Dr. Güntürk Üstün
“Godot” Kesin Gelmeyecek, “Galataport” İse Gün Sayıyor!
Ülkemiz kamuoyuna ilk kez Mart 2002’de duyurulan İstanbul-Salıpazarı’ndaki “Galataport” projesi, uzunca bir süre, adı da dâhil, epey değişikliğe uğramıştır. İki defa ihaleye çıkarılan proje, en son 16 Mayıs 2013’te Doğuş Grubu’nun olmuş ve grup ihaleyi kazanmasının ardından, Ocak 2014’te Bilgili Holding’e bağlı BLG Capital ile ortaklık gerçekleştirip, bu ortaklıkla söz konusu liman sahasının geliştirme ve işletmesinden sorumlu “Salıpazarı Liman İşletmeciliği ve Yatırımları A.Ş.”yi kurmuştur. “Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.” ile yapılan devir sözleşmesini takiben, Şubat 2014’te liman alanı bu yeni şirket tarafından devralınarak, yapım faaliyetlerine evre evre başlanmıştır. İlgili şirketin unvanı, Şubat 2018’de “Galataport İstanbul Liman İşletmeciliği ve Yatırımları A.Ş.” olarak değiştirilmiştir.
Doğuş Grubu’nun ve ülkemiz ticari denizcilik camiasının sıklıkla vurguladığı üzere “Galataport Projesi”, bir şehir projesi olarak İstanbul ve Karaköy-Salıpazarı bölgesinin mahalle dokusuna uyumluluk gösteren bir yerleşim planına sahiptir. “Galataport Projesi” ile şu anda (ve 200 yıldan beri) erişime kapalı olan Karaköy kıyı şeridi halkın kullanımına açılarak, kenti denizle buluşturan bir tür gezinti alanına dönüştürülecektir. Binaların arasında oluşturulacak koridorlardan, Boğaz’a hem görsel hem fiziksel erişim sağlanması hedeflenmekte, proje kapsamındaki binaların maksimum yüksekliklerinin de mevcut durumdan daha düşük olması planlanmaktadır.
Projenin bitimiyle Tophane Meydanı, gerek yanındaki park gerekse de Boğaz’a inen kollarıyla birlikte 30 dönüme yakın alanıyla İstanbul’un en geniş ve gözde meydanlarından biri olacaktır. Aynı şekilde, proje sahası içerisinde yer alan tescilli binaların da restorasyonunun tamamlanmasıyla İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki çok değerli tarihi binaları kente geri kazandırmak mümkün olabilecektir. Alana niteliğini veren eski yolcu gemisi/kruvaziyer rıhtımları da, “Galataport Projesi” kapsamında dünya denizcilik standartlarına göre yeniden düzenlenerek, İstanbul’un ve Türkiye’nin dünyaya denizden açılan ana kapısı olmaya devam edecektir. Denizcilikle ilgili yıkılan her tarihi özellikteki binanın, aslına uygun ancak daha büyük ve çağdaş biçimde ve de estetik kaygılar güdülerek tekrardan yapımı gerçekleştirilecektir. Yer üstünde İstanbul halkı ve İstanbul’u ziyarete gelen tüm turistleri Boğaz’la buluşturmayı kesintisiz sürdürebilmek adına yeni kruvaziyer terminali dünyada bir ilk teşkil edecek şekilde, üstün teknoloji ve yüksek standartlarla zemin altında inşa edilmektedir. Toplamda 20 bin metrekarelik bir alanda kurgulanan “Galataport Projesi”nin bir parçası olarak planlanan kapalı yeraltı otoparkı ile de bölgenin kronikleşmiş park sorununa çözüm getirilmesi hedeflenmektedir.
Tamamlanmasının ardından Mart 2020’de hizmete girmesi öngörülen, yılda mürettebat dahil 1.5 milyon, günde 15 bin yolcuya hizmet verecek ve aynı anda en son nesil 3 dev kruvaziyer gemisinin yanaşabileceği İstanbul’un tek ana limanı konumundaki “Galataport”tan beklenti haklı olarak son derece büyük! Doğuş Grubu’na bağlı “Galataport İstanbul Liman İşletmeciliği ve Yatırımları A.Ş.” yetkililerinin şu ana dek yaptığı basın açıklamalarında, 2020-2021 senelerine ilişkin rezervasyonların alınmaya başlandığı dile getiriliyor. 2020 yılı için şirkete ulaşan kesinleşmiş kruvaziyer rezervasyonu sayısının 50’yi aştığını bildiren yetkililer, rezervasyon yapan gemi firmaları arasında Carnival Cruise Line, Royal Caribbean International, Holland America Line, Regent Seven Seas Cruises, Celestyal Cruises, Silversea Cruises, Fred Olsen Cruises, Marella Cruises, Windstar Cruise Line ve Ponant şirketlerinin bulunduğunu belirtiyorlar.
