'Uzay gemisi bile yapabiliriz'

'Uzay gemisi bile yapabiliriz'

Grubun ana şirketi İdeal Teknoloji 2000 yılında kurulmuş. Kendi mühendislik güçleriyle teknoloji geliştirip, küresel ölçekte bir firma olmayı amaçlıyor....

Grubun ana şirketi İdeal Teknoloji 2000 yılında kurulmuş. Kendi mühendislik güçleriyle teknoloji geliştirip, küresel ölçekte bir firma olmayı amaçlıyor. İdeal Teknoloji’nin altında 5 şirket var: İmarine, İkon, Arvento, İenerji ve İleri Tarım Teknolojileri. Tamamının ortak hedefi ise, küresel ölçekte lider teknolojiler geliştirmek.

İmarine, Klas B’yi yarattı

İdeal Teknoloji, deniz elektroniği konusunda yatırım yapan firmaların başında geliyor. Önceleri karadaki araç takip sistemlerinin deniz araçlarına adaptasyonu ilkesinden yola çıkmışlar. İlk olarak İDO’nun şehir hatları ve daha sonra da, Turyol’un motorlarında başarıyla test etmişler. Denizcilik Müsteşarlığı, 2005 yılında Türkiye’nin önde gelen 60’a yakın elektronik firmasını çağırmış ve otomatik tanımlama sistemi ile ilgili bir çalışma yapmalarını istemiş. Katılan firmaların ilk sorusu ‘Kamu, bize neyi garanti ediyor?’ olmuş doğal olarak. Yanıt olarak da, kamunun hiçbir şey satın almayacağı, sadece bu yönde mecburi bir kullanıma geçeceği yolundaki regülasyonu önceden bildirdiği, özel sektör şirketlerinin de konuyu böyle algılamaları açıklanmış soranlara. Yani, aslında kamu algılayabilene bir fırsatın duyurusunu yapıyormuş:“Hazırlığınızı yapın kazanın!”

Denizdeki işleyişin de aslında karadakine benzer bir yapıda olduğunu söylüyor Ejder Varol. Mobil unsurların hareket bilgileri karada GPRS yoluyla aktarılırken, denizde bu işlem, VHF radyo ile yapılıyor. Bir de denizde sıkı sıkıya uymanız gereken tanımlanmış kurallar bulunmaktadır. Uluslararası normların öngördüğü, SOLAS’a tabi gemilerin kullandığı Klas A’dır. İdeal Teknoloji ise sadece karasularımızda kullanılan Klas B’yi geliştirmiş. Üstelik, bunu Denizcilik Müsteşarlığı’nın tüm ek taleplerini de dikkate alarak bir terzi titizliğiyle yapmış.

Trafiği sadece izlemiyor, yönetebiliyor

Klas B uygulamasının 3 önemli özelliği var. Birincisi, dünyadaki en yaygın uygulamalardan biri. Yani, uygulama bütün aşamalarıyla devreye girdiği zaman 10 bine yakın deniz aracı kullanıyor olacak ki, bu da dünyadaki en kapsamlı uygulamalardan biri olarak öne çıkıyor. İkinci farklılığı da şu sözlerle açıklıyor Ejder Varol: “Otomatik tanımlama sistemi bütün dünya denizlerinde sadece trafiği izlemek amacıyla kullanılır. Oysa, Türkiye’de eklenen on ilave özellik ile trafiği izlemekle kalmaz, aynı zamanda yönetirsiniz. Bu ilave özelliklerin bazıları, ilgili uluslararası normların bir kısmını zorlar nitelikteydi. Örneğin, Klas B’nin yayın gücü 2 watt olarak tanımlanmıştır. 2 watt yayın gücü de bize 8-20 deniz mili arasında bir teorik menzil yarıçapı verir. Bu da Marmara’da sefer yapan bir deniz aracının izlenemeyeceği anlamına gelir. Yayın gücü olan 2 watt’ı artırırsanız da kural dışına çıkmış olur ve kalabalık alanlarda başka sıkıntılara yol açabilirsiniz. O nedenle ilave özellikleri uluslararası standartları ezmeden onları tamamlayacak bir şekilde geliştirdik. Bizim geliştirdiğimiz Transponder cihazı, liman bölgelerinde 2 watt ile başlar. Belli bölgelerin dışına çıktığında ise, ilgili kıyı istasyonunun talimatıyla veya bulunduğu coğrafi durumu kendi saptayarak yayın gücünü artırır, başka bir limana geldiğinde ise yine 2 watt’a döner. Bu yapılan dünyada bir ilk. Cihaza eklenen ilave özellikler ve kullanım şekli dolayısıyla bütün dünyada ilgiyle izleniyor.”

