"Okyanusu tekneyle geçmek çok şahane olur"
Türk edebiyatının ünlü isimlerinden Recaizade Mahmut Ekrem, 'Araba Sevdası' romanında İstanbul'daki Batı hayranlığını, lüks hayata olan özentiyi anlatırken...
Türk edebiyatının ünlü isimlerinden Recaizade Mahmut Ekrem, 'Araba Sevdası' romanında İstanbul'daki Batı hayranlığını, lüks hayata olan özentiyi anlatırken faytonu yani arabayı önemli bir klişe olarak kullandı. Bugünün 'araba'sı olan otomobiller ise daha çok önemli bir ulaşım aracını temsil etse de halen hayatın konforlu bir yanını çağrıştırıyor. İşte bu yüzden geçmişte olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da insanların en çok satın almak istediği 'üç şey'den biri olmaya devam edecek. Dahası, birçok yeni lükse rağmen iş dünyasının zirvesinde bulunanların da heyecanları ve tutkuları arasında olmayı sürdürüyor.
İş dünyasından önemli isimleri daha çok otomobilleriyle, hobileriyle ve özel hayatına ait hedefleriyle tanıyacağımız 'Araba Sevdası'nın ilk konuğu Bayraktar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar. Citroen, Subaru, İnfiniti, Yokohama markalarının temsilciliğini yapan grubun yan sanayi şirketleri ve gayrimenkul alanında da faaliyetleri bulunuyor. Mustafa Bayraktar, aynı zamanda 53 uluslararası markayı temsil eden Otomotiv Distribütörleri Derneği'nin de başkanlığını yapıyor. İşinin önemli bir kısmı otomobil dünyasının içinde geçen, bir dönem amatör şekilde ralli yapan Bayraktar, söz konusu işadamlığı olduğunda Kayserili yönü 'ağır' basanlardan. Zaman'a konuşan Mustafa Bayraktar, bu noktada özellikle yeni sermaye sahibi olan, genç girişimcilere örnek bir cümle sarf ediyor: "Yaptığın işi sevmen lazım ama yine de işe iş olarak bakmalısın. Büyük hayallerle atlamamak lazım. Kâr ediyorsan yapmalı, değilse kâr edebileceğin bir alana kaymalısın."
13-14 yaşından itibaren babası Hüseyin Bayraktar'ın Taksim'deki yedek parça dükkânında ticareti öğrenmeye başlayan Mustafa Bayraktar, cuma günleri buradan Sirkeci'ye gidip elinde para çantası ile tahsilat yaptığını, para saymayı o yıllarda öğrendiğini belirtiyor. Daha sonra bankacılık okuyan ve master yapan Bayraktar, tam zamanlı ilk iş olarak da bankacılıkta çalışmış ve "Müşteri kimdir nasıl konuşulur"u da orada öğrenmiş. Doysan isimli şirkette hamyağ, rafine ayçiçeği yağı ticaretini öğrenen Bayraktar, Galeria, Carousel gibi AVM'lerle de alışveriş merkezi işini tanıdığını belirtiyor. Grup içinde halen gayrimenkul yatırımı üç ana işkolundan biri olmaya devam ediyor.
Mustafa Bayraktar için otomobiller iş kısmı bir yana, önemli tutkulardan biri. Ailenin varlıklı olması çok küçük yaşlardan itibaren otomobillerin içinde olmasını sağlamış. 5-6 yaşlarında iken ailede hatırladığı ilk otomobiller, dedesine ait olanlar. Bir Mercedes ve kahverengi bir Peugeot station wagon otomobil. Babası Hüseyin Bey'in Buick Regal'i de ilk binilen otomobiller arasında. "O yıllardaki genel eğilimin aksine Amerikan otomobiline özel ilgim olmadı, halen de yok." diyen Mustafa Bayraktar, babasına ait iki eski otomobilin halen holdingde korunduğunu anlatıyor: "Eski bir Mercedes var, bir de 1950'li yıllara ait eski bir Citroen. Satalım dedim, 'Yıllık vergisi çok değil' diye satmıyor. Yılda 5 bin Euro vergisi olsa bu kadar elinde tutar mı? İşte bu yüzden Türkiye'de yaşlı çok araç var."
ZEVK İÇİN TRAFİĞE DEĞİL, SEYAHATE ÇIKILIR
Büyük şehirlerde yaşayanlar için otomobiller artan trafik yüzünden bazen 'sevimsiz' hale gelebiliyor. Pek çok işadamı yöneticinin otomobilini şoförü kullanıyor. Mustafa Bayraktar, 'Zorunlu olmadıkça arka koltuğa oturmam.' diyenlerden. Ama iş-ev arası mesafenin İstanbul şartlarında çok yakın olduğunu da işaret eden Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürüyor: "İşadamı olmasanız da zevk için yola çıkılır, seyahat edilir ama trafiğe çıkılmaz. Otomobiller en nihayetinde ulaşım ihtiyacını karşılıyor. Hafta içi şu aralar Infiniti M sedan kullanıyorum. M serisi gibi 3 litrelik güçlü bir aracın keyfi ayrı, güçlü otomobilleri severim. Büyük bir kuvvete hükmedebilmek, kontrol edebilmek güzel. Hiç ata binme hevesim olmadı ama sanıyorum ata binmek de öyle bir his veriyor. Hafta sonları Citroen DS3 Racing'e biniyorum. Tıpkı ralli otomobili gibi."
Hayatında hobilere önem verdiğini ve bu amaçla her türlü spora 'bulaştığını' belirten Mustafa Bayraktar, tenis oynadığını, kayak yaparken dizini sakatladığını, üniversite yıllarında ise motosiklete merak saldığını dile getiriyor. Şu sıralar sağa sola daha kolay gitmek için yeniden motosiklete ilgi duymaya başladığını anlatan Bayraktar, asıl tutkusunun ise yelken olduğunu kaydediyor: "Önce işin teorisini anlamam lazım. Deniz ehliyetim var, yelken kursuna gittim. Yelken yarışlarına katılmayı düşünüyorum. Tekne almak lazım, bakıyorum. Türkiye'den İtalya'ya gitmek ilk hedefim. Ardından ise Atlantik Okyanusu'nu geçmek istiyorum. İspanya'dan Karayipler'e gitmek ekiple tam bir ay sürüyor. Uzaya gidilse gitmek isterim ben de."
Memduh TAŞLICALI-ZAMAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.