İlhan Karaçay
BEDEVİ’YE SERZENİŞ !!!
‘Kim bu bedevi?’ diye soracaksınız tabii.
Hemen cevap vereyim: Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Ebutaleb.
Neden mi bedevi?
Çünkü kendisi Berber kökenli olup, berberice konuşuyor.
Berberler de, Müslüman Arap olan Bedeviler’in bir uzantısı olarak kabul ediliyorlar.
Eeeee, Google’de arama yaptığın zaman bedevi sözcüğünden sonra şunların yazılı olduğunu görürsünüz: Çölde, çadırda, ibtidâî şartlarda yaşayan, medenî olmayan kişi anlamına gelir.
Demek oluyor ki, Fas’tan Hollanda’ya göç etmiş olan Ahmet Ebutaleb de medeni olmayan bedevilerden biriydi.
Peki sonra medeni olabildi mi Ebutaleb?
Bu konuda fikirler değişebilir ama, bana göre Ebutaleb ilkelliğini korumuş.
Bu kanaata neden vardığımı az sonra anlamış olacaksınız.
Rotterdam’ın Belediye Başkanlığı’nı yapabilecek kadar bilgilenmiş olan Ebutaleb’in, bilgilendiği halde bedevilikten kurtulamamış olduğu aşikârdır.
Ebutaleb’in doğmuş olduğu kent Rif’te yayın yapan NadorCity adlı haber portalı, bu röportajı Fasça değil, Berberice yaptı. Tercümesi ekranlarda yazılı olarak Hollandaca yapıldı.
2016 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Kaya’nın, Rotterdam Başkonsolosluğumuza girişini engelleyen güçleri yönetirken, polislere ‘vur’ emri verdiği bilinen Fas asıllı Belediye Başkanı Ahmet Ebutaleb’in, Türk kuruluşlarına karşı takındığı olumsuz tavırları da biliniyor.
Söyleşi yaptığı haber portalı muhabirinin, ‘Hollanda’daki Türkler, neden Faslılar’dan daha başarılılar’ şeklindeki sorusuna, şaşırmış bir yüz ifadesi ile, ‘Hayır, aksine Faslılar Türkler’den daha uyumludurlar’ şeklinde cevap veren Ebutaleb şunları ekledi: ‘Türkler, yüzlerini ve dikkatlerini Türkiye’ye çevirmişlerdir. Onların her işi Türkiye’de halledilmektedir. Türk devletinin buradaki Türk toplumu üzerindeki etkisi bilinmektedir. Erdoğan’ın eli camilere kadar uzanmaktadır.’
Aynı durumun Faslılar için geçerli olmadığını belirten Ebutaleb şöyle devam etti: ‘ Rabat’ın eli buradaki camilere kadar uzanmıyor. Fas’ın buradaki Faslılar’a müdahalesi yoktur.
(Yazımın sonunda, Rabat’ın geçmişteki uzun elini anlatacağım) Ebutaleb devam ediyor:Burada sokakta yürüyen bir Faslı’ya, Fas’ın Başbakanının kim olduğunu sorarsanız bunun yanıtını alamazsınız. Ama bir Türk’e, ülkeyi kimlerin yönettiğini sorarsanız, isimleri tek tek alırsınız.’
Ebutaleb’in bu ifadesi, dış ülkelerde yaşayan Faslılar’ın, kendi ülkelerinin başbakanının adını bilmeyecek kadar apolitik olduklarını ve entegrasyondan ziyade asimilasyona daha yatkın olduklarının ispatı mıdır acaba?
Ebutaleb’in yukarıdaki ifadelerine ilk tepki, Belediye Meclisi’nde DENK’in Grup Başkanı olan Stephan van Baarle’den geldi. Van Baarle’ye göre, Ebutaleb’in bu söylemleri, iki grubu karşı karşıya getirir ve bir entegrasyon yarışı meydana getirir. Ebutaleb’in, Rotterdam Belediye Meclisi’nin görüşlerini anlatmadığını belirten Van Baarle, ‘Bu dil, kullanılan dil değildir. İnsanları başarılı ve başarısız diye gruplara ayırmak tehlikelidir’ dedi.
Van Baarle, Ebutaleb’in Türkler ve Faslılar vurgulaması ile ayrımcılık yaptığını belirtirken,
‘Bizim meclisimizde Türk Rotterdamlılar ve Faslı Rotterdamlılar’dan söz edilir. Ebutaleb’den, sarfettiği sözleri geri almasını talep ediyoruz.’ dedi.
