İlhan Karaçay
*Medya’yı kaale almayanlar her zaman kayıptadır!
TBMM Dışişleri Komisyonu Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Alt Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyet, Almanya, Belçika ve Hollanda’yı kapsayan ziyaretlerinin son gününde Hollanda'daki bazı Türk sivil toplum örgütü temsilcileri ile bir araya gelmişler..
AK Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya'nın başkanlığını yaptığı heyette, AK Parti Denizli Milletvekili Ahmet Yıldız, MHP İstanbul Milletvekili Cemal Çetin, CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli yer almışlar.
TBMM Dışişleri Komisyonu Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Alt Komisyonu Başkanı Zafer Sırakaya, görüşmelerin çok olumlu geçtiğini ifade etmiş.
Hükümetlerin kendi aralarında zaten görüştüğüne işaret eden Sırakaya, "Bizim siyasi ve parlamento düzeyinde görüşebilmemiz de önemli. Bugün Sosyal İşler Bakanı ve heyeti ile görüşmemizden sonra Parlamentoyu ziyaret ettik. Yaptığımız görüşmeler çok olumlu geçti. Sorunları açıkça ortaya koyabildiğimiz bir ortamda görüşme yaptık." demiş.
Sırakaya görüşmelerde, 3'üncü ve 4'üncü neslin Hollanda'da karşılaştığı siyasi, sosyal ve kültürel sorunları gündeme getirdiklerini dile getirmiş ve Hollanda'da yaşayan Türk vatandaşlarını sıkıntıya sokmanın hiç kimsenin faydasına olmayacağını belirtmiş.
Sırakaya, daha sonra şunları kaydetmiş:
"Burada hem Hollanda-Türkiye ilişkilerini ve burada yaşayan Türk vatandaşlarımızın ilişkilerini görebilme imkanımız oldu. Bütün bu sürecin dinamik bir süreç olduğunu görmemiz lazım. Vatandaşlarımızın sıkıntılarını ilgili ülkelerdeki muhataplarımızla görüşmemiz lazım. Biz komisyon olarak sıkıntıları ancak onlarla birlikte çözebiliriz. Görüşmelerimizi de bu çerçeve içerisinde yapıyoruz. Vatandaşlarımız hem Türkiye'ye hem de yaşadıkları ülkeye aittir. Bizim amacımız bu çözüme katkı sunmak, sorunun bir parçası olmak değil. Çözümün bir parçası olmak istiyoruz. Bu çalışmalarımızı artan oranda devam ettireceğiz."
Sırakaya, komisyonun önemine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürmüş:
"Eğer bugün bu komisyon kurulmuşsa bunun birinci harcı 2014 yılında yurt dışındaki ülkelerde vatandaşlarımızın oy kullanabilme hakkının sağlanabilmiş olmasından dolayı olduğunu çok net olarak görebilmemiz lazım. Aksi takdirde yurt dışında vatandaşların sorunlarının Meclise taşınma ihtimali oldukça zordu. Vatandaşlarımızın sadece Hollanda'ya değil Türkiye'ye ait sorunları da var. Bu komisyonda bizim hedefimiz vatandaşlarımızla iletişim halinde olmak ve sahada olup sıkıntıları yerinde tespit etmektir."
Yaşadığı ülkeye entegre olmuş ama entegre olduğu halde hala bir sürü sıkıntıların olduğunu ifade eden Naci Cinisli de şunları söylemiş: "Bu komisyon siyaset üstü bir komisyon ve başarılı olacağına inanıyorum. Çalışmalarımıza hiç bir partiyi ön plana çıkarmadan yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımızın sıkıntılarına yönelik nasıl bir çözüm gerekiyorsa onun çalışmaları içerisindeyiz."
Heyetteki Cemal Çetin ise, komisyonla ilk defa yurt dışında bu çalışmayı yaptıklarına işaret ederek, şunları söylemiş: "Bence çok verimli oldu hem de ülkelerdeki göçmenlerle ilgili yetkili kurumlarla ve bakanlıklarla görüşüldü. Bu komisyonu daimi hale getirilip ihtisas komisyonu olması için gayret göstereceğiz. Çünkü bu bir ihtiyaçtır. Sadece Avrupa'daki Türkleri değil tüm dünyadaki Türkleri de düşünmemiz gerekir."
