Dr. Kerem Şahinboy
Kasırgada Lojistik Firması Yönetmek
Dünyada ticaretinin röntgenini çekmek için Çin – Avrupa konteyner navlunlarına bakmanız yeterlidir. Ticaret rüzgarları yüz yıllardır doğudan batıya eser ve alternatiflerine oranla hâlâ en güçlü ticaret rotası bu rotadır. Covid-19 süresince dünya beklenmedik bir hızla evlerine kapanınca ilk adımda talepte ve azalan talebe bağlı olarak üretimde büyük bir düşüş yaşanmıştı. Covid-19 şokunu en şiddetli yaşayan sektör lojistik endüstrisi olmuştu. Konteynerler kara depolarına konulmuş, yüzlerce gemi servisten çekilmiş ve çalışanlar işlerini kaybetmişti. O dönemde, Shanghai – Istanbul arası 40’lık konteyner navlunları 20,000.- USD seviyelerini de aşmıştı. Buna sebep olan faktör artan talep değil, hizmette kalan gemi ve konteyner sayısının azalması, bundan dolayı da mevcut talebi sevke yetecek alokasyonun gemilerde bulunmamasıydı. Diğer yandan, salgın sebebiyle liman operasyonları yavaşlamış, özellikle ABD limanlarındaki gemi tahliye ve yükleme süreçleri uzadığından dolayı gemilerin açıkta bekleme süreleri artmıştı. Tüm bu giderler (demuraj, detention..vb) navlunların üzerine ek masraflar olarak bindiğinden, salgın dünya ticaretine hiç görmediği kadar yüksek navlun seviyelerini göstermişti.
Günümüze geldiğimizde dün 20,000.- USD seviyelerini de aşan navlunların neredeyse yirmide birine düştüğünü görüyoruz. İşler iyi gitmiyor ve bunlar henüz en kara günlerimiz değil. Ekim itibarıyla Şangay – İstanbul arası 20’lik konteyner navlunları 800 USD, 40’lık ise 1100 – 1400 USD seviyelerinde seyrediyor. Düşüş Avrupa’yı ve dünyanın geri kalanını sarsan Ukrayna- Rusya savaşı tarafından tetiklenmiş görünse de -ki temel sebeplerden biri budur-, üzerinde konuşulması gereken meselelerin sayısı çok daha fazla.
Öncelikle, her kriz büyük bir talep patlamasıyla sonuçlanır. Tarih bize bunu göstermiştir. Savaşlar biter, toplum normale döner ve yaralar üretimle sarılır. Bu insanlığın yaşama tutkusundan başka bir şey değildir. Hem politik hem de ekonomik buhranların sonunda içine girilen bu vaha ortamı Covid salgını sonrasında sağlam temellere dayandırılmadığından laboratuvar ortamında bir cennet yaratmayı tercih ettik. Salgın ciddi, yapısal ve kalıcı çözümlerle yoluna koymamız gereken sosyo-ekonomik dertlerimizi halının altına süpürmemize ve yoklarmış gibi davranmamıza sebep oldu. Bu durum, Covid-19’un belki de sağlık cephesinde verdiği tahribattan çok daha büyük bir problem olarak şimdi karşımızda.
Küresel anlamda bir resesyon (durgunluk) problemiyle karşı karşıyayız. Navlunlar artan rekabet, coşmuş olan talep sebebiyle çoğalan sevkiyatlar, taşıtların yeni teknolojiler sayesinde düşürdükleri yakıt maliyetleri, dağıtım ağı problemlerinin optimize edilmesi sebebiyle düşmüyor, yük olmadığı için düşüyor. Yük yok çünkü ‘endişe’ hali sadece ülkemizde değil, dünyanın çoğu yerinde somutlaşmaya başladı ve bu sebeple tercihler tekrardan masaya konuldu. Bundan üç ay önce 2000 USD seviyesinde olan Istanbul – Novorossiysk 40’lık konteyner navlunları bu kısa süre içinde dörtte bir seviyesine yani 500 USD’ye indi. Geçen sene savaşın çöpünü süpürerek ayakta kalıp para kazanmayı başaran taşımacılık firmalarının çevik davranmadıkları hallerde sonları pek iyi görünmüyor.