 185 deniz fenerini rehabilite etmişler

Deniz elektroniği alanında yüzde 100 dışa bağımlı bir ülke iken, standartları oluşturan ülkelerden biri konumuna geçtiklerini kaydeden Varol, “Kıyı Emniyeti’nde gerçekleştirdiğimiz projede 185 feneri modernize ettik. Ayrıca, flaman ampullü, yüksek enerji tüketen seyir yardımcılarının tamamı güneş pilleriyle beslenen LED temelli deniz fenerleriyle değiştirildi. Ayrıca, bunların tamamı da AIS seyir yardımcısına dönüştürüldü. Fenerlerin daha önce yalnızca ışıkla verebildiği bilgiler, radyo mesajı ile verilir hale geldi. Dolayısıyla fenerlerin etkinliği 5 misli artırıldı. Bu proje de, şu an dünyadaki en düşük güç tüketimli AIS atonlardan biri konumunda. Sistemlerin tamamına uzaktan erişilebilir ve kontrol edilebilir durumdadır” açıklamasını yaptı.

“İstediğimiz sadece eşit rekabet koşulları”  

Deniz trafik kontrol sistemlerinin etkin olabilmesi için yaygın olması gerektiğini ifade eden Ejder Varol, “Yaygın olması için de yerel özelliklerin tamamını adapte edebilmeli ve ucuza mal edebilmeliyiz. Bütün bunlar da ürünün yerli olmasını gerektirir. Lockhed Martin’in kurduğu VTS modelinin kabulü 4 yılda gerçekleştirildi. Yine yabancı bir üretici tarafından kurulan AIS tedarikçisi firmanın aradan 4 yıl geçmesine rağmen kabulü hala tamamlanamadı. Çünkü, sisteme yerel fonksiyonu uyarlamakta sorun yaşadılar. Dolayısıyla burada 10 misliden daha fazla bedel ödediğimiz gibi, 10 misliden fazla da zaman kaybettik. Doğrusunu isterseniz de 1/10 oranında da performans alıyoruz. Bunlar yaşayan sistemler, yeni özellikleri uyarlayabiliyor olmanız lazım. Yani, birisinin mutfakta olması gerekir. Biz bu teknolojinin tamamına sahibiz. Kar da ederiz. Yine de onda bir fiyatına mal edebiliriz. Üretimin en az yarısı o işin fikri mülkiyetine ödenir. VTS’in dünyadaki üreticisi yaklaşık 10 adet. VTS proje adedi de 10 civarındadır. Eğer biz dünyada tercih edilen bir deniz elektroniği üreticisi olacağız iddiasıyla yola çıkıyorsak, kendi ülkesinde bu tür referanslara sahip olmayan bir firmayı dünyanın hiçbir yerinde ciddiye almazlar. Burada bir açmazla  karşı karşıyayız. Biz pek çok açıdan dünyada ilk, tek, öncü; kanıtlanmış teknoloji ürettik; yaptık yapıyoruz. Ama bilinmez bir sebeple kendi ülkemizde hiçbir imtiyaz, hiçbir özel muamele beklentimiz olmamasına karşın, eşit rekabet koşullarına sahip olamıyoruz. Ticari teklifimizi ileteceğimiz ihaleye bırakın alınmamızı, başvurumuz bile engellenebiliyor. Engeller için çeşitli yöntemler bulunabilir, ‘başvurduğunuz proje konusunda 3 referans getirmeniz gerek’ derseniz işi doğmadan öldürürsünüz Eğer bir Türk şirketi, yabancı üretici ürününün yarı özelliğini iki katına öneriyorsa, sadece yerli olduğu için tercih edilmemeli. Eğer, Türk ya da yabancı üretici küresel ölçekte rekabet edecek ürün geliştirememişse, bu onun zaafıdır ve tercih edilmiyor olması için yeterlidir. Pahalı bile olsa yerli üretici tercih edilsin deniyor. Bence, hayır edilmesin! Eğer ürünü daha gelişmiş ve ucuza üretemiyorsa yanlış yerdedir” sözleriyle anlatıyor kırgınlıklarını…