HOLLANDA PARLAMENTOSUNA ZİYARET
Komisyon Başkanı Milletvekili Zafer Sırakaya ve beraberindeki Komisyon üyesi Milletvekilleri Ahmet Yıldız, Mehmet Güzelmansur, Naci Cinisli ve Cemal Çetin, temasları çerçevesinde Hollanda Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Wouter Koolmees ve Hollanda Temsilciler Meclisi Sosyal İşler Komisyonu ile biraraya gelerek Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızın sorunları konusunda verimli istişarelerde bulunmuşlar.
İLGİLENİLMEDİ Mİ?
Yukarıdaki cümleleri neden ‘miş’, ‘mış’,‘muş’ ile tamamladım biliyor musunuz?
İnanın dalga geçmek için değil. Vallahi de billahi de orada bulunamadığım ve başka yerlerden duyduğum ve okuduğum için öyle yazdım.
‘Vallahi de billahi de’ dedim ama, bir de Mehmet Tütüncü’nün facebook’ta yazdıklarının etkisinde kaldığımı itiraf etmeliyim. Toplantıya katılım için ilgilenilmediği iddiasında bulunan Mehmet Tütüncü’ye, ‘Biz neden davet edilmedik’ serzenişinde bulunan gazeteciler de var.
Bakın ne yazmış Mehmet Tütüncü:
‘…. Şimdi yine yazacağım ve zülfü yare dokunacağım..
Hoş gelmişler. Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve TBMM heyetinin buradaki Türk diasporası ile ilgilenmesi gayet güzel. Rotterdam'da Türk Konsolosluğunda bir Toplantı yapılıyor. Güya bu toplantı, Hollanda'daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın temsilcileriyle bir araya gelinerek, Türk vatandaşlarının sorunlarını dinlemek amacıyla yapılmış.
Bu toplantıdaki fotoğrafa bakınca, hiç de öyle bir Sivil Toplum Kuruluişları toplantısı olmadığı görülür. Gördüğümüz, ön sırayı yine Büyükelçilik ve konsolosluk memurlarının yanısıra, Yunus Emre THY gibi yine devletin yan kurluşları sayabileceğimiz kurumların ve şirketlerin müdürleri kapmış. Yani TBMM'den gelen heyet, Türkiye’nin resmi görevlileri ile buluşuyor. Kendin çal kendin oyna.
Ne gençlerle, ne kadınlarla ne de buradaki ışçilerin sorunları ile ilgili bir buluşma olduğunu zannetmiyorum. Arka sıralarda da Sivil Toplum Kuruluşu önderlerini tanıyamadım.’
AYNI ŞİKÂYET
Almanya ve Belçika’da yapılan toplantılar için de şikâyetler aynı.
Tütüncü’nün facebook’ta yazdıklarının altına, Almanya’dan TC Emel Kohmanns şunları yazmış:
TC Emel Kohmanns ‘Mehmet bey bahsettiğiniz konu burada da gündemdeydi, sonuç aşağı yukarı sizin görüşünüzle aynı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi “Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Alt Komisyonu” üyeleri, Köln Başkonsolosu rezidansında STK temsilcileriyle biraraya gelerek sorunları dinlediler. KRV de bulunan 4 Başkonsolosumuz da heyete eşlik ettiler.
Heyet sorunlarımızı dinledi de ne kadar faydalı olacak açıkçası biraz çekincelerim var.’
NE GÖRÜŞTÜLER?
Şimdi sormak lazım: Yapılan açıklamada, ‘Hollanda Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Wouter Koolmees ve Hollanda Temsilciler Meclisi Sosyal İşler Komisyonu ile biraraya gelerek Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızın sorunları konusunda verimli istişarelerde bulundular’ deniliyor ama nelerin konuşulduğu açıklanmıyor. Örneğin, Türkler için uyum kursu ve sınavını yeniden uygulamak isteyen Koolmees’e, yapmak istediklerinin yasal olmadığını hatırlattılar mı?
Önemli bir şey daha var tabii: Diyanet Vakfı’nın da selefist düşünceler arasında yargılanması hakkında konuşma yapıldı mı?
