaya çalışmaktadır. Bu ürünleri çok daha ucuza mal eden ülkeler karşısında da rekabet şansını kaybetmektedir. Teknoloji üretmeyen, fikir geliştirmeyen bir ülke olarak rekabette bir şansımızın olmayacağı kesindir.   Türkiye her yıl artan dış ticaret hacımı ile gelişen bir ülke görüntüsü vermektedir. Milli gelirimizin artmasına karşılık hala tüketim artmamıştır. Ülkemizin kuzey batısı ülke ölçeklerine göre üretebilmekte ve tüketebilmekte ancak doğusu henüz Afrika ülkeleri seviyesinde tüketimden pay almaktadır. Küresel rekabetten pay alınabilmesi için küresel ölçeklerde üretim yapan ve bu ürünleri küresel olarak dağıtabilen kuruluşlara ihtiyacımız vardır. Bir kaçı dışında küreselleşmiş Türk markası yoktur. Buna karşılık yüzlerce yabancı marka marketlerimizde raf almaktadır. Üretimin şirket birleşmeleri, yabancı sermaye destekleri ile büyümesi, milli gelirin artması ve iç tüketimin yaygınlaşması sonucunda kurumlarımız küresel rekabete ayak uyduracak hale gelecektir. Şu anda rekabet sırasında bir kaş sıra yukarı çıktığımızı ama henüz çok altlarda olduğumuzu bilmekteyiz.

Bu yazı toplam 2012 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.