LRIT maliyetlerini 1/5 azaltacak projeyi TÜRKSAT’a sunduk

Gemilerin Uzak Mesafeden Takibi Sistemi (LRIT) uygulamasında da oldukça yol aldıklarını ifade Ejder Varol, “LRIT maliyetlerini beşte bire kadar düşürecek projeyi TÜRKSAT’a sunduk. Yerli katkı oranını da artırdık. TÜRKSAT kendi mutfağında uygulama yazılımı katmanını geliştirdi. Bizim önerdiğimizde INMARSAT terminalleri kullanılacak. Türk bayraklı ticari filomuza çok ciddi bir satın almanın yanı sıra, çok ciddi de bir işletme maliyeti getirecek. Çünkü, INMARSAT C kullanımı için armatörün o uydu operatörlerine her ay ciddi paralar ödemesi gerekir. İlaveten uyduya da devlet para öder. Bu maliyetleri beşte bire düşürecek alternatif bir teklif önerdik TÜRKSAT’a. Farklı bir uydu sistemini AIS ile entegre kullanacağız. Çünkü, çok basit tespitlerimiz var. Ticari filomuzun önemli bir kısmı Türk karasularında iken, bu gemilerin tamamında bazılarında Klas A, bazılarında Klas B olmak üzere otomatik tanımlama sistemi de var. Bunların Türk karasularındayken uydudan mesaj göndermesini engelleyip, boşu boşuna uydu operatörüne para vermeyelim. İkinci olarak da, daha ucuz tarife alabileceğimiz Globalstar adlı uyduyu kullanmaktı. Üçüncüsü ise, cihazların tamamını yerli yapabiliriz. Tüm bunları ilave ettiğimiz hibrid teknolojisiyle çok ciddi maliyet avantajları sağlanabilir. TÜRKSAT, projemizi inceliyor. Azerbaycan’da gerçekleştirdiğimiz projeyi de kanıt olarak koyduk. Sistem şu şekilde çalışıyor: Bu gemiler 70-80 millik AIS kapsama alanındayken uyduyu susturuyor; haberleşmeyi AIS üzerinden sağlıyor. Kapsama alanının dışına çıktığında ise AIS haberleşiyor olmak zorunda. İlaveten uydu yayınını devreye alıyor. Bu, bir Türk şirketinin yabancı ülkede gerçekleştirdiği ilk deniz elektroniği projesidir” diyor.

“Uzay gemisi yapabilecek yetkinlikteyiz”

Dijital takograf ya da ruhsatların elektronik hale getirilmesi gibi pek çok çalışmayı prototip aşamasına getirdiklerini belirten Varol, “Teorik olarak uzay gemisi yapabilecek yetkinlikteyiz. Bütün ihtiyacımız olan zaman ve para. Bir ürünün prototipini yapmak, o AR-GE’nin tamamını hayata geçirmiş olmaktır. Kullanıcı, ihtiyacını tanımlar. Buna cevap verecek mühendislik firması, şartnamede tanımlanan sistemi şu prototip maliyetle, şu teknik özelliklerle teslim etmeyi taahhüt ederiz’ denir. Ön ödeme koşulları belirlenir. Çalışma bu şekilde yapıldığı sürece hiçbir sorun çıkmaz. Ama, bizim en çok karşılaştığımız talep ‘sen bunu bir yap, bakalım’ oluyor. Ben bunu yaptığım zaman, öngörülen ticari bağlantıyı yapamazsam o zamana kadar harcanan son derece pahalı yatırım ve enerji boşa gider. Eğer, biri çıkıp ‘size 3 yıl zaman, şu kadar da bedel bana uzay gemisi yapın’ derse, hiç ön ödeme istemiyoruz. Sadece o sistem tamamlandığında hayata geçirebileceğimiz bir ticari ilişkiye dönüşebileceğine emin olmamız yeterli” sözleriyle anlatıyor üretimdeki iddialarını…

