Dr. Güntürk Üstün

Dr. Güntürk Üstün

Özel Ve Ölümcül Bir Stres Kaynağıyla Baş Edebilmek

* İngilizce kökenli “stres” sözcüğünün Türkçemizdeki karşılığı kısaca “ruhsal ve/veya fiziksel gerilim” şeklinde tanımlanabilir. Özel ve ölümcül nitelikte viral bir hastalık olan COVID-19 ile onun etkeni ve elbette onun kadar özel ve ölümcül nitelikteki SARS-CoV-2 nedeniyle hem ülkemiz hem de yeryüzündeki diğer insanlar aylardır daha önce hayatlarında hiç deneyimlemedikleri bir stres tipiyle karşı karşıyalar. Hastalığın henüz gündemden düşmemesi ve bir pandemi olarak tehlikeli gücünü toplumlarda hissettirmeyi sürdürmesi, söz konusu farklı stresin de insan zihni ve bedeninde yarattığı yıpratıcılığı âdeta körüklemesine yol açmakta. Aslında COVID-19, onun karşısında ilk doğal şoku atlatan yetkin bilim insanlarının tahmin ettiği biçimde evrimini devam ettiriyor ve her pandemi gibi onun da belli bir egemenlik süresi var. Var ama, insanlığın [başta tıp-sağlık, sivil havacılık, ticari denizcilik, turizm ve konaklama ile eğitim-öğretim sektörleri olmak üzere] COVID-19’un dünyada meydana getirdiği ürkütücü belirsizliğe çok normaldir ki artık sabrı yok!

logolar-gunturk.jpg* Ben bu satırları yazarken, eğer yeni bir gelişme olmadıysa, biri Birleşik Amerikalı diğeri İsveç kökenli iki dev ilaç firmasının öncülüğünde iki ayrı “COVID-19 aşısı” geliştirme projesi son süratle ilerlemekte olup, en iyimser görüşle ya 2020 yılı sonunda ya da 2021 senesi başında gerekli makamlardan onay almış bir veya iki benzer aşının kullanıma girmesi söz konusu. Ancak gerek ilgili aşıların etkinlik düzeyinin şimdiden kestirilememesi, gerekse de global tıp dünyasındaki bilim insanlarının COVID-19 tedavisinde halen kesin görüş birliği içinde ol(a)mamalarından ötürü, yeryüzü toplumlarında kol gezen yoğun stres halinin hâlâ gücünü koruduğu söylenebilir.

* Öte yandan, gezegenimizin psikiyarist ve psikologlarının 2019 yılı bitiminde beliren söz konusu yeni tip koronavirüs hastalığı [COVID-19] nın yaydığı stresin künyesi ve sağlıklı şekilde azaltılması konusunda hemen hemen aynı dili konuştuklarına tanıklık etmek hakikaten zihinlerimizi umut ve ferahlıkla doldurucu özellikte. Küresel psikiyatri ve psikoloji camiası epeydir “her tür pandeminin insanlar için stresli olabileceği çünkü yeni, kötücül ve yaygın bir bulaşıcı hastalığın bireylerde yaratacağı doğal korku ve endişenin gitgide hem yetişkinler hem de çocuklarda güçlü bir bunaltıcı karakter kazanabileceğini” vurgulamaktalar. Aynı uzmanlar, “COVID-19’a bağlı iş/meslek kaybı, sosyal uzaklaşma gibi sebeplerin insanın kendini izole ve yalnız hissetmesine, ayrıca da ruhunda baş gösteren  stres ve kaygıyı artırabileceğine” dikkat çekmekteler. Yaşantımızdan stresi bütünüyle söküp atmak mümkün değil (Keşke olabilseydi)! İşte bu yüzdendir ki psikiyatristlerle psikologlar aşırı stres tetikleyicisi COVID-19 krizi hakkında sözün özü şunu belirtmekteler: “Her tür stres gibi, COVID-19 kökenli stresle de sağlıklı şekilde başa çıkabilmek kişiyi, değer verdiği insanları ve içinde yaşadığı toplumu eskisinden daha güçlü ve dayanıklı hale getirebilecektir. Bu amaçla da atılacak ilk sağlam adım, sağlık otoritelerinin zorunlu kıldığı gerekli önlemleri almış olarak (ve uygulamasını hiç aksatmayarak) normal hayatımıza imkân(lar) dahilinde sakin biçimde devam etmektir”.

gunturk2-008.jpg* Şurası artık iyice anlaşılmıştır ki, COVID-19 pandemisi gibi bulaşıcı bir hastalık salgını sırasındaki ani, alışılmadık, uzun süreli stres; bireylerin bünyelerinde genellikle aşağıdaki değişikliklere neden olabilmektedir:

- Bireyin hem kendi hem de sevdiklerinin sağlığı, kişisel mali durumu ve iş güvencesi gibi konularda değişebilen derecelerde korku ve endişeye kapılması

- Uyku veya yeme düzeninde değişiklikler [Daha az ya da daha fazla uyuma veya daha az ya da daha çok yeme gibi]

- Bir konuya odaklanmada zorluk

- Epeydir var olan kronik sağlık sorunlarının kötüleşmesi

- Ruhsal bütünlükte bozulma

- Tütün ve/veya alkol ve diğer keyif verici maddelerin kullanımında artış.