Hizmete açılmasına aylar kalan ve özellikle Karaköy civarındaki farklı iş potansiyeline sahip hemen her ticari kuruluşun da dört gözle beklediği “Galataport”un desteğiyle Türkiye’deki kruvaziyer sektörü, önümüzdeki seneyi bir tür yeniden canlanış ve yükseliş yılı şeklinde görüp yorumluyor ki, bunda da yüzde yüz haklı bence! “Galataport Projesi”nde sona doğru yaklaşılırken, İstanbul’un geçen 4 verimsiz yıldan sonra yavaş yavaş hareketlenen kruvaziyer gemi trafiğine ait ağırlama faaliyetleri ise halen Sarayburnu Limanı aracılığıyla yürütülüyor.
Konu “Galataport” ve kruvaziyerlerden açılmışken, popülerliği tartışma götürmez LOJİPORT sitesinin bana ayırma inceliğini gösterdiği sütunumdan, eğer ilgileniyorlar ise, hem “Carnival Corporation” hem de “Costa Crociere/Costa Cruises” kuruluşlarının üst düzey yöneticilerine gemisever bir şair-yazar sıfatıyla, mütevazi sayılabilecek şu mesajı yollamak istiyorum: “Dünya kruvaziyer sektörünün en büyük, önemli ve köklü şirketlerini epeydir bünyesinde toplamış “Carnival Corporation” ile ona bağlı 71 yıllık Akdenizli Cenova efsanesi “Costa”da görev yapan değerli denizsever bay ve bayan yöneticiler! Bir bölümünüzün anımsayacağı gibi, 1989 senesinin son günlerinde Paris’te sonsuzluk serüvenine uğurladığımız, Nobel Yazın Ödülü sahibi, ünlü edebiyat insanı Samuel Beckett Usta’nın belki kendi adından daha ünlü, ölümsüz yapıtındaki gizemli kişi/kişilik “Godot”nun artık yıpranmış gezegenimizin hiçbir limanı, tren istasyonu, otogarı ya da havaalanına ayak basmayacağı kesinkes hale ulaştı. Neden mi? Çünkü “En Attendant Godot/Waiting For Godot/Godot’yu Beklerken” ismindeki özgün, çarpıcı, trajikomik tiyatro oyununda önceleri yılmadan, üstü örtülü bir umut ve inanç yumağı ile dopdolu biçimde “Godot”nun yolunu gözleyen, yaşlanmak nedir bilmeyen “Vladimir” ve “Estragon” adlı iki sıradışı karakter de, kan dondurucu ve cana kıyıcı, üstelik başlangıçta renksiz zannedilen varoluş kâbuslarının kara karanfilden geçilmez bahçelerinde kâh gezinerek kâh dinlenerek, “Godot”yu beklemeyi hanidir görünmez raflara kaldırdılar da ondan! LOJİPORT sitesindeki e-posta adresimin farkına vararak, hem Türkçe hem Fransızca, hem de İngilizce konuşup yazabilen bütün edebiyatseverlere yaptığı gibi lütfedip, bu sarsıcı gerçeklik hakkında bana da kısa fakat özlü bir mesajla haber uçurmuş vefalı dostum “Estragon”a bu haftaki köşe yazım aracılığıyla bir kere daha çok teşekkür ediyorum [Kendisi iletisinde incelik gösterip, aslında “insanın değil insanlığın sorgulayıcı akıldan yoksun sabırsızlığıyla nankörlüğünü sevmediğini” belirtmiş ki merak etmesin, zekâsı orta düzeye çakılı kalmış ben bile kırk yaşımı azıcık geride bırakır bırakmaz, onun o niteliğini rahatlıkla ayrımsamıştım]. Neyse değerli yöneticiler; ünlenmemiş bir ulaştırma şair ve yazarı olsam da, dünya kruvaziyer âleminin duayenleri arasında yer alan sizleri bu hassas konuda mutlaka bilgilendirme gereği duydum [Öte yandan, okumakta olduğunuz satırları yazarken birden aklıma geldi ve sizlerle öneri olarak paylaşmadan edemeyeceğim. Niçin ileriki yıllarda sularla kucaklaştırmayı planladığınız koca koca kruvaziyerlerinizden birinin adı örneğin, “Carnival Godot” ya da “Costa Godot” olmasın?]. Uzun cümlelerin özeti, yaklaşık 5 sene öncesine kadar, başta “Costa” olmak üzere, İstanbul ve İzmir rıhtımlarının gediklisi konumuna erişmekten büyük keyif alıp gurur duyan ana şirketiniz bünyesindeki “yüzen kasaba” kruvaziyer gemilerinizin rotasını Mart 2020’yi takip eden zamanlarda yepyeni, görkemli ve karizmatikleşme adayı “Galataport”a (dolayısıyla İstanbul’a ve hatta belki de küçük kardeşi İzmir’e) çevirmenizde bana göre sayısız yarar bulunuyor! Elbette bu konuda son kararı değerli “Galataport” yöneticisi meslektaşlarınızla görüşerek sizler vereceksiniz. Bolca serin esinti özlemi içerisindeki Marmara Kıyıları’ndan hepinize içten selamlarımla!”
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.