Dr. Güntürk Üstün
Pruvaları Ufukta Ne Tür Bir Rüzgâr Bekliyor?
Güvenlilik, esneklik, çalışkanlık gibi temel niteliklerle donanmış küresel sivil denizciliğin her zamanki gibi derinden gelen güçlü gemi düdük seslerinin aksamayan desteği eşliğinde yüklendiği uluslararası ticaret dünyası hâlâ durgunluk ve belirsizlik arasında gidip gelmeyi üzücü bir şekilde sürdürüyor. Her ne kadar denizyolu ile konteyner taşımacılığında ve liman faaliyetlerinde genelde yüz güldürücü gelişmeler kaydedilmeye başlanmasına karşın, öncelikle COVID-19 pandemisi, sonra da Washington ile Pekin arasındaki karşılıklı yoğun ve uzlaşmaz yaptırımlar ve boykotlarla gitgide can sıkıcılığı ve kaygı vericiliği artan bir iklim egemen diyebiliriz bugünlerdeki global deniz ticaretine. Öyle ki, denizcilik duayenlerinin önemli bir kısmı etkin bir COVID-19 aşısının ve/veya antiviral ilaç edavisinin bulunması kadar, yaklaşan seçim sonucunda Beyaz Saray’daki olası bir görev değişikliğine de bel bağlar hale geldi. Ticari denizciliğin kruvaziyer işletmeciliği kolu ise 2020 yılına, haklı biçimde, şimdiden bitmiş gözüyle bakmakta.
Yeni tip bir koronavirüsün yol açtığı hayli tehlikeli bir yaygın salgının gölgesinde ilerlemeye ve binbir güçlükle elde ettiği stabil konumunu korumaya çabalayan ticari denizcilik aylardır üzerine çöreklenmiş durgunluktan gerçek anlamda bir türlü kurtulamıyor. Evet, başta elleçlenen konteyner sayısı olmak üzere yük hacimlerinin arttığına dair somut işaretler var. Ancak küresel olarak rakamlar geçen senenin aynı dönemine göre hâlâ düşük düzeyde seyrediyor. Yeryüzündeki ihracat ithalattan daha fazla ki, bu da ekonomilerdeki ciddi talep eksikliğine işaret ediyor. Öte yandan Birleşik Amerika ve Çin dahil, tüm dünyada geride bıraktığımız yıl ile kıyaslandığında hem ihracat hem de ithalat miktarı azalmayan ülke yok yorumunda bulunmak yanlış olmayacaktır. Bu olumsuz sonuçlar ne yazık ki farklı kademelerden endişelendirici sayıda denizcilik çalışanının işini kaybetmesi sonucunu da beraberinde getirdi. Eğer söz konusu ekonomik buhran normal bir kriz olsaydı, ileriye dönük bir tür önlemler paketi için uyumlu bir uluslararası çaba beklenebilirdi, fakat tahmin edileceği üzere hepimizin deneyimlediği bu dönem, hiç de normal zamanlara ait değil. Global ekonomi üzerindeki ürpertici etkisine ek olarak COVID-19 pandemisi, potansiyel çözümler üzerinde anlaşmalara giden yolu açan geleneksel uluslararası zirveleri, ticaret ve taşımacılıkla ilgili kurumların yıllık genel toplantılarını, üst düzey ikili ziyaretleri inanılmaz oranda sekteye uğratmıştır. Bu tür toplantılara geçici bir süreliğine tek alternatif olarak ön plana çıkan video konferansların popülerliklerine rağmen, gerekli ticari anlaşmaların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan gizliliği sağlayamayacakları realitesinin profesyonel müzakereciler tarafından kabul edildiği unutulmamalıdır.
Var olan kaotik tablonun belki de en düşündürücü yanı, devam eden küresel ekonomik buhranın giderilmesinde ülkelerin dikkate değer bir ortak çözüme henüz ulaşamamış olmaları. Bu açıdan bakıldığında, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimi sonucunun dünya siyaseti ve ekonomisinin gidişatı üzerinde oynayacağı pozitif ya da negatif rolü önemseyen ve bir tür kilometre taşı olarak algılayan analistler haklı gibi görünüyor. Özellikle ticari denizcilik camiasında daha ılımlı, daha diyaloğa yatkın ve daha çözüm üretici bir diplomasiyi benimsemiş bir Birleşik Amerika yönetimini arzulayanların sayısı hiç de azımsanmayacak miktarda denilebilir.
Yaşadığımız bu yanlışlık zengini ve yaratıcılık fakiri elverişsiz koşullarla dopdolu atmosferde Çin Halk Cumhuriyeti’nin kimilerince bir tür denge ve kurtarıcılık simgesi deniz feneri olduğuna inanılmakta. Hakikaten de Çin şu anda yeryüzünün hemen hemen en önemli ekonomisi. Ticaret tarafından bakıldığında Çin Halk Cumhuriyeti, COVID-19 karantinasının kaçınılmaz yıkıcı etkilerinden minimal hasarla kurtulup devasa üretim ve ihracat kapasitesinde bir sene önceki durumuna geri dönmeyi başardı gibi. Bununla birlikte, küresel tedarik zincirindeki pandemi kökenli kopukluklar Çin’i de zorlamakta. Diğer yandan Birleşik Amerika ve özellikle Avrupalı müttefiklerinin, Çin’in kendisine yöneltilen farklı meselelerdeki eleştirilere karşı gösterdiği hassasiyeti bahane ederek giriştikleri bir tür ekonomik misilleme eylemlerinin ülkeyi zamanla hatırı sayılır derecede zorlayabileceği göz ardı edilmemelidir. Şu çıkarımın devamlı anımsanması hem Çin’in hem de gezegenin geri kalanının büyük ölçüde yararınadır: “DÜNYANIN ARI KOVANI GİBİ İŞLEYEN ÇİN EKONOMİSİNİN ÜRETKENLİĞİNE İHTİYACI OLDUĞU KADAR, ÇİN EKONOMİSİNİN DE DİĞER DÜNYA ÜLKELERİNİN SAAT GİBİ İŞLEYEN TÜKETİCİLİĞİNE GEREKSİNİMİ VARDIR!” Bu bağlamda, Çin’in başta Avrupa ve Kuzey Amerika ile olan ticari denizcilik koridorundaki akışkan kalabalık asla kesintiye uğra(tıl)mamalıdır.
Doğallıkla, ticari denizcilik asal umutlarını artık gelecek yıla bırakması gerektiğinin çoktan bilincine varmış durumda. Önemli olan, 2021 senesinin ticaretin denizyoluna ait dev bölümüne beklenen olumlu gelişmeleri getirip getirmeyeceği. Bir başka deyişle, önümüzdeki yıl acaba dünya ticari denizcilik filolarının pruvaları ne tür bir rüzgarla karşılaşacak? Canlandırıcı ve bol kazançlı bir esintiyle mi, yoksa yıpratıcı ve bol kayıplı bir fırtınayla mı? İlkinin gerçekleşmesini ümit ederek sakince bekleyeceğiz.
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.