Yukarıdaki değişikliklerden bir veya birkaçını deneyimleyen bireylerin vakit kaybetmeden tam donanımlı bir sağlık kuruluşuna başvurması önemle tavsiye edilmektedir.

* Yine artık iyi bilinmektedir ki, orijini ne olursa olsun, stresli durumlara herkes farklı tepki vermektedir. Bu bağlamda, COVID-19 pandemisi esnasında strese nasıl tepki vereceğimiz geçmişimize, ailemizden ya da arkadaşlarımızdan aldığımız sosyal desteğe, mali durumumuza, sağlıklılık halimize, duygusal geçmişimize, içinde yaşadığınız topluma ve diğer pek çok faktöre bağlı olabilir. COVID-19 pandemisi nedeniyle sorumlu virüsün yayılmasını kontrol altına almaya yönelik ülke genelindeki önlemler büyük küçük hepimizi olumsuz şekilde etkileyebilir. COVID-19 sağlık krizinin yarattığı zorlu stres tablosuna daha güçlü tepki verebilecek kişiler şöyle sıralanabilir:

- Fiziksel sağlık durumu COVID-19 nedeniyle daha da kötüleşebilecek olanlar [örneğin 65 yaş ve üzeri kişiler, hipertansiyon (yüksek tansiyon) ve/veya diyabet (şeker hastalığı) problemi bulunanlar]

- Çocuklar ve gençler [Yapılan ilk araştırmalar, yeryüzü genelindeki 15 yaş ve üzeri genç kesimin %70’inde COVID-19 kaynaklı yüksek derecede bir gelecek endişesi olduğunu ortaya koymuştur]

- Aile üyelerine veya sevdiklerine bakmakla yükümlü bireyler

- Sağlık hizmeti profesyonelleri ve acil-ilk müdahale sağlık ekipleri gibi pandemide en ön saflarda görev yapanlar

- Gıda endüstrisinde çalışanlar

- Hassas ruhsal yapısı olanlar veya ruhsal bozukluğu [depresyon, anksiyete, bipolar bozukluk, şizofreni gibi] bulunanlar

- Bağımlılık yapıcı madde kullanımı problemi olanlar

- Mevcut işlerini kaybedenler (ücretsiz izne çıkarılanlar dahil), çalışma saatleri kısaltılmış olanlar, hatta evden/uzaktan çalışma sistemine dahil edilenler

- Engelliler veya zihinsel gelişim açısından gecikmesi olanlar

- Yalnız yaşayanlar, ayrıca kırsal veya sınır bölgelerindeki insanlar da dahil olmak üzere, toplumun diğer bireylerinden sosyal olarak izole edilmiş bireyler

- Yeni ülkelerine uyumda zorlanan bazı göçmenler

- Anadillerinde bilgiye erişimi olmayan bireyler

- Evsiz konumundakiler/Evi barkı olmayanlar

- Bakımevi/Huzurevi gibi toplu grup ortamlarında yaşayanlar.

gunturk3-006.jpg

* Kişinin ailesi ve arkadaşlarının COVID-19 kaynaklı sorunlarıyla ilgilenmesi koronavirüs pandemisinden doğacak stres duygusunu hafifletmeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, öncelikle kendi fiziksel ve zihinsel sağlığını güvence altına alması gerektiğinin önemi yadsınamaz! Peki, böylesine çetrefilli bir dönemden geçerken birey olarak zihinsel ve fiziksel sağlığımızı nasıl kalıcı biçimde koruyabileceğiz? İşte bu konuda bilim insanlarının önerdiklerinin bir özeti:

- COVID-19 hakkında yoğun endişeleriniz varsa ve/veya COVID-19’a yakalandığınızdan şüpheleniyorsanız derhal bir hekimle iletişime geçin ve asla kendi kendinize okuduğunuz-duyduğunuz bilgiler doğrultusunda bir tedavi protokolü uygulamaya kalkışmayın

- Fiziksel sağlığınızı korumak adına, yediğinize içtiğinize ve vücut bakımınıza önem verin. Günde 45-60 dakika tempolu yürüyüş gibi vücudu fazla zorlamayan fiziksel aktiviteleri hiç aksatmadan sürdürün

- Bir hekim veya eczacı ya da diyetisyen önerisiyle protein ve vitamin-mineralden zengin gıdalar tüketin

- Her gün en az 1.5 litre kaliteli içme suyu (pH değeri 7.5 ila 8 arasında olan) tüketin

