Dr. Kerem Şahinboy
Munzam Ancak Muntazam Değil
Dünyanın birçok çağdaş ülkesinde olmasa da, Türkiye'de ticaret erbabının kendi işiyle ilgili bir ticaret odasına üye olması mecburidir. Bu ticaret odasına da bir aidat ödenir ki, üye olunan oda giderlerini karşılayıp hizmet verebilsin. Buraya kadar bir itirazımız yok. İtirazımız olan konu munzam aidat ve birden fazla ticaret odasına kayıt olunması başlıklarıyla ilgili. İstanbul'da yerleşik, deniz taşımacılığı yapan bir işletmenin İstanbul Ticaret Odası'na üye olması zorunlu ancak bu yeterli değil; Deniz Ticaret Odası'na da üye olmak zorunda. Hata ayrıca ihracatla iştigal ediyorsa üstüne bir de ihracatçılar birliğine üyelik yapması lazım. Neden?
Bu odalar, tüccardan sabit bir üyelik aidatı almanın yanında, bir önceki sene gerçekleştirdikleri ciro (kâr desek daha doğru olacak) üzerinden de munzam aidat adı altında görece çok daha yüksek, yüz binlerce liralık ek aidatlar alıyorlar. Niçin?
Tüccar, ticaretini yapıp kazanç elde ettiğinde devletçe vergilendiriliyor, bir de odalar tarafından munzam aidat adı altında 'paketlenmiş' bir haraç ödemek zorunda mı? Odalar, zaten verdikleri en ufak bir A4 çıktısı için bile ücret kesiyorlar, ücretsiz bir hizmetleri yok, tüccarın kazancıyla ne ilgileri olabilir?
Bu konuyla ilgili meslektaşlarımız oldukça şikayetçi. "Bir munzam aidatı İTO'ya ödüyoruz, benzerini ikinci defa Deniz Ticaret Odası'na da ödüyoruz. Ayrıca bir de standart aidat ödemesi yapıyoruz. Yetmedi, bir evrak talep ederseniz onun için de ayrıca ödeme yapıyorsunuz." diyerek rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Odalar, ticaretlerini "bol kaymaklı" kurgulamış ve yasayı da arkalarına almışlar belli ki.
Konuyla ilgili 5174 sayılı kanunun, 6nci maddesi, "...üyelerin munzam aidatı, bütün şubelerden elde ettikleri gelir veya kurumlar vergisine matrah teşkil eden ticarî kazanç veya ticarî bilanço kârı üzerinden hesaplanır." diyor. Benim kârımdan ticaret odasına ne arkadaş?
Diğer yandan, odaya üye olan tacirlerce şu söylenebilir, "Tamam, munzam aidat verelim ama en azından vergiden mahsup edelim." ancak bu konuda da beklentiler karşılanmıyor. Gelir İdaresi Başkanlığı, 15.11.2023 tarih, E-38418978-125[08-2023/40] sayılı görüşünde "Bir masrafın genel gider adı altında gider yazılabilmesi için, gelirin elde edilmesi için yapılmış olması, masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması, masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir. " diyor ve devam ediyor;
"Bu hüküm ve açıklamalara göre Şirketiniz tarafından …..'a ödenen aidatların, faaliyetlerinizin yürütülmesi ve kazancın elde edilmesi adına ilgili Kanun veya ikincil mevzuatlar kapsamında zorunlu bir harcama olmaması nedeniyle, söz konusu aidat ödemelerinin safi kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. " diyerek konuyu bağlıyor.
Bu açıklamayla, munzam aidat ve türevlerinin faaliyetlerin yürütülmesi ve kazancın elde edilmesi adına bir zorunluluk olmaması sebebiyle gider hüviyetinin olmadığı ifade edilerek konunun önü kapatılmış.
