İlhan Karaçay
Gurbetçi'ye 'Tu Kaka', Suriyeli'ye 'Ehlen sehlen'
TÜRKİYE'Yİ DÖVİZE BOĞAN GURBETÇİYE GEÇİCİ PLAKA VERİLMEZKEN, SURİYELİ SIĞINMACIYA PLAKA VERİLİYOR.
MAKÛS TALİH NE ZAMAN DEĞİŞECEK?
1960'lı yılların başında çıkmıştı gurbet yoluna binlerce, onbinlerce Anadolulu...
Önceleri kendi rizikoları ile yola çıkmışlardı. Daha sonra 'Devlet Baba'nın kontrolu altında...
Yani 'Devlet Baba''nın ülkeler ile yaptığı görüşmeler sonunda hazırlanan mukaveleler, gurbeçiler için 'garanti' olmuştu...
Mukaveleler yürürlükteydi ama, mukavele kurallarını yerine getirmeyen Avrupalı işverenler, kural, mural dinlemiyorlardı.
O zamanlar Türk konsoloslukları bu iş anlaşmazlıklarına karışmıyorlar ve sadece pasaport işlemleri yapıyorlardı.
Gurbetçinin her türlü sorunu ile sadece biz gazeteciler ilgileniyorduk.
40 derece ateşli hastalıkla evinden işe gönderilen Türkler'in haklarını, sadece gazetemize yazarak değil, başta işverenin müdürü olmak üzere çeşitli mercilere telefon ederek ve yerel medyaya bildirerek savunuyor ve ortalığı karıştırıyorduk.
8-10 kişiyi bir yatak odasına sığdıran işverenin, mukaveleyi ihlal ettiğni biz ortaya çıkarıyorduk. Yerli işçiye yüksek maaş, yabancı işçiye düşük maaş verenlerin foyasını biz çıkarıyorduk ortaya...
Sonra aile birleşimi başladı. İskan sorunu başladı. Çocukların eğitim sorunu çıktı ortaya. Bayramlarda bile namaz kılınacak yerleri yoktu. Camiler kurulana kadar mücadele ettik gurbetçi için.
Yıllar ilerledikçe, gurbetçiden memlekete döviz akmaya başladı.
Bu kez politikacılar çıktı meydana. Avrupa'ya gelmeye başlayan politikacılar, sözüm ona dert dinliyor ve not alıyorlardı. Notları nereye yazıyorlardı biliyor musunuz? Mübalaasız, ceplerinden çıkardıkları sigara paketlerine yazıyorlardı. Yani sigara bitince paket de sorunlar da çöpe gidiyordu.
Daha sonraki yıllarda ataşelikler açılmaya başlandı. Çalışma Ataşesi, Eğitim Ataşesi, Din İşleri Ataşesi gibi...
Daha daha sonra da Müşavirler geldi.
Yurttaşlar Müşavirliklere ve Ataşeliklere dertlerini anlatmaya çalışıyorlardı ama anlayan yoktu. Görev yine biz gazetecilere düşüyordu. Biz de yazıyorduk ve ortalığı karıştırarak çözüm bulmaya çalışıyorduk.
OTOMOBİL DERDİ
Yurttaşların binbir türlü derdi vardı. Bu dertlerden biri, yurda triptik ile otomobil girişi yapmaktı. Başta Turgut Torunoğulları olmak üzere, STK temsilcileri ile hep birlikte mücadele ettik ve sonunda yabancı plakayla iki yıl kalma hakkını elde ettik. Buna çok sevinmiştik.
Ne var ki, otomobillerini geride bırakan yurttaşlar her defasında mutlaka Gümrük Müdürlüğü'ne gitmek mecburiyetinde kalıyor ve bir taahhütname veriyor.Öncelikle bu işlemin kalkması gerekiyor. Taahhütnameyi bir defa verip, sürekli geçerli kalmasını sağlamak varken, neden her defasında Gümrük Müdürülüğü'ne gitme zahmeti veriliyor?
OTOMOBİLE PLAKA
Bize göre, yukarıdaki işlemler de artık tarihe karışmalı Suriyeliler'e geçici plaka verildiği gibi, yurtdışındaki biz yurttaşlara neden plaka verilmiyor? Suriyeliler'in ödedikleri 205.03 TL'yi biz de ödeyelim ve bize de geçici plaka verilsin ki, iki yıllık zahmetten ve her defasında taahhütname vermekten kurtulalım.
İnsanlara bazı haklar tanınınca, 'Onlara var da bize neden yok' derken, ırkçı bir tavır takınmıyoruz. Ama, onyıllardır anavatanı dövize boğan gurbetçiye, Türkiye'ye sokmak istedikleri otomobillere geçici Türk plakası verilmezken, ''Türkiye'ye hiçbir kazanç sağlamayan Suriyeli'ye neden böyle bir hak tanınıyor da bize tanınmıyor?'' diyenlere ne cevap verilir?
Gurbetçilerimizin bu makûs talihi ne zaman değişecek?
Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.