Yüzde 100 Türk “Arvento” araç takibi pazarının lideri

İdeal Teknoloji Grubu’na bağlı Arvento’nun ilk göz ağrıları olduğunu söyleyen Ejder Varol, 1997 yılında hayata geçirdikleri firmanın kısa sürede sektör liderliğine oturduğunu söyledi. Varol, şöyle devam etti: “Türkiye’de yüze yakın araç takip sistemi çözümü sunan şirket var. Ama, en yakın rakibimizden açık ara öndeyiz. Grubun ‘lider’ sözcüğünü en çok hak eden şirketi Arvento. Kamudaki pazar payı yüzde 90, özel sektördeki pazar payı ise yüzde 50’nin üzerinde. Yirmiye yakın ülkeye ihraç ediliyor ve yüzde yüz Türk mühendislerinin geliştirdiği bir ürün. Arvento merkezi Ankara’da olan bir şirket. Türki cumhuriyetlerin tamamına ve 20’ye yakın ülkeye ihrac ediyoruz. Altı ayrı mobil terminal ürünümüz var. Birçok öncü projeyi hayata geçirdik.”

Sağlık Bakanlığı ambulansları Arventolu

Sağlık Bakanlığı’nın 80 ilindeki tüm ambulanslarda Arvento sistemlerinin olduğunu söylüyor Ejder Varol. Ambulans istemek üzere aranılan santrallerin yazılımı da şirketin çözüm ürünleriyle donatılmış. Ambulans isteyen kişinin konumu, en yakın ambulans, ambulansa iş emrinin atanması, ambulansın hastayı alacağı merkeze yönlendirilmesi, uygun hastaneye yönlendirilmesi süreçleri kayıt altında ve sistem tarafından yapılıyor. Sistem her ilde bağımsız işliyor ve Ankara merkezden de tüm operasyonlar izlenebiliyor.

 Orman Bakanlığı da Arvento’ya emanet

Orman Bakanlığı, Türkiye’deki en kapsamlı araç takip projelerinden biri olarak gösteriliyor. Yangın anında başlangıç noktasının acilen haritaya aktarılması, en yakın su rezervlerinin saptanması, civardaki araçların nerede olduğu, o araçların ne şekilde müdahale edebileceği gibi bütün sevk ve koordinasyon Arvento Araç Takip Sistemleri tarafından yapılıyor.

Tüm kamyon hareketleri kayıt altında

Gümrük Müsteşarlığı için yapılan proje de, kamyonların tepesine tamamen otonom, sökülmesi mümkün olmayan mıknatısların yerleştirilmesi esasını kapsıyor. O TIR ya da kamyonun sınırlarımız içindeki tüm hareketleri izlenebiliyor. Pratik olarak sökülmesi mümkün olmayan ama söküldüğünde de merkezin hemen haber aldığı bir uygulama.

Sistemde hataya yer yok

Arvento’nun Ünilever için yaptığı ürün ilgimizi çekti: Sistem bir uzaktan kontrol ve yönetim cihazı olarak çalışıyor. Sıcaklık belli bir seviyenin altına düşerse şoförü uyarıyor. Şoför uyarıyı dikkate almadı, bu defa merkez uyarılıyor. Isı artışı devam eder, gerek şoför tarafından gerekse de, merkezden bir müdahale gelmezse, doğrudan soğutucu çalışıyor. Bütün araçlar depolarla temas halinde. Sistem, süreç kontrol üzerine çalışıyor. Sadece aracı takip etmekle kalmıyor. Aracın bakım zamanının geldiğini, sigortasının geçmiş olduğunu; geçmişte şu kadar az ya da fazla yakıt tükettiğini, şunu yapıp bunu yapmamanız gerektiğini de söylüyor.

Acil durum müdahale cihazı hayat kurtarıyor

Arvento’nun Türk mühendisleri mini bir cihaz geliştirmişler. 10’a yakın kullanıcı grubunu kişisel olarak izlemek mümkün. Örneğin, dünyada 25 milyon Alzheimer hastası yine aynı miktarda evde hayvan besleyen kişi var. Okul öncesi çocukların evde emniyet açısından izleniyor olmasını isteyen ebeveynler var. Bunun yanı sıra, tıbbi gözetim gerektiren ve evde yalnız yaşayan kişiler var. İşte, hayati önem taşıyan acil durum müdahale cihazı bu özellikleri taşıyanlar için geliştirilmiş. Tıpkı cep telefonu gibi günde sadece bir kez şarj ediliyor. 30 saate yakın pil ömrü var. Dahili ve harici bütün mekanlarda kullanılabiliyor.

Selçuk ONUR - LOJİSTİK EKİPMANLAR

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.