Peki şu örneği versek nasıl yorum yaparsınız? Bir denizcilik işletmesi (bir forwarder, nakliyeci..vb) gümrüklerde tescil işlemlerinde kullanacağı BİLGE şifresini yenilemek veya yenisini talep etmek istesin. Bu durumda gümrük idareleri sizden oda kayıt yazılarını da talep edecektir. Bir başka ifadeyle bu şifreye sahip olmadan ticaretinizi yürütemeyecek ve şifreyi almak için oda üyeliğinizi belgelemeniz gerekecektir. Oda, üyeye aidat borcu olması durumunda belgeyi vermeyecektir. Bu açıdan, konu harcama, fiilen zorunlu bir gider kalemidir ve birinden birinin mutlaka önünün açılması gerekmektedir. Bunlar;
a. Tek bir ticaret/meslek odası üyeliğinin yeterli kılınması,
b. Munzam aidat adı altında alınan ve üyenin hangi faydasına olduğu belli olmayan masrafın iptali,
c. Alınmasına devam kararı verilecekse, gider olarak kabul edilerek vergi düşümü olanağının yaratılması.
Munzam aidat mağduru firmaların odalarca icra takibine uğradıkları durumlar dahi söz konusu. Bu süreçlerle ilgili Anayasa Mahkemesi'nin de 1972/61 kara sayılı yorumu, munzam aidat uygulamasının yasal olduğu yönünde ancak, karar tarihi 1972 ve o devirde odalara verilen görevlerin neredeyse tamamı bugün e-devlet teknolojisiyle, çevrimiçi imkanlarla dijital olarak yerine getirilebilir hale geldi. Anayasa Mahkemesinin 2013 (28829 sayılı) kararı da munzam aidat konusunda ticaret odalarının sırtını sıvazlar şekilde. Benzer kararlar farklı tarihlerde de mevcut.
İTO'ya üye bir şirketin sermaye ve öz varlık toplamı 1 milyon TL'yi aşıyorsa, yıllık oda aidatı 3000 TL (2024 rakamı). Ticaret Bakanlığı'nın 15.12.1997 tarihli, 70133 sayılı genelgesinde, munzam aidatın yıllık tavan tutarının en fazla 10 katı (Günümüz hesabıyla 30000 TL) olabileceği belirtilmiş. Sonrasında, nedense bu karar değiştirilerek oran brüt asgari ücrete uyarlanarak günümüzdeki haliyle iki yüz bin TL'nin de üzerine çıkarılmış. Literatür, munzam aidat mağduriyeti yaşayan birçok şirketin açmış olduğu davalarla dolu. Belli ki bu konu tacirlerimizin de zoruna giden bir seviyede.
Devlette kurumun kimlik numarası vergi numarasıdır. O numara sayesinde firmanın tüm seceresine ulaşabilirsiniz. Mükellef, vergisini devlete ödüyor. Vergi tahsilatı sırasında (Örneğin kurumlar vergisi) devlet mükellefi nasıl kolayca buluyorsa ve tahakkuk eden tutarı tahsil ediyorsa hizmet vereceği zaman da benzer bir kolaylıkla şirketlerin talebini karşılamalı. Mükellefin devletle bir işi olduğunda "Git bana ticaret odası faaliyet belgesi getir. Yetmez bir de deniz ticaret odası kaydı getir, o da yetmedi vergi dairesi yazısı ekle, altında bir de sicil gazetesi ile ortakların ikamet bilgileri olsun." demenin ne anlamı var; sende vergi numaram var, tüm sistem elinin altında, bakarsan görebilirsin. Merhum Aziz Nesin'in "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" isimli kitabında olduğu gibi, dün vergi ödediğim devlet bugün benim yaşadığımı kanıtlamamı başka kurumların tesciline ihtiyaç duyarak talep ediyor. Bu durum garip değil mi?
Gelirimi devlet vergilendirecekse, kâr ettiğim tutara oda ve birlikler neden şerh koyabiliyor? Madem öyle, vergiyi de odalar tahsil etsin, ardından aranızda paylaşın. Kurumlar vergisi %25 mi, %26 mı adını koyalım, hesabımızı bilelim.
