Dr. Kerem Şahinboy
Yemeyenin Haçapurisini* Yerler
Geçtiğimiz hafta üç günlüğüne Gürcistan’daki Acara Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Batum’daydım. Bu güzel Doğu Karadeniz şehrinde yaşamı ve ekonomik yapıyı yerinde görme imkanı buldum. Yatırımcılarımızın, özellikle lojistik endüstrisinden meslektaşlarımızın, ekonomik fırsatlar değerlendirildiğinde Batum’u yabancı bir kent olarak görmemesi gerekir. Son birkaç yıldır, siyasi sebeplerden dolayı yüzümüz daha çok Arap coğrafyasına dönük olsa da yanıbaşımızdaki güzel pazarları unutmamalıyız. Batum’un tarihçesine girmeyeceğim ancak yüzlerce yıl Osmanlı İmparatorluğu yurdu olarak yönetilmiş bu topraklarda yeteri kadar Türk müteşebbis izi göremiyoruz.
Batum, TBMM’nin ilk kabinesine Acara Bölgesi millet vekillerini yollamış, Enver Paşa başta olmak üzere İttihat ve Terakki’nin yoğun faaliyetlerine sahne olmuş, Ahıska Türklerinin günümüzde de yoğun olarak yaşadığı, Çoruh Nehri’nin Karadeniz’e dökülürken yüz binlerce yılda oluşturduğu delta sayesinde bölgenin geniş düzlüklere sahip tek Doğu Karadeniz kentidir.
Kamyon kuyrukları Arhavi’den başlayıp, Sarp’a kadar devam ediyor. Sarp sonrasında da kuyruklar kısmen yoğun. Sarp’tan şehir merkezindeki ana tren istasyonuna kadar birçok kamyon parkı, depolama tesisi, taşımacılık firması binası görüyoruz. Türklerin gözle görülür bir çoğunluğu var ancak yeterli değil.
Gürcistan, 1991 yılında dağılan Sovyetler Birliği üyelerindendi. Bu dağılma sonrasında kimi ülkeler Rusya tarafında bir tutum sergilerken kimileri de tamamen batı (AB ve ABD) yönlü bir değişime girdiler. Bu süreçte Gürcistan’ın Avrupa’ya dönük tavrı doğruydu ancak sürecin hızını ayarlayamadıklarından kısmen kayıpları da oldu. Abhazya ile iki defa savaşa girdiler, son olarak da 2008’de Ruslar tarafından saldırıya uğradılar ve Abhazya ile Güney Osetya üzerindeki taleplerini soğumaya bırakmak zorunda kaldılar. Günümüzde, Batum’da neredeyse her yerde üç bayrak görüyorsunuz; ilki Gürcistan devlet bayrağı, diğeri Acara Özerk Cumhuriyeti Bayrağı, sonuncusu ise AB bayrağı. Gürcistan Saakaşvili sonrasında da Rusya yanlısı bir politika izlememe konusunda tutarlı bir tavır içinde olduğunu herkese kanıtladı.
Gelelim konunun bizim mesleğimizle ilgili olan kısmına. Günümüzde, Batum Limanı derinliği ve gerçekleşmesi geciken yatırımlar sebebiyle büyük gemileri ağırlamaya yeterli altyapıya sahip değil. Bu girişim başarıyla tamamlanırsa, şüphesiz Batum Limanı Doğu Karadeniz’deki en başarılı ticari limanlardan biri olacaktır. Batum Limanı’nın rıhtım derinliği 12 metre civarında. Bu rakamın 16-19 metre derinliğe ulaştırılması durumunda liman ana gemileri kabul edebilecek duruma gelecektir. Rusya’nın böylesi bir girişimden mutlu olmayacağını biliyoruz. Ruslar, Ukrayna Savaşı içinde açıkça Odesa Limanı’nı ele geçirmeyi istediklerini net şekilde ifade ediyorlar. Odesa’yı ilhak etmeleri durumunda Karadeniz ticaretinde rütbe kaybına uğrayabiliriz. Bize yakışan, ticari ortaklarımızı üzmeden, akıl ve barış dolu hamlelerle kervanımızı yürütmemizdir. Hal böyleyken, Batum’un Türkiye için önemi belirginleşecektir. Bu sebeple, Batum lojistik dünyamızın radarına girmek durumundadır.
