Dr. Güntürk Üstün
“Mavi Bayrak”lı Plajlara Yönelik Büyük Mavi Umutlar
Tatil sezonu gitgide yaklaşırken, sırf bakanların gözleriyle gönüllerini açan denizlerle göklerin simge rengi olduğu için değil, aynı zamanda, bilimsel açıdan insan psikolojisi üzerinde yatıştırıcı, huzur verici ve yaratıcılığı destekleyici etkilere sahipliğinin kanıtlanmasından dolayı da, “mavi” renk ile tonlarının düş ve düşünce dünyamdaki yeri apayrıdır. Geride bıraktığımız haftalarda, LOJİPORT’taki köşe yazılarımdan birinde de değindiğim gibi, mavi renkli denizlerle okyanuslardan birinin sahili dışında ancak çok mecbur kalırsam, mavi-yeşil renkli bir ırmağın kıyısında yaşantımı sürdürmeyi kabullenebilirim. Elbette bu son derece özel, kendine özgü renge benim gibi vurgun olanların sayısı doğallıkla bir hayli fazladır. Söz konusu mavi renk tutkunlarının en ünlülerinden biri de, hiç şüphesiz, 1981 yılında kurulan ve merkezi Danimarka’nın Kopenhag kenti olan “Foundation For Environmental Education (FEE)” yani “Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı” adlı sivil toplum örgütüdür. FEE, dünya devletlerinden tamamen bağımsız, kâr amacı gütmeyen ve çevre eğitimi konusunda sürdürülebilir bir kalkınma ve gelişme sağlama amaçlı olarak kurulmuştur. FEE’nin Fransa şubesinin 1985’de gündeme getirilen “Denizlerde ve kıyılarda kirlilik sınır tanımaz” temel sloganından esinlenmiş anlamlı öncülüğü Avrupa Birliği (AB)’nin kararlı desteğiyle birleşerek, 1987’de bugünkü logosuyla “Mavi Bayrak” adlı yepyeni bir “eko etiket/çevre etiketi” şeklinde bir yaklaşımla resmilik kazanmıştır. Belli bir standart yakalanamadığında cezalandırırken, standart yakalandığında ise herhangi bir nesne ile ödüllendirmeyi öngören ve 1987 senesi için adamakıllı yeni olan bu yaklaşım, çevre eğitimini insanlara daha yakın ve yaşanılan hayatın savunulası bir unsuru haline getirmiştir.
FEE’nin “Mavi Bayrak” uygulamasının ilk yılında sadece 4 üyesi varken, ilgili program 10 ülke tarafından yürütülmekteydi. Bu durum, yerel halkın, medyanın, turistlerin dikkatini çektiği için önemi göz ardı edilemeyecek bir başarıydı. 1989 yılında FEE artık üyeliği olmayan ülkelerde “Mavi Bayrak” uygulamasına izin vermemeye başladı. Çünkü yürürlükteki kriterlerin doğru uygulandığının denetimi giderek zorlaşıyordu. İşte bu nedenle, 1989 senesinde alınan karar doğrultusunda yalnızca FEE’ye üye ülkelerin “Mavi Bayrak” programını uygulamasına karar verildi ve böylelikle bütün ülkelerde aynı standardın sağlanması için merkezi bir yönetim oluşturuldu. Sonuçta FEE, kuruluşunun altıncı yılında ilk uluslararası programı olan “Mavi Bayrak”ı dünyadaki ilk “eko etiket” olarak başlatmış bulunuyordu. Denilebilir ki, “Mavi Bayrak” bu anlamda tüm dünyaya örnek olmuş ve olmaya da devam eden bir ödül sistemidir. O günlerde yalnız Avrupa Birliği üyelerine açık olan program, 1992 yılında ilk kez Avrupa Birliği dışından ama Avrupa ülkesi olan Finlandiya’nın kabul edilmesiyle birlik dışından ülkelere de açılmış oldu. Bu gelişme ile birlikte, ülkemizden de o dönemki Turizm Bakanlığı’nın girişimleri ile FEE’ye ilk başvuru yapılmıştır. FEE’nin “Mavi Bayrak” programını uygulamanın ön koşulu olarak bir vakıf veya dernek üzerinden yürütülmesi zorunluluğunu belirtmesi üzerine, Turizm Bakanlığı önderliğinde Ankara’da 1993 senesinde “Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV)” kurulmuştur. Tarihi ve efsanevi Akdeniz çanağındaki turizm alanında gelişmiş ülkelerde yaygınlaşmaya başlayan, sağlıklı yüzme suyu, donanımlı plaj ve iyi bir çevre yönetimi ile çevre bilinçlendirme etkinliklerini içeren “Mavi Bayrak”ın hem turizm hem çevre açısından önemli olduğu yaklaşımıyla yola çıkan TÜRÇEV, kurulmasını takiben hızla FEE’ye resmi üyelik başvurusunda bulunmuş ve gerekli prosedürlerin tamamını yerine getirerek, FEE üyesi bir vakıf olarak “Mavi Bayrak” programını ülkemizde uygulamaya geçirmiştir.