Küçülüyoruz, daha da küçüleceğiz. Korkumuz mevcut resesyonun ehliyetsiz siyasiler ve çevrelerini sarmış “Yes-Men” tarafından stagflasyona evrilmesi. Durgunluk içinde enflasyonist ortam zaten Türkiye’de milli sporumuz haline geldi. Döviz borcuyla depo, araç, gemi, liman yatırımı yapan müteşebbislerimiz dolar olarak gelir elde edecekleri güveniyle hareket ederken o dolar gelirlerin de buharlaşacağı böylesi karanlık, kasırgalı bir piyasayı umarız hesaplarına katmışlardır. Katmadılarsa çok yakında işten çıkarmalar, artan işsizlik ve hane gelirlerinde düşüş sebebiyle talebin yokuş aşağı azalarak gidişi, firma iflasları haberlerini üzülerek, acıyla okuyor olacağız.
Sorunun tek müsebbibi komşularımız Ukrayna ve Rusya’nın arasında iki senedir süren savaştır demek yanlış ve eksik olacaktır. Covid öncesinde başlayan kitlesel göç sadece ülkelerin sosyo-kültürel dokularını ‘mutant’laştırmadı, üretim dinamiklerini ve ekonomik yapılarını da beklenmedik radikallikte farklılaştırdı. Bu durumu AB solundan kimi yayınlar “yeni kan” gibi görseler de, humanist ambalajda sunulan, ve alt metninde emperyalist tüm notaları bulabileceğiniz batının insan hakları yaklaşımı sınıfta kalmış durumda. Göç edenlerin adaptasyonu, üretmekten çok sisteme tüketici olarak dahil olmaları, konut, sağlık, eğitim gibi hali hazırda çözülmeyi bekleyen bilmeceleri derinleştirmeleriyle ortadaki arap saçı yumağına bir ilmik daha atılmış oldu. Dilerseniz ekonomik konuların münazarasını uzmanlarına bırakıp biz kendi endüstrimiz olan lojistik evrenine dönelim.
Türkiyemiz, içine dalıyor olduğumuz bu durgunluktan kolay kolay çıkamayacak gibi görünüyor. Daha önceki krizlerde en büyük müşterimiz AB bu denli yorgun ve kafası karışık değildi. Rusya, Ukrayna, Suriye gibi alıcılarla mal ve hizmet alışverişimiz yoğun tempodaydı ve gelir edinebiliyorduk. Şimdi ne Ukrayna ne de Rusya bizi geçindirebilecek durumda. Suriye ile küsüz(!) ve kendi içimizdeki mekanik problemlere de boğazımıza kadar batmış durumdayız. Hastalığın teşhisi işin ilk aşamasıdır. Peki ya tedavisi?
Başta da belirttimiz gibi, firmaları çöküşe götüren unsurlardan biri sabit giderlerin zaman içinde şişmesidir. Değişken giderler firma faaliyetleri doğrultusunda ortaya çıkarlar, yani taşıma yapıyorsanız, depolama yapıyorsanız, gümrükleme yapıyorsanız, konşimento kesiyorsanız belirirler. Lojistik şirketlerimiz, bu fırtınalı denizden sağlam çıkabilmek için olabilen en gerçekçi tavırla sabit giderlerini minimum düzeye indirmelidirler. Beklenilenden az iş yapan o depoyu açık tutmanın maliyeti batmanız olacaksa hemen kum torbalarının ipini kesmeye başlamalısınız. Firmalar hızla, sabit giderlerini azaltma yoluna gitmeli ve olabildiğince gerçekçi davranıp tüm ağırlıklarından kurtulmalıdırlar. Küçülün, hayatta kalın; fırtına geçsin tekrar büyürsünüz. Unutmayınız, bilinenin aksine büyümek kolay küçülmek ise zor bir süreçtir. Zor geçecek bu dönemde tüm Türk lojistik endüstrisi erbabına, saygıdeğer meslektaşlarıma sabır, başarı ve sağlık dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.