- Toplu ulaşım araçlarını kullanmış olun veya olmayın, dış ortamdan evinize her dönüşte maskenizle giysilerinizi kirli olarak ayırıp, mevsim veya alışkanlık durumunuza göre iyice sabunlanarak ılık ya da soğuk bir duş alın

- Zihinsel sağlığınızı ihmal etmeyin. Zihinsel sağlığınıza özen göstermek, daha net düşünmenize ve hem kendinizi hem de ailenizi koruyabilmek amacıyla acil durumlara anında doğru ve serinkanlı biçimde tepki vermenize yardımcı olacaktır. Sosyal medyadakiler de dahil olmak üzere televizyon, internet, gazete-dergi gibi görsel yayın organlarından haberleri izlemeye-dinlemeye-okumaya bir süreliğine ara verin. Devamlı şekilde COVID-19 pandemisi hakkındaki değişik türde bilgi bombardımanına zihninizi maruz bırakmak doğallıkla şu sıralar hayli hassaslaşmış moralinizi cidden bozabilir. Kaynağı ne olursa olsun, COVID-19 hakkındaki dedikodulara asla kulak asmayın. Sevdiğiniz insanlarla dış ortamlarda (kafe, pastane, restoran gibi) bir araya geldiğiniz anlarda da, COVID-19 konusunun sık gündeme getirilmesinden kaçının

- Mümkünse hiç alkol ve tütün kullanmayın ya da aşırı alkol ve tütün ürünleri tüketiminden uzak durun

- Bir yetişkin olarak her gece mutlaka 7-8 saat aralıksız uyuyun

- Gerek fiziksel gerekse de zihinsel sağlığınızı korumak için günde 2 defa (yani sabah ve akşam) derin derin nefes alıp verme egzersizleri yapın. Olanaklarınız ölçüsünde, eğer mümkünse yeni bir hobi edinin.

* Varoluşumuzu COVID-19’lu sürdürme çabasında olduğumuz bu dönemde bir defa daha psikiyatrist ve psikologların önemli uyarı niteliğindeki değerli önerilerine dönecek olursak, karşımızda bir de “intihar” olgusunun (daha doğrusu gerçekliğinin) belirdiğini görebiliriz. Ardındaki sırlar henüz tam aydınlatılamamış, neredeyse insanlığın tarihi kadar eski bu trajik eylemin, COVID-19 gibi alışılmadık belirsizlikteki stresli durumlarda kimi bireylerde artış gösterebileceği artık gayet iyi bilinmektedir. Diğer yandan, farklı yaşam deneyimlerinin de [şiddete maruz kalma, kronik depresyon, mutlak yalnızlık, işini kaybetme veya iflas gibi], birtakım bireylerin intihar riskini artırabileceği çokluk kabul gören bir görüştür. Bununla birlikte kişi, hangi nedenle olursa olsun, intihar düşünceleri ve eylemi karşısında günümüzde büsbütün çaresiz değildir ve söz konusu riskli duruma karşı korunmanın tabii ki etkili yolları-yöntemleri vardır. Örneğin, aileden ve arkadaşlardan gelecek manevi desteğin eşliğinde süratle uygun bir tedavi programına dahil olma, özellikle COVID-19 pandemisi gibi sarsıcı bir büyük genel kriz tablosu sırasında bireylerdeki intihar düşünceleriyle eylemini engellemeye yardımcı olabilir.

* Evet, köşemin devamlı ya da aralıklı takipçisi LOJİPORT okurları! Yeryüzünün geçici konukları olarak bizler şimdilerde türlü türlü kişisel sorunlarımızın yanı sıra, bir de özel ve ölümcül bir stres kaynağı olduğuna inandığım COVID-19 pandemisiyle çetin bir mücadele etmek ve hayatta kalmaya tutunmak durumundayız. Ben, kendi adıma, bu haftaki yazıma son noktayı koymadan önce hepinizle şu samimi görüşümü paylaşmadan edemeyeceğim: BENLİĞİMİZİ EN KOYU KARANLIKTA HİSSETTİĞİMİZ ANLARDA BİLE, YOLCU UÇAKLARIYLA YENİDEN MASKESİZ BİÇİMDE VE EN UFAK BİR ENDİŞE DUYMAKSIZIN ÇIKACAĞIMIZ O KEYİF KATSAYISI YÜKSEK SEYAHATLERİN FAZLA GECİKMEDEN GELECEĞİNİ UMARAK, YORGUN ZİHİNLERİMİZİ BİR ÇİÇEK BAHÇESİNİN RENGÂRENKLİĞİYLE DİNGİNLİĞİNE KAVUŞTURMAYI DENEMEKEN HİÇ VAZGEÇMEMELİYİZ! Sizler ne dersiniz?
 

Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.

Bu yazı toplam 2323 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.