Selçuk Onur
Gemi inşa sanayi de, ölçüsüz kalemler de hız kesti
Dikkat ediyor musunuz? Tersane kazaları, yazılı ve görsel medyada eskisi kadar yer bulamıyor. Artık hiç kaza olmadığı için mi sanıyorsunuz? Hayır, ufak tefek kazalar yine oluyor ama gemi inşa sanayiinde işler 5-6 sene önceki yoğunlukta yaşanmadığından matematiksel olarak kaza oranı da düşük. Bu da sansasyondan beslenen necip basınımızı kesmediğinden, eskisi gibi haber olamıyorlar.
Hemen burada alınan önlemleri de inkâr etmediğimizi belirtelim. Kaza sayısında azalma varsa, bunda elbette alınan önlemlerin de rolü var.
Tersanelerimizin yaptığı önemli işlerden çok, kazalarla gündeme gelmesinde, bir kriz yönetimi oluşturma eksiklerinin de payı olduğu bir gerçek. Kaza oluyor, tersane yöneticileri hemen açıklama yapmak yerine, kulaklarının üzerine yatmayı tercih ediyordu. Süre geçtikçe de, dezenformasyon başlıyor ve olayın boyutu biçim değiştiriyor, katlanarak büyüyordu. Burada, çuvaldızı içinde bizim de bulunduğumuz Türk basınına da batırmak gerek. Öyle acımasızca ve hoyratça eleştiriler oldu ki, bu ülkenin en büyük gazetelerinden Sabah, Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan’ı kastederek, ÖLDÜREN KAFA manşetiyle çıktı.
Öte yandan, dünya klasmanında ilk 5 ülkeden biri olmaya soyunan Türkiye, giderek artan sipariş iptalleri yaşamaya başlamıştı. Çünkü, bizim medyamızdan alıntılanan haberler, biraz daha çeşnilendirilerek muhtemel alıcı pazarlarda da paylaşılıyordu. Sonuç, konjonktürel olarak sorunlu giden denizcilik piyasasındaki gemi inşaya ayrılan Türk pastasının giderek küçülmesini beraberinde getirdi.
Butik gemiler ve tamir bakım
Leblebi çekirdek gibi kimyasal tanker siparişi alan Türkiye, artık eski yoğunlukta sipariş alamıyordu. İşte tam da bu anda, başta kuzeydekiler olmak üzere birçok ülke, özel siparişleri mükemmel ve ucuz bir şekilde karşılayabildiğimizi keşfetti. Bunun yanı sıra, tersanelerimize tamir-bakıma gelen yabancı gemiler, hem ucuz, hem de mükemmele yakın bir işçilikle tanışıyorlardı. İşte şimdilerde gemi inşa piyasasını ayakta tutan bu iki önemli artımızdır.
Altından hava ile su geçene kredi yok mentalitesi
Bir de, kendisini ikrazat aşamasından bir adım öte geliştirmiş Türk finans sistemi var. Bir türlü kalıpları aşamıyorlar. Hâlâ ‘altından hava ile su geçene kredi yok’ aşamasında kalmışlar. Gemi inşa sanayiinin rekabet gücünün azalmasında onların da günahı büyük.
Türk finans sisteminin bakış açısını net olarak göstermesi açısından söylediklerimi somut bir örnekle bağlayayım. Samsun Limanı’nı geziyorum. Limanın içinde yarı batmış bir gemi gördüm. Sorduğumda, hikayesini şöyle anlattılar: Armatörün bir bankaya borcu var, ödeyememiş. Banka da gemiye el koymuş; armatör, ‘bırakın gemiyi çalıştırıp, borcumu ödeyeyim’ diyor. Banka yetkilileri, ‘önce borcunu öde, sonra çalıştırırsın’ diyor. Sonunda armatör, şakağına silahına dayayıp kendini vuruyor. Gemi de öylece kaderine terk ediliyor.
Bankacılarımıza sesleniyorum: Allah rızası için bakış açınızı değiştirmenin vakti gelmedi mi daha… Saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.