1992-2000 yılları arası dönemde sadece Avrupa ülkelerine açık olan ilgili program, 2001 senesinde ilk defa Güney Afrika Cumhuriyeti’nin üyeliğe kabul edilmesiyle diğer anakaralardaki ülkelere de açılmıştır. Günümüzde, dünya çapında 73 üyesi olan FEE’nin 49 ülkesinde “Mavi Bayrak” programı tam bir yetkinlikle uygulanmaktadır. “Mavi Bayrak Ödülü,” öncelikle Avrupa Birliği’nin yüzme sularındaki kaliteyi sağlamaya yönelik, 1980’li yılların başlarında çıkarmış olduğu “Yüzme Suyu Yönetmeliği”ne uygunluğu gerektirdiğinden, ülkemizdeki Turizm Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında bir protokol imzalanarak “Mavi Bayrak Ödülü” alma potansiyeli olan Türkiye kıyılarındaki tüm plajlarda söz konusu yönetmeliğe uygun olarak numunelerin toplanıp, gerekli standartlarda analizlerin yapılması karar bağlanmıştır. O günden bugüne halen aynı protokol kapsamında yüzme suyu analizleri yapılmakta ve yönetmeliğe uygun olarak değerlendirilmesi sağlanmaktadır. İlk zamanlarda, yüzme suyu kalitesinin sağlanması hedefiyle başlayan “Mavi Bayrak,” bugün çevre yönetimi, can güvenliği ve ek hizmetler, çevre eğitimi ve bilgilendirme başlıklarını da içerecek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini de gözetecek şekilde genişletilerek, halen dünya genelinde toplum tarafından en çok bilinen ve itibar gören “eko etiket” olarak kabul edilmektedir.
Özetlenecek olursa “Mavi Bayrak,” gerekli standartları taşıyan nitelikli plaj ve marinalara (yat limanları) verilen uluslararası bir çevre ödülüdür. Temiz, bakımlı, donanımlı, güvenli ve dolayısıyla uygar bir çevrenin sembolüdür. Plajlar için özünde temiz deniz suyu, sonrasında da çevre eğitimi ve bilgilendirmeye önem veren, gerekli donanıma sahip iyi bir çevre yönetimini temsil etmektedir. Marinalar için deniz suyu analizleri istenmemekle birlikte, diğer kriterler plajlar için olanlarla benzerlik göstermektedir. 2007 senesinden bu yana “Mavi Bayrak Ödülü” bünyesinde, kişisel ve tur operatörlerine ait yatlar kategorisinin de açılmasıyla başta çevre eğitimi ve çevre yönetimi olmak üzere sorumluluk sahibi deniz seyri davranışının benimsetilmesi amaçlanmaktadır. “Mavi Bayrak,” uluslararası niteliğiyle de turizm açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü tatil yapmak için bilmediği, yeni tanıyacağı bir ülkeye giderken, insanların uluslararası garanti içeren ve özelliklerini bildiği bir plaja gitmek için plan(lar) yapmaları daha kolay olmaktadır. “Mavi Bayrak”ın bu nedenle turizm yönünden güçlü bir iletişim ve rekabet aracına dönüştüğünü vurgulayabiliriz.
