Vurun abalıya !

Gümrük camiası hep dikkatleri üzerine çekmiştir. Çekmeye de devam edecek. 1999 yılına kadar az çok kendini koruma gayreti gösterebiliyordu. Zaten birlikte hareket edebilme kültürü asla gelişmediğinden ve nerede ise kendi bacağından vurmaya alışkın olduğundan, ciddiyetini koruyamadı. Her kes bir birinin kuyusunu kazma yarışıyla oyalandı. Ellili yaşta olanlar çok iyi hatırlarlar. Yeni bir iş geleceği zaman, önce hangi gümrükçü ile çalışıyorsunuz diye sorulur, neden ayrılma gereği duydukları öğrenilir ve ona göre hareket edilirdi. Belki serbest ticarette her şey mübah denilebilinir ama bizim mesleğimiz sadece ticaretle sınırlı olamaz. Onun için kamu görevi yürüttüğümüz iddia edilir. Kendi meslektaşına amiyane tabirle kazık atılan sektörde kamu görevliği gibi ak-pak yapılması gereken görev, akçalı işlerle nasıl yapılabilir? Yapılamadığı için gümrük camiasına hep müstehzi bakışlar atılmıştır. Hatta kız alıp verirken mesleğini sakladığını söyleyen kişilerle doludur. Peki şimdiye kadar meslektaş olunamadı, bu işte kimlerin tuzu var diye sorarsak neler olur acaba?Hadi sormuş olduk ve alt alta yazalım isterseniz. . .   MESLEKTAŞLAR:   İlk adı Gümrük Komisyoncusu idi. Nerede ise herkes birbirini tanırdı. Kolay kolay kimse akçeli işler sebebi ile firma değiştirilmezdi. Kazanılan paranın bereketi vardı. Kirli kişiler tecrit edilirdi. Yapılan bir aksaklık veya yanlışlığı önce gümrük memuru düzelttirme yoluna giderdi. Sonra zaman içinde ilişkiler değişerek rayından çıkmaya başladı. Devlet işlerinin ihale edilmesi ile başlayan trend, şirketlerin ihaleye çıkması ile tırmandı. Başka kamu görevi yapan sektörlerde şimdi bile söz konusu değildir. Avukatlık, Yeminli Mali müşavirlik gibi. Peki işin çivisini çıkan nedir dersek, gene kendi meslektaşlarımı diyebiliriz. Gümrük komisyoncu ruhsatı olan kişiler NAKLİYE işine soyundu ve bayağıda iyi yaptılar. Akçenin mutluluğuna kavuştular. Sonra asıl mesleklerini bir yana bırakıp lojistikçi oldular ve  giderek o gümrük sektörünün kendi yan servisleri haline getirdiler.  Dahası giderek her kes,  her kesin işine saldırma durumunu kovalamaya başladı. Nerede ise sıfır hizmet bedeli teklif edilir oldu. Başka meslektaşlarının atılımları hep kösteklenme hevesi doğurur duruma girildi. . . .   DERNEK YÖNETİMLERİ   Komisyoncu derneği olarak faaliyete geçilmiş, etkin olunmaya çalışılmış ama üyelik mecburiyeti olmadığından, kısıtlı imkanlarla çalışılmış, kararların içinde kalma uğraşısı verilmiş. O dönemde özellikle isimleri öne çıkan kişilerin çabası ile Gümrük idareleri ile yakınlık sağlanıp, kararlara katkı verilmiş ve sektörün ilerlemesine destekçi olunmuştur. Nerede ise bu yakınlık ODA söylentileri ile aşağı ivme kazanmış ve gelecekle ilgili atılması gereken tüm adımlar buna bağlanarak ötelenmiştir. Bir sektör düşünün ki, geleceğinin garantisi olan genç neslin sınava girme hakkı engellenmiş ve yok sayılmış. İşte bu gümrük camiasında tam on iki yıl gerçekleşmiş ve kimsenin umurunda olmamıştır. Özellikle 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile sektöre yapılan başkalaşım, sessizce halledilmiş, gene ses çıkarılamamış. Hatta arama toplantısının birinde bir Üst düzey yetkili bu gümrük müşavirleri kaldırılmalı diyebilmiştir. Hiç bir sektörde , aynı şartlarla belli kariyeri eline alanları yetkili ve yetkisiz diye ikiye ayırmamışken, bizde;Aynı sınavlardan geçmiş, aynı işi yapmış, aynı unvanı kazanmış ve yetki kullanmış kişileri bir günde YETKİLİ-YETKİSİZ diye ayrılmasına mani olunamamış, hatta meslektaşlarına