Ebutaleb’in sözleri Lahey Belediyesinde de kursaklara oturdu. Lahey Belediye Meclisi’nde İslam Demokratlar’ın Grup Başkanlığını yapan Tahsin Çetinkaya, ‘Ebutaleb çok yanlış bir tablo çiziyor. Buradaki Türk organizasyonlarının çoğunun Erdoğan ile bir ilişkileri yoktur. Ebutaleb, Türk toplumuna uzatmış olduğu parmağı geri çekmelidir.’ dedi.
Ahmet Ebutaleb, Rotterdam Belediye Başkanlığını üstlendiği günden bu yana, Türk gruplarına hiç de sempati ile bakmadı. Kim bilir, bu belki de kendi ailesinin özel yaşamından kaynaklanmaktadır.
Bu kıskançlık da, Ebutaleb’i ırkçı söylemlere itmiş olabilir.
Şimdi sormak lazım: Hollanda’ya uyum sağladıktan sonra açmış olduğu işyerleri ile Hollanda’da ve Türkiye’de büyük yatırımlar yapan Turgut Torunoğulları’nı tanımış mıdır Ebutaleb.
Hollanda’da bir Türk işçi çocuğu olarak doğduktan sonra, kendisini geliştiren ve sonunda da Corendon adlı Tur Operatörlüğü ve Hava Yolu Şirketi sahibi olarak, Hollanda’nın en büyük otelini açacak kadar başarılı olan Atilay Uslu’yu da duymuş mudur Ebutaleb.
Başarılı işadamlarımızı saymakla bitiremeyiz. Hollanda’nın çok önemli kuruluşlarında, bankalarda, önemli danışmanlık firmalarında, çok önemli postlara sahip olmuş Türkler’i de duymuş mudur bedevi Ebutaleb.
Kendinden başka, bir de Arnhem şehrine Belediye Başkanı olmuş Ahmed Marccouch’a bakarak, ‘Vay be, biz Faslılar ne kadar da önemliymişiz’ deyip, Hollanda’ya Türkler’den daha iyi uyum sağladıklarını sanan bu zavallı Ebutaleb’e söylenecek çok laf var aslında.
Bizim Nebahat Albayrak’ımız, Hollanda’da Devlet Bakanlığı’na kadar yükselmedi mi bedevi Ahmet?
Bizim çocuklarımız bugüne kadar İkinci Meclis’e 15 parlamenter, Birinci Meclis’e
10 parlamenter, İl Genel Meclisleri’ne 8 üye, Belediye Meclisleri’ne 500’e yakın üye vermedi mi bedevi Ahmet?
Hollanda’da sayıları 600 bini geçen Tükler’in 350 bini aynı zamanda Hollanda tabiyetine de geçmişlerdir Ebutaleb.
Hollanda’da senin 400 bin yurttaşın, Fas tabiyetinden çıkamadığı için, Hollanda vatandaşlığına çok zor geçebiliyorlar. Yani senin Fas Devleti’n bile uyumdan korkuyor ve uyumu da önlüyor Ebutaleb.
Faslı gençler Hollandalılar’ı o kadar rahatsız etmişlerdir ki, bir ara, sadece suç işleyen Faslı gençlere değil, ebeveynlerine de ceza verilmesi girişimleri yapılmıştır Ebutaleb.
Başta biz olmak üzere, ebeveyleri cezalandırma fikrine karşı protestolar yükseltmişizdir.
Hollanda’da daha çok ‘Türk ve Türkiye düşmanı’ olarak tanınan ırkçı siyasetçi Gerd Wilders bile, baş düşmanı olan Türkler’i değil, Faslılar’ı ağzına sakız yapmıştır Ebutaleb.
Wilders, ‘Daha az Faslı’ sloganı ile yaptığı çıkışlarda, Faslılar’ı o kadar acımasız suçlamıştı ki, bunun için mahkemelerde yargılandı ve ceza yedi Ebutaleb.
Bak Ebutaleb, bunlar gibi örnekleri saymakla bitiremem.
Çok garip değil mi? Tam da böyle bir ortam içinde kalkıyorsun ve bir bedevi haber portalına, ‘Faslılar Türkler’den daha iyi uyum sağlıyor’ diyebiliyorsun.
Vallahi de billahi de ağzımla değil, bir başka yerimle güldüm Ebutaleb.
Senin ile iki kez buluşmamız olmuştu Ahmet Ebutaleb.
Buluşmamızın ilki, sana kitabımı hediye ettiğim zaman gerçekleşmişti.
