Dr. Kerem Şahinboy
Her Köşebaşına Bir Liman
Liman ve Terminal Yönetimi dersi veren, munis bir akademisyen ve sade bir vatandaş olarak kendi kendime sormadan edemiyorum; Rize'ye denizi doldurmak suretiyle bir liman yapmaya ne gerek vardı? Bu soruyu çevremdekilere sorduğumda farklı cevaplar aldığımdan bir de sizinle paylaşayım istedim; belki kıymetli okuyucularımızdan da yorumlar alabiliriz.
Malumunuz, Karadeniz coğrafyası doğal liman, rıhtım oluşumlarına ev sahipliği yapacak denli zengin imkanlara haiz değildir. İlkokuldan liseye dek coğrafya derslerinde sıkça duyduğumuz, "Karadeniz'de dağlar denize paralel sıralanmış olup, kıyı çizgisi düzdür." cümlesi aklımıza kazınmıştır. Bu coğrafi engele rağmen devletimiz Trabzon'a, Giresun'a, Artvin'e, Samsun'a konteyner, kuru ve dökme yük, Ro-Ro liman ve terminalleri inşaa ederek bölgenin ekonomik enerjisini artırmayı başarmıştır.
TİM'in verilerine göre ihracatta Rize, 2021 yılı itibarıyla 81 il arasında 46. sıradadır. Ekonomik açından baktığımızda ihracatta kabına sığ(a)mayan bir Rize görmüyoruz. Rize'de yüksek hızda ilerleyen bir sanayileşme de kayda geçmiş değil. Rizeli sanayicilerin "Ah bir konteyner limanımız olsaydı, işte o zaman görün siz bizi." dediklerini de işitmedik. Peki, Rize'ye milyonlarca lira harcayarak, hem de deniz dolgusu gibi mühendislik yönünden birçok soruna gebe bir yöntemle uluslararası bir liman inşaa edilmesinin nedeni nedir?
Öncelikle Rize, limansız bir kent değil. Riport Liman İşletmesi, Rize'nin kalbinde atan, faal ve başarılı bir ekonomik yapıdır. Riport, çalışan bir limandır. Riport, geliştirilmeye ve modernizasyona açık olsa da yük elleçleme ve depolama kabiliyeti gayet yüksek bir limandır. Rize'yi dünyaya bağlayan mevcut bir liman varken hemen dibine, 13 kilometre öteye, adeta bağırsan duyulacak denli yakın bir mesafeye bir liman daha inşaa etmenin kararı hangi sebeplere dayanıyor? Riport kapasitesinin üstünde mi çalışıyor acaba?
Diğer yandan, Trabzon, konteynerden, kuru yüke, dökme yükten, turizm amaçlı cruise gemilere kadar, 8 iskelesiyle hizmete hazır ve nazır şekilde hemen Rize'nin yanı başında bulunuyor. İyidere ile Trabzon Limanı arasındaki mesafe 67 kilometre; bu lojistik anlamda Rizeli eşrafın uluslarası rekabette önüne engel çıkaracak bir uzaklık değil, hatta yanından bile geçmez. Rizeli bir ihracatçı, yüklediği konteyneri bir saatten kısa bir sürede Trabzon Limanı'ndan dünyanın istediği konteyner limanına sevkedebilir.
Doğuya dönersek, Rize'nin hemen yanında bir de Hopa Limanı var. Hopa Limanı, Trabzon'a oranla daha "mazbut" bir teşekkül olsa da -limanı gezip görenler de hak vereceklerdir- oldukça etkin çalışan, siloları, açık ve kapalı depolama sahaları, terminallerinde operasyon kabiliyeti yüksek araç ve ekipman parkıyla oldukça başarılı bir şekilde yönetilen, verimli bir limandır. Hopa Limanı'da kapasitesinin altında yük elleçlediğinden, Rize'nin o güzelim doğasını, milli hazinemiz ormanlarımızı, dağları dinamitlerle patlatıp, taşları söküp denize dökme suretiyle yeni bir liman yatırımı yapılmasının açıklamasını ben kendime sorduğumda bulamıyorum.
Kanatlarımızı biraz daha açarsak, Trabzon'a komşu Giresun Limanı'nı, onun komşusu olan Samsun Limanı'nı da sayabiliriz. Elimizde dermiyolu bağlantısı eksikliği çeken, modernizasyona ihtiyaç duyan, pazarlanması, tanıtılması, insansız operasyon gerçekleştirebilecek araçlarla donatılması gereken limanlar varken, Rize'de hali hazırda bir de liman varken İyidere'ye liman yapılmasının Türk Milleti'ne kazancı ne olacaktır?
Biz projeye lojistikçi gözlüğüyle bakıyoruz, diğer yandan Türkiye Mühendisler ve Mimarlar Odası Birliği'de (TMMOB) farklı düşünmüyor ki, yayınladıkları raporda, "Samsun Limanı, 250,000 TEU kapasite ile bölgedeki en büyük konteyner terminalidir, tek demiryolu bağlantısı olan limandır; buna rağmen kapasitesinin yüzde 30'una dahi ulaşmamıştır." şeklinde haklı, doğru ve yerinde bir eleştiri yapmışlar.
Özetle, her köşe başına bir liman kondurmak bilimsel olmadığı gibi ticari anlamda da doğru değildir. Bu tip girişimleri ve harcamaları birer gelişim göstergesi olarak tanımlamak yanlıştır; olsa olsa yanlış kullanılan kaynak olarak değerlendirilebilir. Liman gerekliliği, liman yerinin tespiti, yatırımın getirisi "liyakat" sahibi uzmanlarca, baskı altında kalmadan raporlanmalıdır. Limandan önce limanın altyapısı, hitap edeceği pazar, hizmet türleri, teknolojisiyle o coğrafyaya ne katacağı net şekilde, konuyla ilgili STK'ların da fikir beyan etmesine imkan tanıyarak ve o fikirleri dikkate alarak, topluma ifade edilmesi gerekir. Zira, "Ben yaptım, oldu." zihniyeti çağdaş dünyada uzun yıllar önce terk edilmiş bir retoriktir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.