Vatanı çok sevmek için MEHMET mi olmak gerek?

Geçen hafta Arkas Holding’in davetlisi olarak yurtdışındaydım. Önceki yıllarda sipariş verilen iki gemi tamamlanmış, teslim alınmak üzere sahiplerini bekliyordu. 6 adet sipariş verilen konteyner gemilerinden ilk ikisiydi alınan. İki kızkardeş gemi, 2009’da teslim edilecekti. Diğer ikisi ise, navlunların zirvede olduğu 2006 yılında öngörülü bir yaklaşımla, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas tarafından iptal edilmişti.

25 yıllık gazeteciyim. Sayın Lucien Arkas’ı yaptığım görev nedeniyle son 5 yıldır daha iyi tanıyorum. Defalarca aynı mekanlarda bulunmama rağmen, hiç konuşma imkanım olmamıştı. İlk kez Almanya’nın liman kenti Wolgast’ta iki saate yakın sohbet etme şansı yakaladım.
 
İÇİMİZDEN BİRİ
 
Birçok gemisi olan, emrinde binlerce çalışanı bulunan bir işadamının, masanın diğer yanındaki arkadaşım Recep Canpolat ile bana ‘sorun bakalım ama, haddinizi de bilin’ edasıyla yaklaşacağını sanıyordum itiraf edeyim. Ama, karşımızda bizden biri vardı. Açıkyüreklilikle yanıtladı her sorumuzu; gülen gözleri de söylediklerinin samimiyetine işaret ediyordu. Haftaya gazeteniz DÜNYA Perşembe Rotası’nda tüm ayrıntılarıyla çok ilginç bir söyleşi okuyacağınızı umuyoruz.
 
ALMANYA’DA İSTİKLAL MARŞI
 
Ertesi gün geminin inşa edildiği tersanedeyiz. Küçük bir sahil kenti burası. Davetli heyet olarak iki otobüsle içeri girdik. Üst kattayız. Aşağıyı izliyorum. Türkiye’de görmeye alışık olmadığımız şeyler yaşanıyor. Kadın, erkek, çoluk-çocuk akın akın tersaneye geliyorlar. Gemi indirme ve teslim törenleri bizdeki gibi sadece onu yapan işçilerin önemli günü değil. Ya da bir Bakan geldiğinde biriken suni kalabalık değil buradaki. Herkes neşe içinde güle oynaya geliyor tören alanına. Konuşmalar, kırılan şampanya şişeleri, ve milli marşlar. Önce gemileri yapan Almanların marşı çalıyor, sonra da İstiklal Marşı’mız. Nasıl bir gurur tarif edemem. İçim kıpır kıpır. Ama, başımı çevirdiğimde, bu duyguları yaşayanın yalnız ben olmadığımı görüyorum. Diğer Türk davetliler ve Arkas Ailesi de, duygulu gözlerle ve gururla dinliyor marşımızı. Gözlerinden o kadar açık seçik anlaşılıyor ki, ‘Bu vatanı çok sevmek için Mehmet olmak gerekmiyor’ diye geçiriyorum içimden. Wolgast Tersanesi’ndeki gemi teslim töreninin ardından iki ülkenin marşları çalındı. Özellikle vergi, personel ve ‘gri liste’ dezavantajlarına karşın, gemilerini Türk bayrağında çalıştırmakta ısrar eden Lucien Arkas’ın İstiklal Marşı’mız çalınırken yaşadığı gurur gözlerinden okunuyordu. Almanya’nın yaşlı kurt denizcileri, söyledikleri geleneksel deniz şarkılarıyla katılımcıları coşturdu.
 
TÜRK FİLOSUNUN LOKOMOTİFİ
 
Lucien Arkas, sahip olduğu 25, katılacaklarla 27 gemisiyle Türk bayraklı filonun yüzde 57’sini oluşturuyor. Denizcilik sektöründekiler bilir. Türk bayrağında bir gemi sahibi olmak şövalyeliktir armatör için. Kıçında yabancı bayrak olan gemilerden daha fazla vergi ödersiniz öncelikle. Personel bulmada sıkıntı yaşarsınız. Çünkü, bedelli askerlik avantajı peşindeki bazı gemiadamları, daha fazla ödeseniz de, ‘bedelli askerlik’ uğruna yabancı bayraklı gemileri tercih ederler. Uluslararası sularda Türk bayrağı ‘gri liste’de yer alır. Kıçında başka bayrak olan her 10 geminin biri Port State Control (PSC) denetimine tabi tutulurken, ‘gri liste’deki Türklerin  10 gemisinden 5-6’sı kontrol ve ‘bedavadan’ nedenlerle tutulma riski yaşar. Son olarak Fransa’da başlatıldığı üzere, sadece ‘gri liste’de yer aldığınız için o ülkenin iki limanı arasında taşıyabileceğiniz yükten de mahrum kalırsınız. İçimizden biri olarak tanımak fırsatı bulduğum Lucien Arkas da, böyle bir şövalyedir bence. Sadece isimlere önyargılı yaklaşan bazı kafaların artık anlamaları gerekir. Vatan, millet, yurt gibi kavramlar kimsenin tekelinde değildir.

Bu yazı toplam 1576 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.