Halihazırda, TAV, Batum Havalimanını başarıyla yönettiğinden, benzer başarılı girişimleri diğer terminal yapılarında da gerçekleştirebiliriz. Batum Limanı’nın petrol terminali Kazak devletine ait KazMunayGas’a ait olduğundan o treni kaçırdık. “Karadeniz’i bir satranç tahtası olarak görürsek, Türkiye’nin akıllı hamlelerinden biri Batum Limanı özelleştirmesine dahil olup, dökme ve konteyner terminalleri işletmeciliği haklarını 49 yıllığına edinmesi olacaktır.” demek isterdim ancak, Batumi International Container Terminal’i de 2007 yılından beri Filipinli ICTSI tarafından işletiliyor. Bu sizce de büyük bir kayıp değil mi? Şapkamızı önümüze koyalım ve düşünelim. Yüzlerce yıl yurt toprağı kabul ettiğimiz, on binlerce insanımızın kanını akıttığı, hazineden dünyalar kadar para akıtıp bayındır hale getirdiğimiz, kendi öz mahallemiz kabul ettiğimiz, kültürümüz, mutfağımız, insanımız, selamımız bir dediğimiz topraklardaki fırsatları neden bu denli göz ardı etmiş durumdayız? Olay tam anlamıyla, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma hadisesidir. Siyasi erk, Somaliyi bayındır hale getireceğim derdine düşmüşken, Transkafkas demiryolu ağının merkez üssü, Bakü petrollerinin geçit kapısı Batum’u Filipinlilere kaptırmışız.
Hatırlayınız, birkaç ay önce yazdığım “Her Köşebaşına Bir Liman” isimli yazımda, birbirine yakın ve ekonomik olarak sürdürülebilir olmayan yerlere liman yapımını eleştirmiştim. O yazıda, “Rize’ye, gidip Riport’un dibine ikinci limanı yapmaya ne gerek var, gidip Batum Limanı gibi kurulu sistemlerin işletme haklarına talip olsana be arkadaş!” demek istiyordum. Limancılıkta ofansif bir tutumdan uzağız. Var olan koşullarda, kendi limanlarını satmaya çalışan bir görünümde, müşteri bekler konumdayız. Bu tutum denizciliği pek de iyi bilmeyen Osmanlı’nın yaklaşımıdır. Genç Cumhuriyetimiz, ilk yıllarında, yüce Atatürk’ün de öngörüsüyle yatırımlara limanların inşaatıyla başlamıştı. O zamanlarda böylesi büyük yatırımların altından kalkacak girişimci olmadığından, doğal olarak liman yatırımları devlet eliyle gerçekleşebiliyordu ancak, şimdi büyük yatırımcılarımız da, liman ve terminal işletmeciliği hakkında bilgili uzmanlarımız da var. Tek başına girilmesi büyük yatırım fırsatları için konsorsiyumlar kurmayı da, kaynak sağlamayı da biliyoruz. Peki, neden elimiz bu denli yavaş?
Konteyner taşımacılığı özelinde baktığımızda neredeyse tüm konteyner hattı operatörlerinin (Örneğin, Maersk, MSC, CMA-CGM, COSCO gibi) aynı zamanda liman ve terminal operatörlüğü yaptığını görüyoruz. Limancılıkla taşımacılık birbirlerinin ayrılmaz, stratejik parçalarıdır. Hatta daha üst kadrajdan bakarsak, liman işletmeciliği, taşımacılık ve diğer lojistik hizmetlerde rekabet üstünlüğü sağlanması sürecinde sahip olunması zorunlu bir unsurdur. Bu bakış açısıyla Batum bizim için kaçırılmış bir fırsattır fakat, hâlâ kimi fırsatlar mevcut…
Konuya bir de depolama açısından bakalım. Trabzon’dan Batum’a kadar bizim Doğu Karadeniz kentlerimiz liman hinterlantlarında 10 bin metre kare ve üzeri depo kuracak alan mevcut değil ancak Çoruh Deltası sayesinde ortaya çıkan, Batum şehir sınırları içindeki geniş ve düz arazide bu mümkün. Lojistik firmalarımız, bölgenin ihtiyacı olan depolama yatırımları için Batum’u listelerine almaları gerekir. Tekrarlıyorum, Batum’u bir yabancı şehir olarak görmeyelim. Tüccar gözlüklerimizi taktığımızda, Batum Türkiye’nin kendi ticari ortamı olarak kabul edilmelidir; bunu isimleri Aziz George’dan (Jurgi) gelen Gürcüler’de ifade ediyorlar. Burası sokaklarında Rusça, İbranice, Arapça dışında bolca Türkçe duyulan, geçmişten bugüne Türk sosyo-kültürel öğelerini taşıyan ve ekonomik potansiyeli oldukça büyük bir kent. Rakamlar da bunu kanıtlıyor, zira Batum’u ziyaret eden turistlerin %75’ini Türkler oluşturuyor.