yeni bir açılım diye izah edilmesi kabul görülmüştür. Nasıl veya neye göre diye sorgulanmamış, kıyısından köşesinden sesler çıkarılıp susulmuştur. Kendi sektörünü ilgilendiren ve nerede ise yaşamının devamı olan ücretlendirme bile yüze göze bulaştırılmış, sektör dışı müdahalelerin altında ezilinmiştir. AEO’nun ne anlama geleceğini özümsemeden, önderliğe soyunulmuş ve gelecek handikapa atılmıştır. Varsa yoksa ODA olma çabaları, ama saklayarak, saklanarak. Sonra toparlarız güdük bakışıyla göstererek. Alınan son onlu yıllardaki  kararların hiç bir aşamasında etkili olunmayarak,  göz boyamaya devam edilmiştir. Hatta oda tasarısı için yapılan toplantıların içeriğini bile anlatmayıp, paylaşmayıp oluşacak tehlikelerin dahi açıklaması yapılmamıştır. İşin özü neyin idareciliği yapıldığı hiç bir zaman netleşmemiştir.    Resmi teşkilat (müsteşarlık)   Bu sektörü ve idareyi yönetecek durumda olanlar ise bazen uzaktan, bazen çok yakından yetkili olarak etkili olunmaya uğraşıldı. Uğraşıldı ama atılan adımlar daha da geriye gelinmesini, zaman zaman kaoslar yaşanmasını sağlar duruma gelindi Genel müdürlükten, Baş müdürlüğe, Gümrük müdürlüğüne ve diğer yerlere problem çözmek için rahatlıkla ama çekinerek gidilir ve hep bilgi alınarak gelinir, kararlar duayen sayılan kişilerle iştişare edilerek neticelendirilirdi. Şimdi bırakın konuşmayı sır gibi saklanarak hareket edilir durumda. Düşünün Oda tasarısı lafları ayyuka çıkmış ama hiç kimsede bilgi yok. Dernek temsilcileri güncel bilgi alabilmek için kapıları aşındırır durumda. İşin en acıtanı ise, birlik olunması için değil, ayrışım istenir boyutta. Yetkili veya yetkisiz Gümrük Müşavirliği yaratıldı ve sakıncalar asla anlatılamadı. Her türlü kanuni haklar göz ardı edilir oldu. Memuriyetten gelmeyen alaylıların önü hep kesilmeye çalışıldı. Ağızlarda çıtayı yükselteceğiz ifadeleri ile nerede ise gün içinde alınan kararlar bile değiştirilir olmuştur. İşin enteresanı hep AB istiyor laflarının arkasına sığınılmaya çalışılmıştır. Ki bu durum Plan bütçe komisyonunda, komisyon üyeleri tarafından söylenmiştir. AB tarafından daha tasarı halinde olan bazı, çok çekinceli olduğu söylenen maddelerin öncülüğüne soyunulmuştur. AB’nin ihracat kapısı olacağız bakışı ile, bütün hafızalar dinamitlenmiştir. Eski ile bağlar tamamen koparılmış ve ben yaptım oldu havası içine girilmiştir. Üstelik bu işlerde uzman oldukları unvanında bulunan kişiler AEO nun sektörü ve ülke ticaretini dinamitleyeceğini bile göz ardı etmişlerdir. Aynı Gümrük Birliği meselesinde olduğu gibi. Buyrun ayıklayın pirincin taşını. AB tek taraflı olarak Asya ve özellikle uzak doğu devletleri ile ticaret anlaşması yapıyor. Bu ülkenin üreticileri çelik çomak oynamak için boş arsa arayışına girecekler bundan sonra. Dış kapının mandallığına hoş bulduk. İşin neticesi Tek Pencere sistemi uygulaması Ankara Tır Gümrüğünde başlayacak. Bu nedir. Yazılı kağıt sisteminin bitmesi demektir. Beyanname basılmayacak, fatura, dekont, kısıtlı tetbir evrakları verilmeyecek, transfer dekontu alınmayacak. Peki bir beyanda bulunması gereken bunca evrakların elde edilmesi gereken diğer resmi kurumlar bu işe evet dediler mi? Kocaman hayır. . . İşte ben yaptım oldunun son kertiği. . . Bir lafım da tekrar meslektaşlara. Deve kuşu gibi kuma gömülü başları ile sadece günü düşündükleri için, bırakın sınavları,  geleceklerini şimdiden başka kapıda aramaya hızla hazır olsunlar. Geçmişleri artık geçmiş olsun. . . . .

Bu yazı toplam 1391 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.