Dr. Güntürk Üstün
Açık Denizlere Farklı Bir Seyahat Önerisi
* Amacım, bir denizyolu tutkunu sıfatıyla ne kendimin ne de başkalarının moralini bozmak! Bununla birlikte, bu satırları okuyan herkesin yakından bildiği üzere, ortalıktan kaybolmamakta ruhsal hastalık derecesinde inat eden, çok tehlikeli bir fiziksel hastalık gerçekliği de etrafımızdaki çirkin varoluşunu aşırı aksatmadan sürdürmekte. Bir diğer deyişle, tam anlamıyla geçmeyen ve öyle kolay kolay da geçeceğe hiç benzemeyen COVID-19 salgınının adına şimdilerde “yeni dalga” denilen ikinci atağını bütün dünya gibi yeryüzünün sivil/ticari denizcilik camiasının yolcu taşımacılığı bölümü de olabildiğince paniklemişlik görüntüsü yaratmamaya çalışarak, gidip gelen kronik bir kaygı içinde beklemeye devam ediyor. Birkaç kruvaziyer şirketine ait birkaç gemi hayli az sayılabilecek yolcu ile seferlere başladı ancak kâr beklentileri yok denilecek kadar az. Zira aynen otelcilik endüstrisinin devleri gibi kruvaziyer sektörünün devleri de çok iyi biliyorlar ki, “açık büfe” diye adlandırılan ve çekiciliği haklı biçimde tartışılmaz yeme-içme uygulaması tümüyle geri dönmediği müddetçe modern gemileriyle düzenleyecekleri cazip fiyatlı geziler bile ne yazık ki beklenilen kazancı sağlayamayacak. Öte yandan, kamara/kabin dışı ortamlarda koruyucu maske takma ve güvenli mesafeyi koruma zorunlulukları da cabası!
* O yüzden, belki bazılarınız benim gibi yapıp, açık denizlere COVID-19 kara bulutları ortadan bütünüyle kaybolmadan kardeş gemilerle çıkmak yerine internetin, denizcilik müzelerinin, deniz temalı sinema filmlerine ait DVD’lerin ve elbette kruvaziyer tarihini anlatan kitapların vefalı dostluğu eşliğinde değişken süreli seferlere rota çevirmeye sancak ışığı yakabilirler. Ben de bu hususta, aynen benim gibi düşünenlere yardımcı olabilmek amacıyla dilerseniz, köşe yazımı okumayı bitirdikten sonra inceleyebileceğiniz yandaki “Foto Galeri”sini hazırladım. Söz konusu galeriye de tabii ki günümüzdeki kruvaziyer turizminin gözde oyuncuları arasına girmeyi yıllar önce bir dizi talihsiz olaylar ve kararlar nedeniyle yitirmiş (fakat yerel ve küresel denizcilik tarihine efsaneleşerek mal olma şansını yitirmemiş) “Denizyolları” işletmemize ait sayısız kaynaktan derlediğim görsel dökümanı koydum.
* İlgili mütevazi foto galerisindeki belgeleri dikkatli inceleyenleriniz hiç şüphesiz bugünlerde “niçin İstanbul’dan İzmir’e bir kruvaziyer gemisiyle olmasa bile konforlu kabinlere sahip hızlı bir feribotla gidilemediğinin, niçin Karadeniz ve Akdeniz sürat postalarının bulunmadığının ve niçin uluslararası nitelikteki keyif verici Ege, Akdeniz ve Adriyatik kruvaziyerlerinin yerlerinde ıssız meltemler estiği” sorularını hazinlikle iç içe bir ruh haliyle kendilerine sormadan edemeyeceklerdir. Burada yeri gelmişken, ülkemiz ticari denizcilik camiasında bana göre yeterince sık dillendirilmediğine inandığım bir konuya değinmeden edemeyeceğim. Yurdumuzun sivil denizcilik sektörü gerek hemen her tür deniz aracını kaliteli biçimde üretmeyi, gerekse de yük taşımacılığında dünya denizlerinde bayrağımızı giderek daha çok sayıda farklı tip ve tonajdan gemiyle dalgalandırmayı 1980’lerin ortasından itibaren örnek bir başarıyla gerçekleştirmenin güzel şansını yılmadan çalışarak yakalamıştır. Ama lütfen unutmayalım ki, alımlılıkta birbiriyle tatlı mı tatlı bir çekişmeye tutuşmuş 4 özel denize kıyısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nde ticari denizciliğin şehirler arasındaki yük ve yolcu taşımacılığındaki payı, köklü bir denizcilik mirasına sahip ülkemize hâlen hiç de yakışmayan bir rakamda gezinmektedir.
* Köşe yazımın başında da belirttiğim üzere, kendim dahil kimsenin canını sabah sabah sıkmak gibi bir niyetim yok! Bununla beraber, insanlık olarak bunalımlı, endişeli ve düşündürücü zamanlardan akarcasına geçtiğimizi saklamaya kalkışmamın da, en başta denizcilik edebiyatı etiğine uygun düşmeyeceği kanısındayım. İyisi mi gelin hep birlikte bizler, yaz mevsiminin son ayının ilk pazar sabahında sözlerin ve gerçeklerin ötesine geçmeyi deneyerek, birtakım eski ve şık deniz yolculuğu dökümanlarının yârenliğiyle zamanın içinde harikalık katsayısı yüksek bir tür açık deniz seyahatine çıkalım. Çıkacağımız bu yolculukta, gemimize yakıt niyetine de sadece anılarımızla düş gücümüzü kullanalım!
* Her gemicilik sevdalısı bir gemiyle çıktığı ilk uzun seyahati asla unutmaz ve daha yolcuğun ilk saatleri içinde bindiği gemiyle arasında kurulan benzersiz bağı, alacak soluğu kaldığı sürece hatırlar. Gezi boyunca gerek o, gerekse de bindiği gemi birbirlerinin serüvenimsi atmosferinden beslenen fakat asla birbirini tüketmeyen iki özgün âlemden oluşuk birer canlıya dönüşmüşlerdir handiyse! Aman, gemisever kimliğini gururla taşıyan tutkunlar olarak siz siz olun, deniz ile denizciliksiz kalmayın ve deniz ile denizciliğin hem ülkemiz hem de gezegenimizdeki gelişimini kendi olanaklarınız bağlamında geliştirip ilerletmeye katkıda bulunmaktan vazgeçmeyin lütfen!
Tarihi ve efsanevi “Denizyolları” işletmemizin kısa resimli geçmişiyle ilgilenenlerinize, 1 Temmuz 2018 günü yayınladığım LOJİPORT haftalık köşe yazımı ve bugünkünden çok daha fazla belge içeren, ülkemizin denizyolu ile uzak mesafelere yolcu taşımacılığına ilişkin nostaljik yönü doğallıkla ağır basan dökümanlardan oluşturduğum foto galerisine göz atmalarını önermek isterim.
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.