İkinci buluşmamız ise, iş hayatında çok başarılı olmuş iki Türk kardeş Abdullah ve Umut Tagi’nin bir ödül töreninde buluşmuştuk.
Bu iki Türk kardeş, Hollandalılar’ın çok beğendikleri ringa balığı salamurasını (Haring) en iyi yapan balıkçılar olarak ödüllendirilmişti. Hem de yüzlerce balıkçı arasında ikinci kez bu ödülü kazanmışlardı.
İşte, Hollanda’ya uyum sağlamış Türkler’den bui ki kardeşe ödüllerini sen vermiştin, unuttun mu?
Şimdi gelelim, Faslılar’ın geçmişte yaşadıkları olaylara:
Hollanda’daki Faslılar, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren, eş ve çocukları ile birleşmeye başlamışlardı. Uzun bir süreçten sonra aileleri ile kucaklaşan Faslılar’ın, Hollanda’ya adaptasyonunu önlemek amacıyla ‘Amicalen’ adlı bir örgüt kurulmuştu. Bu örgüt, Kral Hasan’ın kontrolundaki hükümetin propagandasını yapıyor ve Hollanda’daki Faslılar’a, ‘Siz buraya sadece çalışmak için geldiniz. Ülkenize para gönderin ve burada politika ile ilgilenmeyin’ şeklinde telkinde bulunuyordu.
Bunda başarılı da oldular. Böylece Amicalen grubu gün geçtikçe büyüdü ve Faslılar’ın Hollanda’ya uyumu zorlaşmış oldu.
Amicalen grubunun Faslılar arasında dengeyi bozduğuna inanan bir başka grup, ‘Hollanda Faslı İşçiler Komitesi KMAN’ı kurdu. KMAN’ın kuruluş amacı da, Hollanda’daki Faslılar’ı kendi devletlerinin baskısından korumak ve Hollanda’daya uyumlarını sağlamaktı.
Zira, Faslılar o dönemde eşit haklardan yararlanamıyor, Toplu İş Sözleşmesi’nin dışında kalıyor ve taşeronların oyuncağı oluyorlardı.
Kötü çalışma şartları altında çok az maaş alan Faslılar’ın daha iyi konuma gelmeleri ve eşit hak kazanmaları için protesto eylemleri yapan KMAN, Faslılar’ın Hollanda’ya uyum sağlamalarını da teşvik etmekteydi.
Faslılar burada kalmak istiyorlardı. Amicaller ise, vatandaşlarının kültürlerini kaybedeceklerinden korkuyorlardı. Onlar da bu nedenle KMAN grubunu protesto ediyorlardı.
Ülkede tam anlamıyla, milliyetçilerle sosyalistler arasında bir güç mücadelesi sürüyordu.
Kısacası, Amicaller, vatandaşlarının Fas’a bağımlı kalmalarını, ülkelerine para göndermelerini, ülkelerinin politikasını desteklemelerini ve fazla şikâyetçi olmamalarını istiyor, buna karşın KMAN’cılar da, Hollanda’da eşit şartlarda kalınmasını isterlerken, ‘Fas kültürünü korumak iyi ama, entegrasyon da çok iyi’ diyorlardı.
Ülkede bu iki grubun toplantıları, protestoları, açlık grevleri bıtkınlık geirmişti.
Fas’ta Kral Hasan’a karşı yapılan iki başarısız darbe, iki grup arasındaki gerilimi artırmıştı.
Olaylar Faslılar’ı, ‘Ülke içinde olanlar’ ve ‘Ülke dışında olanlar’ diye ikiye ayırmıştı. Çok radikal olan öğrenciler bile, istikbali Avrupa’da aramaya başlamıştı. Bu öğrenciler, siyasi kargaşadan endişe duydukları için ülkelerini terkederek, Avrupa ülkelerine sığınmaya başladılar. Başka bir ülkede şans arayan bu gruba mensup çoğunlukla erkekler, yığınlar halinde Hollanda’ya geldiler. O zamanlar Hollanda’nın işçi gücüne ihtiyacı çoktu.
Hollanda’da Faslılar’ın sayısı artınca, ortalığa hakim olan Amicaller ve KMAN’ların etkisi de azaldı.
Zamanla bu iki gruptan ses çıkmaz oldu.
İşte, daha birkaç yıl öncesine kadar, yukarıda anlatıldığı biçimde yaşayan Faslı gençler için, ‘Hollanda’ya Türkler’den daha iyi uyum sağladılar’ zırvasını kusan Ahmet Ebutaleb şimdi ne diyecek acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.