Hollanda Temsilciler Meclisi, üç hafta boyunca Hollanda’da İslami kuruluşları sorguluyor. Hollanda, uzun zamandır, Kuveyt, Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan’dan Hollanda’ya gelen yardımlardan rahatsızlık duymaktaydı. Hollanda’nın endişesi, yardım yapan bu ülkelerin Hollanda’da İslam’ın yorumlanmasına olası etkileri ve Hollanda’da aşırılıǧın körüklenmesi ve törerizme zemin hazırlanmasıydı. İktidardaki hükümet bu olası tehlikenin önüne geçilmesi için ‘özgür olmayan ülkeler’den gelen para akışını kesmek ve istenmeyen etkilerden korunmak istiyor.
Bu doǧrultuda Temsilciler Meclisinde kurulan Araştırma Komisyonu, yabancı ülkelerden gelen para yardımlarının Müslümanlar üzerinde etkisinin olup olmadıǧını araştırıyor. Geçen yıl bu doǧrultuda NRC Gaztesinin bir araştırması, dış ülkelerden yardım alan bazı camilerde aşırılık dilinin kullanıldıǧını gösteriyordu. Buna somut örnek ise, Den Haag’daki As Soenna Camisinde yapılan konuşmalarda, kadınların da sünnet olacaǧının önerilmesiydi.
Üç hafta süren sorgulamada Den Haag’daki As Soenne Camisi, Utrecht’deki Fıtrat Camii ve ve ne yazık ki bizim Hollanda Diyanet Vakfı yer alıyor. Sorgulama sürecinde, hangi kriterlere göre tespit edildikleri belli olmayan uzmanlar ve cami kuruluşları yöneticileri dinleniyor.
Görünürde, Diyanet’in soruşturma sürecine dahil edilmesi, imamların maaşlarının Türkiye tarafından ödenmesi ve Türkiye’nin de merkezi Amerika’da olan düşünce kuruluşu Freedom House tarafından ‘özgür olmayan ülkeler’ listesinde yer almasından kaynaklanıyor.
Kaldı ki, Diyanet’in Hollanda’daki imamların maaşlarını ödemesi yeni bir gelişme deǧil, yıllardır uygulanan ve bilinen bir sistem. Hem de Hollanda’nın severek kabul ettiǧi, bir zamanlar teşvik ettiǧi bir uygulamaydı. Şimdi neler deǧişti de, bu konu Hollanda hükümeti tarafından mercek altına alınıyor, anlaşılması zor bir konu.
Bizim için anlaşılması zor bir konu ama, Hollanda İstihbarat Örgütü’nün de bazı iddiaları var. Diyanetin içine sızmış selefist veya daha başka uç islamcılar olduğu iddia ediliyor.
GAZETECİLİK DAMARI
Türkiye’den gelen heyetin, Hollanda heyeti ile neler görüştüğünü sormuştum ya?
Eeee, gazetecilik duygularım yine uyandı ve neler konuşulmuş olduğunu intern bir araştırma ile öğrendim.
Öncelikle ırkçılık konusu ele alınmış. Zira, Avrupa’daki Türklerin karşı karşıya kaldıkları sorunlarının başında ‘ırkçılık’ geliyor. Irkçılık sorunu genel anlamda ikiye ayrılıyor: Birincisi, siyasi partilerin, yani aşırı saǧ, popülist ve ırkçı partilerin göçmenlere ve farklı kültürlere davranış ve tutumları. İkimcisi de, açıktan yapılmasa bile, kurumsal ırkçılık.
Göçmen çocukları ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar yer, yer, taşıdıkları isim ve ten renklerinden dolayı iş pazarında ayırımcılık ve ırkçılıkla karşılaşıyorlar. Bu durum, sadece Avrupa’daki Türkleri, Müslümanları ve yabancıları rahatsız etmekle sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda Avrupa’nın geleceǧi ve dünya üzerindeki konumunu da tehlikeye sokabiliyor.
Diyanet konusu da görüşülmüş.
