Selçuk Onur
DTO’da ‘KONUŞAN BİR MECLİS’ mümkün
Deniz Ticaret Odası’nın eylül ayında yapılan meclis toplantısında, Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan’ın meclis üyelerine yönelik, “'Niye siz konuşmuyorsunuz? Bravo demesini biliyorsunuz. Mehmet Akyol bu köyün delisi mi? Derdiniz yok demek ki konuşmuyorsunuz. 5 kişi var mecliste. Mustafa Muhtaroğlu, Hüseyin Yangın, Yunus Can, Kenan Türkantos ve Mehmet Akyol. Merak ediyorum; Neden bu kadar az? Yoksa biz diktatör müyüz?” yakarışı bence mecliste yıllardır yapılan bir yanlışı gözler önüne serdi. Hayır, Sayın Kalkavan siz diktatör değilsiniz. Herkesin fikrini söylediği bir meclis mutlaka sizi de mutlu edecektir. Ama gündemin belirlenmesinde sorun varsa, sessiz bir meclis de kaçınılmaz oluyor. İMEAK Deniz Ticaret Odası, aynı işi yapan insanların bir araya gelip oluşturdukları sektörel bir sivil toplum örgütü değil. Tamam, ortak paydaları deniz. Fakat, aralarında balıkçı da var, armatör de… forwarder de var, broker da… Hiç yük taşıyanın sorunu ile insan taşıyanın sorunu bir olur mu? Ya da gemi inşacı ile kumanyacının aynı dili konuştuğunu söyleyebilir misiniz? İşte, sessizliğin en büyük nedeni bu. O yüzden, uzunca bir dönem, yönetimdeki ağırlıkları nedeniyle armatörlerin navlun ile ilgili yakarışlarını; ya da piyasa analizlerini tüm üyeler dinlemek zorunda kaldı. Çünkü, yönetim kadrosu, ‘meslek grupları nasıl olsa sorunlarını kendi aralarında tartışıyorlardır’ diye düşündü. KONUŞAN BİR MECLİS Mİ İSTİYORSUNUZ? DTO Meclis Salonu’nun sorunların tartışıldığı, çok sesli bir yer olması her ayın gündemine bir meslek örgütünü taşımakla mümkündür. Meslek komitelerinin kendi aralarında yaptıkları toplantılar, zaten bilinen sorunların kendi aralarında bir kez daha zikredilmesinden öte geçemez. Ama sorunlar, yetkili birimler ve diğer muhatapların da olduğu bir ortamda dile getirilirse, farklı fikir ve düşüncelerin de ortaya çıktığını görürsünüz. ARTIK TERSANELERDEN İŞ KAZASI HABERİ GELMİYOR Kaza haberlerini okuyup, duymamanızı alınan önlemlerin artırıldığı, ya da artık daha dikkatli çalışıldığına bağlamayın lütfen! Bunun tek bir izahı var: Artık Türk gemi inşa sanayi, rekabetçi yapısını yitirmek üzere. 71’i faal, 55 inşa halindeki tersaneye toplam 17 gemi siparişi gelmiş. Yılı 17 sipariş ile tamamlaması beklenen sektördeki istihdam, 4 yılda yarı yarıya azalarak 18 bine gerilemiş. Yan sanayiyi de katarsanız yaklaşık 250 bin kişiyi zor günler bekliyor. KURTULUŞUN ADRESİ FARKLILIKTA Gemi inşa sanayinde böyle bir olumsuz tablo varken, farklı işler yapanlar yola devam ediyor. Yalova Tersaneler Bölgesi’nde faaliyet gösteren Cemre Tersanesi de bunlardan biri. Cemre’nin kurucusu, genç bir gemi inşa mühendisi olan Orhan Gülcek. Bir yandan içerde Haliç Köprüsü’nün çelik aksamını tersanesinde tamamlamaya çalışırken; diğer yandan yurtdışına da özellikli gemiler inşa etmeyi sürdürüyor. Bugünlerde yine özel bir platform destek gemisini bitirdiler ve denizle buluşturacaklar. Bizce, gemi inşanın krizden çıkış adresi farklılıktan geçiyor. Ekstrem işler yapmalıyız. Tamam, kimyasal tanker işinde uzmanlaştığımızı kimse inkar edemez. Ama artık tanker, koster değil, üstün vasıflı gemiler üretmenin zamanı geldi. Artık amaç çok gemi üretmek değil, daha pahalı ve nitelikli gemiler üretmek olmalı. Nehir tipi yolcu gemileri, nehir tipi kimyasal tankerler, açık deniz dalış destek gemileri, çok amaçlı duba, araştırma gemileri yapmalıyız. Çünkü istatistiklere göre Japonya, Kore, Çin gemi sayısı ve tonaj olarak çok açık ara önde olmasına karşın, parayı Avrupa tersaneleri kazanıyor. Siz 10 tane tanker yaparken o bir tane kruvaziyer gemisi ya da bir firkateyn yapıyor ve sizden fazla kazanıyor. Büyük tonajlı klasik gemilerin pazarı zaten tutulmuş durumda. Yapılması gereken emek-yoğun işlerden ziyade, ederi fazla olan nitelikli gemilere yönelmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.