Acara’yı demir yumrukla yönetmeye kalkan Abashidze’nin Rusya’ya ilticası sonrasında Saakashvili hükümeti Gürcistan’da hızlı bir batılılaşma ve yolsuzluğu önleme harekatı başlatmıştı. Ukrayna’da da Odesa Bölgesi Valisi olarak başarılı görevler yerine getiren Saakaşvili, paradigmayı hızla değiştirmeye çabaladığından Ukrayna’dan da karga tulumba kovulmuştu. Günümüzde Tiflis’te hapiste olan eski siyasetçinin Gürcistan’daki illegal tortuyu kısmen ortadan kaldırdığını ancak tamamen başarılı olamadığını belirtmek gerekir. Gürcistan’da ağır sanayii yok; hatta orta ölçekte de bir sanayiden bahsetmek mümkün değil. Gelirlerin büyük kısmı hizmetlerden, yani lojistik, turizm ve ticaretten geliyor.
Türk tedarik zinciri firmalarının Batum’a yatırımlarını yoğunlaştırmaları ile hem Kafkas coğrafyası ile bağlarımızı güçlendirmiş olacak hem de yüzlerce yıl vatan toprağı kabul ettiğimiz bu coğrafya ile ekonomik ve kültürel bağımızı güçlendirmiş olacağız. Bilhassa ticari limanın (Batumi Commercial Port) bayındır hale getirilmesi ve çevresine depolama sahalarının kurulması Türk lojistik firmalarınca kotarılmalıdır. Batum ve çevresinin birer cazibe merkezi olduğu fikrimizi destekleyen bir program AB tarafından da yürütülüyor. TENT-T olarak ifade edilen Trans-Avrupa Ulaştırma Birliği’nin Ukrayna-Rusya savaşı öncesinde Gürcistan’a ayırdığı altyapı ve lojistik bütçesi on beş milyar Avro civarındaydı. Bu projelerin arasında, Anaklia Derin Deniz Limanı kapasite artırımı (350 Milyon Avro), Batum Çevre Yolu projesi (120 milyon Avro), Kutaisi Havalimanı Kargo Terminali (60 milyon Avro) ve diğerleri bulunuyor. 2030’a kadar bir kısmının yaşam bulması planlanan bu projelerin tamamlanmasıyla, Roma İmparatoru III. Hadrianus’tan beri önemini koruyan Batum, ticari anlamda hem daha değerli hem de stratejik konuma gelecektir.
Colliers International’ın 2019 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre Gürcistan’daki kiralık depo alanları 2.5 milyon metrekaredir. İlginç olan taraf ise bu alanların sadece % 2’sinin A sınıfı depo statüsünde olmasıdır. Geri kalan %98’lik bölüm B ve C sınıfı, görece eski depolardır. Forbes’in rakamlarına bakarsak, Gürcü şirketlerin işgücü, ekipman eksikliği ve eskiliği sebebiyle katlanmak zorunda oldukları lojistik maliyetler AB ülkelerindeki rakiplerine oranla 4 kat daha yüksektir. Buna ek olarak, Batum’la Tiflis arasında konuşlu Kutaisi Lojistik Üssü’nün tamamlanmasıyla 135 bin metre karelik bir potansiyel Gürcistan’ın Doğu Karadeniz’in parlayan yıldızı olabileceğini işaret etmektedir. Kutaisi ve Tiflis’de yürütülen bu girişimler içinde Türkiye’den Kolin İnşaat dışında başka bir isim görünmezken, Çin, Kuveyt, İsviçre (MEDLOG-MSC), Azerbaycan gibi ülkelerin aktif oldukları izlenmektedir. Merak edenler, Gürcistan’ın 2030 ve 2050 lojistik master-planlarını okuyabilirler. Bir başka deyişle, komşu mahallemizde, Türk firmalarının kolları sıvayıp gerçekleştireceği çok güzel işler var; görebilene…
Çok uzatmadan, bağlayacak olursak; Gürcistan’ı, özellikle Batum’u “yaban eller” olarak gören kaybeder. Gürcistan hızla gelişiyor. Problemlerini çözmeye çalışıyor. İşleri kolay değil. Birçok ülkede bulunan yolsuzluk ve kısmen kontrol altına alınmış yasadışı faaliyetlerle ciddi olarak mücadele ettiklerini biliyoruz. Yüzlerini batıya dönmüş şekilde, yasal ve ticari entegrasyonlarını hızla gerçekleştirmeye çabalıyorlar. Kendilerini, Rusların görece deforme olmuş sosyo-ekonomik ikliminden çok bilimin, sanayinin ve çağdaş yaşamın merkezi olan Avrupa kültüründe daha iyi ifade edebileceklerini görüyorlar. Gürcistan’ın FDI oranları (Doğrudan Yabancı Yatırımı) Türkiye’nin çok üzerinde. Size elden kaçan fırsatları da, güncel olanları da, gelecekte olacakları da kısaca bir rapor olarak sundum. Bundan sonrası sektörümüzde cesaret, bilgi ve finansal kaynak sahibi değerli yatırımcılarımıza kalmış durumda.
*Haçapuri: Bizim Karadeniz pidesinin Gürcü versiyonu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.