Durum Avrupa Birliği'nde nasıl işliyor diye merak edenler olabilir. Almanya'da KOBİ'ler için ticaret odası sabit üyelik ücreti yaklaşık 200 Avro olup, AB'nin en yüksek munzam aidat uygulaması, üyenin yıl sonu kârından %0,3 (binde üç) kesintiyle bu ülkededir. Bizde ise rakam binde 5. Gözünüze ufak görünmesin, % 2,5 ila %5 kâr ortalamasına sahip bir endüstride, nakliyeciler için kazançlarının onda biri demek...Almanya'dan sonra Fransa ve İtalya geliyor. Buna rağmen İspanya'da rakam genellikle 1000 Avro'yu geçmiyor.
İrlanda’da ticaret odaları isteğe bağlı üyelik sistemi ile çalışır ve sabit aidatlar vardır. Kazanç veya kâr üzerinden alınan bir ek aidat sistemi bulunmamaktadır. Belçika'daki ticaret odaları sabit yıllık aidatlar üzerinden çalışır ve şirketlerin kârlarına göre ek aidat alınmaz. Munzam aidat gibi bir uygulama bulunmaz. Hollanda’da (KVK - Kamer van Koophandel) ticaret odası üyeliği zorunlu olsa da, sabit yıllık aidatlar alınır. Gelir ya da kâr üzerinden ek bir aidat (munzam aidat) sistemi yoktur. İspanya'daki ticaret odalarına üyelik ve aidat ödeme zorunluluğu 2010 yılından itibaren kaldırılmıştır. İsteğe bağlı üyelik sistemine geçildiğinden, ek gelir veya kâr üzerinden alınan bir munzam aidat uygulaması bulunmamaktadır.
Dünya genelinde munzam aidat olarak bilinen, şirket kârlarına veya gelirlerine dayalı ek aidat uygulaması Türkiye'ye özgü bir sistemdir ve diğer ülkelerde yaygın olarak görülmez. Odalar, üye bir şirketin munzam aidat tutarı üye olduğu odalarca tanzim edilerek tahsil edilir, (örneğin 100 TL munzam aidatın 50 TL'si X Ticaret Odasına, 50 TL'si Y Ticaret odasına) deseler de yüz binlerce liralık aidat tutarları bir tek ülkemizde tahsil edilmektedir.
Diğer ülkelerde ticaret odalarına üyelik zorunlu olsa bile aidatlar sabit ücretler üzerinden belirlenir ve genellikle şirket büyüklüğü, çalışan sayısı ya da sektöre göre farklılık gösterir.
Arı kovanına çomak sokuyoruz, farkındayım ancak durum eleştiri kaldıran bir hal almasaydı biz de sesimizi çıkartmayacaktık. Şu anda ticaret odalarının sunduğu faaliyetlerin tamamına yakının e-devlet üzerinden, elektronik ortamda sunulmasının mümkün olduğunu da kabul ederek, ticaret odalarının işlevselliğini de başkaları araştırsın. Belki tüccarın omuzlarından birkaç kilogram ağırlık da onlar kaldırmış olurlar.
Konuyu bağlayacak olursak, TOBB'un şemsiyesi altında yer alan ticaret odalarının müteşebbislerimiz için oluşturduğu mali yük hafifletilmelidir. Ticaret odasına kayıt olma zorunluluğu kaldırılmalıdır. Hele ki bizim ülkemizdeki gibi, birden fazla odaya kayıt şartı artık tarih öncesinde kalmıştır.
Hatta şöyle bir iddiada bulunayım, üye olma zorunluluğu kaldırılsın, ticaret odalarının, ihracatçı birliklerinin üye sayısı %90 azalır. Bu tip oda, dernek, birlik üyeliklerinde gönüllülük esas alınmalıdır. Kendi bürokratik oligarşimizi devşirmeyelim, aksine bu tip hamaliyelerden kurtulalım.
Bunca ödemeye karşılık üyenin hangi hizmeti aldığı sorusunu da değerli okuyucularımın vicdanına ve sorgulamasına bırakıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.