Hollanda dışından camilere yapılan yardımlar ve yardım yapan ülkelerin Hollanda’daki İslam anlayışına etkileri araştırmasında, kurumların transparant olmasına, hesap verebilir olmasına itirazları olmayan Komiyon üyeleri, Amerika’daki bir kurumunun Türkiye’yi ‘özgür olmayan ülkeler’ listesinde yayınlanmasından sonra, Hollanda’nın bu listeyi baz alarak Türk kuruluşlarını sorgulanmasının kabul edilir bir tutum olamayacaǧını ifade etmişler.
SAĞLIKLI BİLGİ TOPLANMIYOR
Sürecte dikkat çeken bir başka gelişme de, Hollanda’da cami kuruluşları ve Müslümanlar üzerine sağlıklı araştırmalar yapan ve doktora tezleri hazırlayanların düşüncelerine başvurulmaması. ‘Seccede’den Minare’ye’ başlıklı doktora teziyle ünlü Nico Landman, onlarca araştırmasıyla tanınmış Tijl Sunier ve daha nice tarafsız araştırmacı Müslümanları yakından ilgilendiren bir araştırmada dinlenmiyor. Buna karşın, eski PvdA milletvekilli Keklik Yücel ve yakın çaǧ Türkiye uzmanı olarak anılan, aslında Türkiye aleyhtarı tarihçi Eric Jan Zürher’in uzman olarak davet edilmesi oldukca dikkat çekici.
İMAM AJAN MI?
Camiler ve imlar hakkında meclis araştırması yapılırken, Blauwe Moskee imamı Yasin Elforkani, ortalığı daha da kızıştıracak bir iddia ortaya attı. Elforkani, önümüzdeki yıllarda, Kuveyt parası ile daha onlarca cami inşa edeceklerini ileri sürdü. Daha önceleri de para işleri ile göze çarpan ve büyük çapta kredi veren Elforkani’nin bu açıklaması, akla ister istemez, ‘Kasıtlı konuştuğu belli olan bu adam, Hollanda İstihbarat Örgütü’ne mi çalışıyor’ sorusunu getiriyor.
Ayrıca, bu hafta Temsilciler Meclisinde sorgulanan Den Haag’daki Sonnah Camii yetkilisi, Kuveyt’den 2,5 milyon euro yardım aldıklarını, ancak Kuveyt’in her hangi bir şart belirtmedini söyledi. Kadınların sünneti konusundaki açıklamalarının yanlış olduǧunu, imamlarla tartışıldıǧını ve hata yaptıklarını ifade etti.
TÜRK GAZETECİLER DE ŞİKÂYETÇİ
Toplantılara davet edilmeyen Sivil Toplum Kuruluşları’dan gelen şikâyetlere, medya mensuplarından gelen şikâyetleri de ekleyebilirim. Toplantı düzenleyenlerin, konunun ehemmiyetine bakmaksızın, gazeteci davet ettiklerini söyleyen medya mensupları, bu şikâyeti Lahey Büyükelçiliği’ne bildireceklerini, sonuç alınmazsa Ankara’ya duyuracaklarını belirtiyorlar.
MEDYA’YI KAALE ALMAYANLAR KAYIPTADIR
Yukarıdaki başlığın doğruluğunu bir anı ile ispatlayabilirim.
Yıllar önce bir resepsiyondaydık. Sosyal ve kültürel etkinliklerde büyük rol oynayan diş doktoru rahmetli Oktay Mutlu ile sohbet ediyorduk. Mutlu bir ara şöyle dedi: ‘Karaçay, dün önemli bir haber kaybınız oldu. Hollanda’nın Uyum Bakanı, Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi ve daha birçok önemli şahisiyet ile bir gecemiz vardı.’
Bunun üzerine ben de şunları söyledim: ‘Bak Oktay kardeş, ben bir haber eksik yazmış oldum. Ama sen, belki de yılda bir kez yaptığın güzel bir etkinliği hiç kimseye duyuramadın. Yani kendin söyledin, kendin oynadın. Bizi davet etseydin, bu güzel etkinliğini herkes öğrenmiş olcaktı’.
Rahmetli Oktay Mutlu, kendine has o ağır konuşmasıyla, ‘Yahu sen haklısın be Karaçay’ demekten başka bir şey söyleyemedi.
Eh, bu da birilerine ithaf olunur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.