“Mavi Bayrak” alabilmek amacıyla üye ülkelerin belediyeleri kanalizasyon ve arıtma tesislerinin olanaklarını iyileştirmekte, karadan denize ulaşan her türlü kirli akıntı ve denizden kıyıya vuran her türden kirliliğe engel olmakta ve bu şekilde kıyılarda sağlıklı bir yaşam döngüsünün sürdürülebilirliğinin sağlanmasına çalışmaktadırlar. Diğer yandan, “Plajlar İçin Mavi Bayrak Kriterleri” arasında “Beldede en az bir ‘Mavi Bayrak’lı plajda engelliler için tuvalet, erişim rampası gibi olanaklar bulunmalıdır” şeklinde bir maddenin “zorunlu kriter” olarak yer alması da söz konusu programa ait bir başka önemli ve olumlu insancıl yaklaşım örneğidir.
Bugün için, ülkemiz dahil, gezegenimizde “Mavi Bayrak” programını uygulayan toplam ülke sayısı 49’dur [30’u Avrupa ülkesi] ve başka ülkelerin de yeni üyeler sıfatıyla kısa sürede ilgili programa dahil olmaları beklenmektedir. Programın 1987 yılındaki ilk resmi biçimde uygulanışından altı sene sonra (yani 1993 senesinde) ülkemizin de bizzat “Mavi Bayrak” uygulamasına dahil olması, dünyanın köklü denizcilik tarihine sahip sayılı devletlerinden Türkiye’nin bu konudaki takdire değer kararlılığının yadsınamaz göstergesidir. İçinde bulunduğumuz 2019 yılı verilerine göre, “Uluslararası Mavi Bayrak Jürisi” tarafından onaylanmış ülkemiz deniz kıyılarındaki “Mavi Bayrak”lı plaj sayısı 463, marina sayısı 22’dir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Türkiye’de en fazla “Mavi Bayrak”lı plaj unvanına sahip il Antalya (toplam 202 plaj), en fazla “Mavi Bayrak”lı marina unvanına sahip şehir ise Muğla’dır (toplam 7 marina). Bir zamanların gözde kumsal ve deniz banyosu kenti İstanbul ne yazık ki günümüzde yalnızca 1 adet “Mavi Bayrak”lı plajıyla “Türkiye sonuncusu”dur. Dünya geneline bakıldığında Türkiye, en çok “Mavi Bayrak”lı plaj sahibi ülkeler arasında, 566 plajlı İspanya ve 515 plajlı Yunanistan'ın ardından 3’üncü sırada yer almaktadır. Türkiye’nin arkasından 4’üncü sırada Fransa (395 plaj) ve 5’inci sırada İtalya (385 plaj) gelmektedir.
Yeryüzündeki denize kıyısı olup da turizmi vazgeçilmez devlet politikaları arasına katmış hemen her devlet gibi, Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde de saygınlığı tartışılmaz “Mavi Bayrak” programının özverili ve kararlı biçimde destekleyicisi kimi kuruluşların varlığını da unutmamak gerekir. Ülkemizde “Mavi Bayrak” uygulamasının üç temel destekleyicisi kurum mevcuttur ki, bunlar TÜRSAB [Türkiye Seyahat Acentaları Birliği], T.C. Sağlık Bakanlığı ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’dır. Bu üç kuruluş, TÜRÇEV ve elbette konuya dahil özel sektörün ortak katkılarıyla ülkemizin kısa sürede “Mavi Bayraklı Plaj” sayısında dünya 1’inciliğini yakalamasına büyük ve mavi umutlu bakışlarla dopdolu gözlerle odaklanabiliriz.
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.